Yakaladığım Tabhei ve 5 korsanı marine karargahına doğru götürüyordum. Artık paramı alıp yemek yemek istiyordum . Açlıktan midem ağrıyordu . Yavaş yavaş karargaha doğru giderken . Elimde tabhei'in kafasını gören kasabalılar hem büyük bir şaşkınlık hem de garip bir korku içinde beni seyrediyorlardı . Ben ise onlara aldırış etmeyecek kadar açtım . Marine karargahına doğru ilerlemeye devam ettim . Para konusunda bir sıkıntı yaşamamak istiyordum ama içimde garip bir his vardı sanki hiç para bulamayacak ve hep aç kalacakmışım gibi ama bunun saçma bir düşünce olduğunu biliyordum. Neyse dedim ve geçtim . İlerlemeye devam ettim .
-- Edited by Rayleigh on Monday 23rd of July 2012 07:14:56 PM
karargaha vardığında Tabheinin kafasını gösteriyorsun onlarda seni sorumlu kişiye götürüyor ve sana paranı veriyorlar ancak şu anda açlığından daha önemli konular var askere ayağını gösteriyorsun ve seni revire götürüyorlar
Rp out : Bir rp lik bir revir rp si yap ondan sonra özgürsün
Karnım ne kadar aç olsada ayağımı göstermem gerekli sanırım . Askerler beni revire doğru götürürken karargahı inceliyorum . Öyle etrafa bakınıyorum az çok etkileniyorum diyebilirim . En sonunda revire varıyoruz . 10-15 dk kadar revirde durduktan sonra paramıda alıp karargahtan çıkıyorum . Umarım ayağım kısa zamanda iyileşir diye de ümit ediyorum .
Karnımı doyurmam gerektiğini düşünüyorum zaten kaç gündür bişi yemedim . Güçten düştüm resmen ama ne olur ne olmaz diyede paramın birazını ayırmayı planlıyorum gene böyle bir durum olursa aç kalmayayım diye. Hava gittikçe soğuyor ve etrafıma bakınıyorum kalacak bir yer var mı diye ama kalacak bir yer göremiyorum şimdilik genede aramaya devam ediyorum bir yer bulmalıyım , hava gece geç saatlerde ne kadar soğuk olur bilemiyorum .
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Sunday 8th of July 2012 03:14:21 PM
Şimdi cebinde değerlendirmen gereken bir para var. Ve dinlenmen gerekiyor. Elinde 50000 Beli para var ve bu para bir kaç akşam geçimini sağlayabilir... Ama kalacak bir yerin yok ve gece hava çok soğuk olacak gibi görünüyor
Şehir meydanına geliyorsu; Meydanda bir saat kulesi var. Saat 19:20 olmuş ve hava soğumaya başladı. Belki saat kulesinde kalabilirim diye düşünüyorsun.. Saat kulesine doğru ilerlerken Çok büyük bir gürültü kopuyor ve saat kulesinin sağa doğru devrilmeye başladığını görüyorsun. Şimdi üzerinden dumanlar yükselen kuleden kafanı çevirip Kıyıya baktığında Bir korsan gemisinin kıyıya yanaştığını görüyorsun.. Gemileriyle kıyıyı bombalamaktalar. Şehirde bir anda çanlar çalmaya başlıyor. Bütün siviller adanın içlerine çekilirken marineler karargahı boşaltıp sahile doğru yöneliyor. Bu korsanlara ya da marinelere yakınlaşmak için iyi bir fırsat. Ama öbür yandan da bu senin savaşın değil ve karışman gerekmiyor...
-- Edited by Rayleigh on Sunday 8th of July 2012 03:25:14 PM
İn : Korsanların benim bugünlük kalacağım yeri yok etmeleri çok sıkıcı oldu. Buna az da olsa sinirliyim. Hem bu güzel ve gelişmiş kasabaya pek bir şey olmasınıda istemiyorum her ne kadar burada kalıcı olarak kalmasamda. En azından kıyıya gidip ne var ne yok diye bakacağım diye düşünüyorum sonrasında ise ne yapacağıma karar veririm duruma göre diyorum.
İn: Sahile indiğinde korsan bayrağını daha net görmeye başlıyorsun. Orta büyüklükte iki gemi var gemilerden biri ticaret gemisi gibi duruyor diğer gemi korsan gemisi, Geminin üzerinde Kaplan gözü korsanlarının bayrağı var. Gemiden sürekli adaya top atışı yapılıyor. Öte yandan karargahtan marineler sahile ulaşmış durumda Fakat rütbeleri görmek için yeteri kadar yakın değilsin. Gemiden çok sayıda korsan sahile iniyor. Ve sıcak temas başlıyor.
