Böyle bilincimi yitirip gene bu gemide uyanmak , ne nostalji ama . Bu sefer beni düşman görmüyorlar sanırım. Gerçi en başından beri düşman olarak gördüklerinden de emin değilim ama. O gördüklerim gerçek miydi ? O korkunç güç . Sanki hayal gibiydi . Hayır , kesinlikle gerçekti. O sırada büyük bir rüzgar ile savurdu beni , sonrasını hatırlamıyorum. O sırada bir yere çarptım heralde ve bilinicimi yitirdim. Ağır yaram yok gibi ama olsa bile umursayacak gibi değilim. O gücün ne olduğunu merak ediyorum. Hemen gidip o kaptanı bulmam lazım. Oda da biri var sanırım. Yaralarımla ilgilenen doktor olsa gerek . Belki kaptanlarının yerini biliyordur . Doktora seslenip soruyorum : ''O kaptanınız nerede ? Ona bir şey sormak istiyorum.''
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Sunday 22nd of July 2012 10:44:25 PM
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Monday 23rd of July 2012 10:45:15 AM
-- Edited by Rayleigh on Sunday 12th of August 2012 01:59:36 PM
Doktora ''O kaptanınız nerede ? Ona bir şey sormak istiyorum.'' diye soruyorsun. Daha doktor bir şey söylemeden içeri yaşlı adam giriyor. "Kaptan değil genç adam. İmparator... Bizler böyle söyleriz. Ve İmparatoru her istediğinde göremezsin. Benim adım: Pine beivan tayfanın talimcsiyim, Bir sorun olursa bana sorabilirsin."
Ohh . İmparator ha! Şimdi aklıma geldi de . Bu o sırada konuşan ihtiyar galiba. Bayağı bir şey biliyor gibiydi . Gerçi tayfanın herhangi bir üyesinede sorsam beni bilgilendirebilir ama bu ihtiyara sormak istiyorum . İhtiyara sesleniyorum . '' Peki o zaman sana sorayım. Gerçi İmparatorunuzdan duymak isterdim ama sende bir şeyler biliyor gibisin. Şu kaptanın yeteneği ne ? Shen Shen No Mi demiştin sanırım. Birde Shin Long diye bir şey söylemiştin. O andaki yaşadıklarımla bunları bile zor hatırlıyorum. Bana şu kaptanın gücünü açıklar mısın ihtiyar ?''
Mistik Zoan , he. Çok değerli bir meyve. O çıkardığı rüzgara bakarsak aslında şaşırmamak gerek . East Blue 'de böyle bir güce rastlamak beni şaşırttı açıkcası. Aslında ihtiyar haklı. Sadece bu meyveyle çok çok korsanı ezebilirler. Grand Line'in sanki evinde dolanırmış gibi büyük bir kısmında dolaşabilirler. Böyle bir güce sahip olupta hala yeterli olmadığını düşünmesi doğru olmasına rağmen bir o kadarda şaşırtıcı benim için. ''Öncelikle sorumu cevapladığın için sağol. Yeteneklerini geliştirmek için talimler yapıyor dedin. Bu talimlerden de bana kısaca bahsedebilir misin ? Yani kendini güçlendirmek için neler yapıyor . Ben daha tecrübesizim. Öylesine dolanıyorum bu denizde . Merak ediyorum ihtiyar. Şu anki bulunduğum konumdan daha güçlü nasıl olabilirim ?. Kendimi nasıl eğitebilirim?''
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Monday 23rd of July 2012 04:56:39 PM
Beivan eliyle işaret ediyor ve doktoru odadan çıkarıyor. "Bak genç Adam Raiven'e seni tayfasına almasını söyliyen bendim. Çünkü elindeki yetenek gerçekten geliştirmesi hususunda önemli eğer onun gücünü kavrayabilirsen gerçekten çok güçlü olursun ama talimler konusunda aceleci olma. Önce dinlenmelisin sonra eğitimine başlarız. Öyle değil mi ?"
-- Edited by Rayleigh on Monday 23rd of July 2012 05:20:07 PM
Pine beivan yanına gelip oturuyor."O güç bir şeytan meyvesidir fakat sıradan bir meyve değil. Mistik zoan türü bir meyve: Shin long adındaki rüzgar tanrısına dönüşümü sağlar. Boynuzlu bir ejderha olarak anlatılan bu yaratık güç konusunda sınırsızdır. vücudu istediği kadar soyut istediği ölçüdede somutlaşmıştır. Ve görünür kısmı inanılmaz derecede serttir. Raiven-kun sadece bu meyvenin gücüyle bile grandline'da çok ilerliyebilir fakat biz bununla hiç bir zaman yetinmedik. O her gün yeteneklerini geliştirmek için talim yapıyor. Güçlü olmak istiyorsan çok çalışmalısın delikanlı."
Benim gücümü bu kadar kısa sürede . Bu kadar iyi değerlendirmesine oldukça şaşırdım. Meğer ben neymişim ? dedim içimden. ''Evet, haklısın. Önce iyileşmem gerek. Dinlenmeden eğitim gibi bir şeye başlarsam ters tepki verebilir. Bunun farkındayım . Fakat onun gücünü gördükten sonra güçlenmek istiyorum. En azından bir şeyler yapmak istiyorum. İhtiyar , diğer tayfa üyeleride şu kaptan kadar güçlü mü ? Mesela sen . Böyle bir kaptanın , güçlü arkadaşları olur diye düşünüyorum ama belkide senin gücün bilgeliğin . Yani söylemek istediğim diğer tayfa üyelerinin güçleride kaptan kadar korkunç mu yoksa başka alanlarda ustalar mı ?''
Demek bir daha ihtiyar dersem gücünü görürmüşüm he , lanet ihtiyar , diyerek içimden gülüyorum. Bu adamı sevmeye başladım ama ben burada tüm gün nasıl yatacağım. Sıkıntıdan patlarım. Bir kişinin daha şeytan meyvesi kullanıcısı olduğunu söyledi acaba kim ? Nasıl bir yeteneği var ki ? Neyse şimdilik zorlamayayım zaten zorlasam bile söyleyecek gibi değil. Doktor bir gün yatmamı söyledi Her ne kadar sıkılsamda bir gün dayanmalıyım şu yaralarım iyileşene kadar . Yastığa kafamı sertçe koyup, düşünmeye başladım. Ben napıyorum, amacım ne ? Babamın intikamını mı almak ? Hıh , o korsan tayfasını nereden