Düşünmeden hareket etmek istemiyorum ama biraz daha yakınlaşmam gerektiğini düşünüyorum dikkat çekmeden yakınlaşmaya çalışıyorum . Kısa bir süreliğine korsanlarla savaşma fikrim yok ama denizcilere destek çıkmak içinde her an saldırı yapmayı planlıyorum . Şimdilik ortamı gözlemlemek için uğraşıyorum
Savaş alanına iyice yaklaşıyorsun... Sahil kenarında büyük bir kavga başlamış Kaplan gözü korsanları yüz elli kadar korsanıyla sahili zabt etmiş durumda. Karargah tarafındaki denizciler arasında bir kaptan ve bir Asteğmen var. Asteğmen Kaptandan ikiyüz metre kadar ileride ve gemiye ulaşmak üzereyken korsanlar arasından Şişman bir adam öne çıkıyor. Elindeki meş'aleyi kendine doğru koşan Asteğmene doğru tutarak Sağlam bir nefes üfleyince Bir anda meş'aleden fışkıran dev bir ateş dalgası yirmi metre kadar ilerleyerek Asteğmene ulaşıyor. Bu geniş ve uzun alandaki tüm marineler yanmış ve sağa sola savrulmuşlar. Asteğmen yerde bilinçsiz bir şekilde yatıyor. Karargah ve Korsan gemisi arasındaki mesafe üç yüz metre kadar... Gemiye ilk ulaşan rütbeli olan asteğmen Tek vuruştu kaybetti. Şimdi Kaptan hızlı adımlarla Gemiye ilerliyor. O sırada Şişman adamın arkasından diğer korsan komutanları da Ön saflara çıkıyorlar. Ortada Kaptan ve yanında bir kaplan var. Adamın üzerinde çok zengin görünümlü bir elbise var. Kaptanın sağında tayfanın kılıç ustası var. Onun yanında yaşlı bir adam rahip elbiseleri içinde. Bekliyor. Ve kaptanın solunda şimdi yerini alan şişman adam var. O da yaşlı olan gibi keşiş elbiseleri içinde...
Out : Rayleigh , sanki kaç kurtar kendini der gibisin :D
İn : Tanık olduğum olayları şaşkın bir şekilde izliyorum . Asteğmenin hareketinin biraz tutarsızca olduğunu tahmin ediyordum ama böyle bir saldırıya maruz kalacağı aklıma bile gelmemişti. İşim zor gibi hatta çok zor . Geriye kalan ümidim karargahın kaptanı , onun gücünü merak ediyorum gerçi bu korsanlar biraz fazla kalabalık ama genede bir süre izliyeceğim bu ortamı savaşmaya hazır bir şekilde .
Sen olayları izlemeye devam ederken Kaptan ve yanındaki iki yüz kadar marinede kıyıya ulaştılar. Kıyıda tekrar şavaş alevlendi kaptan bir kılıç ustası ve yanında iki kılıç taşıyor. Çok hızlı hareket eden kaptan Geminin yanına doğru hızla ilerliyor. Karşı tarafta ise Korsan kaptanı el işaretiyle Şişman Adamı tekrar ileri sürüyor. Şişman keşiş cübbesinin içinden bir parfüm şişesine benzer bir şişe çıkartıyor içindeki şeyi hemen ağzına atıyor. Daha sonra isse bunu da Meş'ale gibi çok kuvvetli bir şekilde üflüyor. Ve Her yeri bir anda keşişin ağzından yayılan bir duman kaplıyor. Bu kara duman neredeyse on bin metre karelik bir alanı kaplıyor. (100 x 100) Şimdi artık savaş senin dışında olduğun kara bir bulutun içinde devam ediyor ve hiç bir şey gözükmüyor. Tek görebildiğin Dumanın ortasından yükselen bir korsan direği ve ucundaki Kaplan gözü korsanlarının bayrağı
Her ne kadar görmek için kendimi zorlasamda kara buluttan hiçbir şey gözükmüyordu. Bu da beni sinirlendirdi ve meyve gücümü kullanarak bulutu dağıtmak için güçlü bir rüzgar çıkardım. Bu korsanlara gittikçe sinir olmuştum .
Savurduğun rüzgar ile Kara dumanlar ortadan yarılarak açılıyor. Duman açıldığında herkesin dikkatini de üstüne çektin. Gemiye adadan alınan mallar yüklenmeye başlanmış büyük bir korsan grubu yağma için adaya yayılıyor. Ve herkesin elinde testiler var içindeki sıvıları şehrin çeşitli yerlerine dökmeye başlıyorlar. En kötüsü Marinenin tüm rütbelileri geminin güvertesinde boğazı kesk olarak yatıyor. Rüzgarı savurmanlar bir-kaç korsan senin yanında doğru hareket ediyorlar
Korsanları elimden geldiğince sessiz bir şekilde yok etmek istiyorum . Aptalca bir şeyden kaçınmak istiyorum ama adayı aleve verecekler gibi . Bu durumda biraz hızlı karar vermemi gerektiriyor . Bana doğru gelen korsanların bana daha da yaklaşmalarını bekliyorum belirli bir mesafeden sonra White Sword - Whirlwind saldırımı yapıyorum
Sana doğru gelen korsanları rahatça savuşturuyorsun. Fakat şimdi tüm tayfanın gözü senin üzerinde kaptanın emriyle siyah kıyafetli kılıç ustası hızla sana saldırıyor. Adamın bir elinde kılıç diğer elinde uzun sayılabilecek bir mızrak var (tayfanın sayfasından bakabilirsin resmine ) Mızraklı elini arkasında tutarak sana doğru kendini itiyor. Kaptanın yanından ayrılmasıyla senin yanında belirmesi bir oluyor. Ve kılıcıyla senin kılıcına vurarak ilk hamleyi yapmanı istiyor
Kılıcınla adamın kılıcına vurduğunda dövüş başlıyor. Fakat dövüş başlar başlamaz adam takip edemediğin bir hızla ayaklarına arkadan bir mızrak darbesi indiriyor kendini yerde buluyorsun... Gözlerini açtığında bir geminin içindesi on beş metre kare kadar yuvarlak bir odadasın ellerinde kelepçeler var. Kapıyı kontrol ediyorsun kapı kilitli. Kapının tam karşısında bir pencere var pencereye gidip dışarı baktığında geminin en arkasında olduğunu anlıyorsun. Az önceki korsanların gemisindesin gemi denizin üzerinde hareket ederken şimdi tam karşındaduran ada artık alevler içindeydi...
İn : Kelepçeleri zorluyorum , kapıyı zorluyorum . Kaçmak için bir yol arıyorum . Nasıl böyle bir dikkatsizlik yaptım ? diyede kendimi sorguluyorum . Artık ada alevler içinde . Buna biraz üzülüyorum ama bir şeyi de merak ediyorum , kendi kendime soruyorum . Bu korsanlar beni öldürmediyse acaba neyin peşindeler ?
Out: Benim yemeklerimi getiriyorlar değil mi ? Hani kelepçeleri çıkarmakla ilgili bir şey yazmamışsında . Belkide ben yanlış anladım dedim .
İn : Yemek, uzun süredir boğazımdan yemek geçmemişti. O açlık zamanından sonra ilk yemeğimi burada yiyecek olmam tuhafıma gitti ama çok açtım . Yemeğin içinde herhangi bir şey olamazdı o yönden rahattım . Öldürmek isteseler beni öldürebilirlerdi . Bu yüzden yemekleri yiyecektim.
Yemeğimi bitirdikten sonra gelmesi beni memnun etti. Her ne kadar yemeğimin yarıda kesileceğini veya hiç yiyemeyeceğimi düşünsemde yemeğimi bitirmiştim. Ağır bir şekilde güverteye, kaptanlarının yanına doğru gitmek için adım attım. Kaptanlarının benden ne istiyeceğini merak ediyordum .
Tayfanın kaptanı Güverteden denizi seyrediyordu üzerinde çok pahalı olduğu belli olan turuncu tuniği vardı. Güverte genişti ve kaptanın emirlerini bekleyen kırk kadar korsanla doluydu korsanlar herzamanki gibi doğulu kıyafetler ve başlarındaki koni şeklindeki şapkayla hazır bekliyorlar. Kaptanın sol eli güvertenin tahtalarını tutuyor. Sağ eli ise yanındaki evcil kaplanın üstünde. Kaptanın sağında bekliyen kaplanın turuncu tüyleri vardı ve üzerinde siyah çizgilerle bezenmişti. Güverteye girdiğinde bir korsan eliyle sana durman gereken noktayı gösterdi. Kaptan Eğilip kaplanıyla konuşmaya başlamıştı : "Sen doğunun en güzel canlısısın." O sıra yanındaki korsanlardan bir kaptana seslendi. "İmparator hazretleri! Çocuğu getirdiler." Kaptan asil bir şekilde arkasını döndü seni süzdükten sonra Eliyle işaret etti. Korsanlar hemen bir taht getirip güverteye kurdular Kaptan tahta oturunca senin içinde bir tabure getiriyorlar...
Ne yaptıklarına anlam veremiyorum . Benden ne istiyorlar ? diyede düşünüyorum ama aklıma herhangi bir şey gelmiyor. Şimdilik bir şey yapamayacağım gibi duruyor ve bu canımı sıkıyor . 40 kadar adam var ve kaplanla , şu garip kaptan . Burada şimdilik tutsak gibiyim. Aptalca bir şey yapmak istemiyorum ama sinirlerimde bozulmaya başladı diyebilirim .
Böyle bir durum olacağını tahmin ediyordum aslında sadece ne zaman olacağını kestiremiyordum neyse şu anlık şu 3 adamla ilgilenmeliyim . Karnımdaki o ağrı sanki karnımda koca bir delik varmışcasına ağrıyan karnım . Şimdi geçmişti . Sırf bu acıyla uğraşmamak benim dikkatimi dağıtmıyor ve daha rahat hareket edebilmemi sağlıyordu . Rüzgarımın kesici gücünü kullanarak 3 adamada rüzgarımla saldırı yaptım . Daha sonra bana en yakın olan sağımdaki dev katanalı adama kılıcımla saldırdım . Bu arada diğer ikisinin saldırılarını savuşturmak için hem meyvemi kullandım hemde elimden geldiğince çevikliğimi .
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 19th of July 2012 05:24:36 PM
İn : Mesafenin kısalığı adamları etkilemiyorsa bende rüzgarımı kendimi hızlandırmak için kullanıyorum ve kaçmak için ayağa hızlı bir şekilde kalkıp , kendimi biraz daha uzağa atıp mesafeyi açmak için kılıç savurur gibi kendimi öne doğru savuruyorum.
Out : Aslında hem itip hemde kesmek istiyordum rüzgarla ama mesafe aklımdan gitmiş .
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 19th of July 2012 05:39:04 PM
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 19th of July 2012 05:41:35 PM
Kendini rüzgarla iterek hızla ayağa kalkıyorsun fakat zaten senin kalktığın yönde bir zincir saldırısı olduğu için kendini zor duruma sokuyorsun. suratında patlıyan ağır bir zincir vuruşu seni geriye doğru savuruyor. Yerde attığın iki geri takla belini zorlasada sonunda durmayı başarıyorsun. Dövüşün olduğu çemberder biraz çıkıp dışarı savruldun şimdi üç adamda 2-3 metre ötende yanyana dizilmiş durumdalar ve bu sefer hamleyi katanalı olan yapıyor. Sağ elindeki katanasıyla Sağ üst tarafından boynuna doğru bir hamle yapmak için öne çıkıyor.
-- Edited by Rayleigh on Friday 20th of July 2012 01:29:04 PM
Tabureye oturuyorsun. Kaptan sana bakı konuşmaya başlıyor: "Bir şeytan meyvesine sahipsin böyle bir yetenek dört mavide gerçekten değerlidir. Ve senin ki gerçekten güçlü bir özelliğe benziyor. Gerçi şeytanın güçlerinden her biri değerlidir.." Kaptan ayağa kalkıyor ve eliyle bir hareket yapıyor. Korsanların arasından üç iri yarı adam yanınıza geliyor. Bu üç metrelik adamların arasından geçen dördüncü bir korsan gelip ellerini çözüyor. Ardından diğer korsanlar bu üç canavar ve sana boş bir alan yaratmak için geri çekiliyorlar. Kaptan tekrar tahtına oturuyor. Ve sana sesleniyor: "Umarım gücünü test etmeme kısmazsın" Kaptanın son cümlesiyle beraber Üç canavar üstüne çullanıyorlar bir tam karşında ve üç metre kadar uzağında henüz sana doğru ilerliyor ve elinde bir topuz var. İkincisi sağında ve hemen dibinde sol eli boş sağ elindeki dev katanayı sana doru savuruyor. üçüncüsü ise solunda ve sana iki metre kadar uzakta iki elinde doladığı bir zincir var ve şuan zinciri havada savuruyor...
Rüzgarınla onları itmen bu küçük mesafede pek yavaşlamalarına sebep olmuyor. katanalı olanın ilk hamlesini karşılıyorsun fakat tam hamle yapıcakken sırtında bir ağrıyla yerde buluyorsun kendini topuzlu adam sana çoktan yetişmişti ve hemen kaçmassan bu kez de bir zincir kafanı patlatıcak gibi
Sinirlenmeye başladım artık . Katanalı olanın saldırısınıı savuşturmak için sola ve biraz arka tarafa doğru kaçınıyorum , saldırıyı savuştururken katanalı adama kılıcımla arkasından saldırıyorum . Bu arada diğer adamlarıda elimden geldiğince meyve gücümle tutup , onlarada dikkat ediyorum.
Adamın sol tarafından arkasına geçip kılıcınla sert bir kesiş yapıyorsun. Dev cüsseli adam yere yığılınca çevredeki korsanlar hemen kaldırıp geminin revirine doğru taşıyorlar adamı. Sen diğer ikisine doğru hazırlık yaparken Kaptan el işaretiyle dövüşü durduryor. Ve herkes eski düzene geçiyor kaptan tahtına oturup sana da tabureye oturman için işaret ediyor.
Hala olaya anlam veremedim. Bu adam benden ne istiyordu ? Kafamda kurguluyordum . Büyük ihtimal benimle oynayıp öldürürler diye ama . O dövüşü durdurdu ve yanına oturmamı istiyor. Tüm bunları düşünürken bir yandan da hafif yorulmuş bedenimle tabureye oturdum .
Kaptan konuşmaya başlayınca olayları anlamaya başladın. "Dünya hükumeti dünyayı yönetebilmek için birbirini yöneten insanlar yarattı ve bunlara ordu adını verdi. Donanma adındaki bu devasa ordu ile tüm dünyayı yönettiğini iddia ediyorlar. Oysaki korsanlar kimseyi yönetmeyen ve kimse tarafından yönetilmeyen toplulukları oluşturdular. Bu topluluklardan bir kısmı yıkım güçleriyle Dünya hükumetinin dahi önüne geçtiler. Fakat etkinlik bakımından kimse Donanmanın gücüne yaklaşamadı bile. Bunun sebebi onların sayıca çok üstün olmaları ve bu sayılarını kesin bir emir komuta ile idare etmeleridir. İşte şuan gemisinde bulunduğun bu tayfa bu güce meydan okuyan bir özgürlük hikayesidir. Karşı durduğumuz bu güç En güçlü düşmanları olan korsanların bir kısmını dahi kendi tarafına çekebilecek kadar lütufkardır. Ve bu lütufkarlığı ise geri kalan düşmanlarına nefret olarak geri döner. Ben bu tayfayı yöneten kişiyim yani kaptan fakat insanlar bana bunun yerine İmparator demeyi tercih ederler. çok kısa bir süre sonra Grand Line'a gireceğiz ve bunun için güç topluyoruz bize katılmak ister misin genç adam."
Açıkcası bu kadar derin bir mesele olduğunu düşünmemiştim . Kendimi büyük bir oyunun içinde küçük bir parça olarak hissettim ve birşeyler yapma hırsı doğdu içimde. Fakat bir adayı yağmalamak ve adayı yakıp yıkmak pek bana göre değil . Hani olur ya Denizciler bize saldırır ve kendimizi hayalimiz uğruna savunuruz . İşte böyle bir şeyi kabul edebilirim fakat masum insanların emeklerini çalıp , geleceklerini onların elinden almak pek bana göre değil . Tayfana katılırım ama eğer bana bir gün gelirde ''Bu adayı yağmalıyoruz beyler'' diye bir emir verirsen o anda tayfadan ayrılır ve Canınızı okumak için tüm gücümle sizinle savaşırım . Ne diyorsun bu şartımı kabul edebilir misin ?
Kaptan ayağa kalkıyor. Ve gülüseyerek sana bakıyor. "Canıma okumak mı ? Öncelikle bana karşı çok saygısızsın genç adam sana ölümü layık görmedim ve tayfama katılmanı teklif ettim. Ama sen Benim canıma okumaktan bahsediyorsun. Öyleyse sana bir şans veriyim. Eğer bana doğuna bilirsen. Seni tayfamın 2. Adamı yaparım ama dokunamazsan; Bu imparator hala benim demektir. Anlaştık mı ? Sen den sadece bana dokuna bilmeni istiyorum tek bir dokunuş ve bu sen pes edene kadar devam edecek."
RP-out: Konuşma yazarken tırnak içine al ve farklı bir renge boya
Savurabildiğin en güçlü rüzgarı savuruyorsun. Karşında rahat bir hedef olarak bekleyen kaptanın turuncu tuniği bir anda her tarafı sarıyor. Saldırın Adamın tam göğsüne çarpıyor fakat en kü.ük bir zarar dahi vermiyor. Sanki çelik bir yüzeye çarpmış gibi. Sonra turuncu renk çevrende görebildiğin herşeye hakim oluyor gökyüzü ve bulutlar bir anda turuncu bir hâl alıyor... Korsanlar arasından yaşlı bir adam "İşte dünyanın en güçlü şeytan meyvesi."Diye fısıldıyor kendi kendine."Shen shen no mi" sen ne yapacağını bilemeden Bir anda görebildiğinn her yeri turuncu bulutlar kaplıyor sanki kaptan doğayla bütünleşmiş gibiydi. Ve korku bu sefer iliklerine kadar işliyor... Sonunda tam karşında bir çehrenin belirdiğini fark ediyorsun...
Spoiler
Bir anda tüm tayfa görünen yaratığı karşısında eğiliyorlar. En son yaşlı bir adam bir iki adım yaklaşıyor ve seslice "Shin Long" Diye hitap edip oda eğiliyor...
-- Edited by Rayleigh on Saturday 21st of July 2012 08:01:52 PM
-- Edited by Rayleigh on Saturday 21st of July 2012 08:02:23 PM
''Sorumun cevabını hala tam alamadım ama neyse deneyelim bakalım sana dokunabilmeyi'' Bu adam ciddi miydi ? Güçlü olabileceğini tahmin ediyorum büyük ihtimallede benden daha güçlü fakat ona dokunabilmemi istemesi. Bu biraz fazla küçük düşürücü ama yeteneğinin beni kendisinden uzak tutma ile ilgili olduğu veya ona müthiş bir hız kazandırdığı sonucuna varabilirim. Şeytan meyvesi olabilir veya benim bile bilmediğim başka bir güç. Eğer böyle bir beyanda bulunuyorsa ardında müthiş bir güç var demektir . Kendine bu kadar güvenmesi benim şevkimi kırdı diyebilirim. Daha yeni bir dövüşten çıkmış olmamda cabası. Fakat beni çok hafife alıyor gibi. Tüm gücümle saldıracağım ona . İlk atağı ben yapayım o zaman şu imparatora.
Bu adam karşısında dövüşmek resmen manasız . Bu da ne böyle ? Bu kadar güçlü bir adam East Blue de ne arıyor. Hiç bu kadar güçlü olabileceği aklıma gelmedi . Nasıl bir şeytan meyvesi bu böyle ? Shen Shen No Mi de nedir . Püff şu an ne yapacağımı bilemiyorum. Kılıcımı şaşkınlık ve korku içerisinde sağa sola savuruyorum. Sanki bu gücü yenebilirmişim gibi. Sanki ona denk olabilirmişim gibi. Korku beynimi resmen ele geçirdi . Bu biraz daha devam ederse aklımı yitirebilirim. Yaşilı adama sormak istiyorum . Bu meyve nedir ? diye . Fakat soramıyorum kımıldayamıyorum. Tek yaptığım bu güç karşısında şok olmak, beni istediği her an öldürebilir. Bu düşünce beni deli ediyor . Bu baskıya dayanamıyorum.
Korku ve hayranlık bütün vücudunu esir aldığında artık uzuvlarında onlar söz sahibi oluyorlar. hareket dahi edemiyorsun sanki. O an artık senin için ne bir düşman var savaşabileceğin ne kaçıcak bir yer. Bu Turuncu bulutların arasında sanki gökte öylece kalakalmış gibisin. Ve sonunda hareket eden Shin long ağzını açarak sana şimdiye kadar hiç görmediğin kuvvette bir rüzgar savuruyor. Kendini bir anda on metre gerindeki kamaranın duvarında buluyorsun. Üzerindeki elbiselerin dahi parçalandığını fark ediyorsun ve zaten son fark ettiğin şey bu oluyor. Sonra bilinci yavaşça kapanıyor.
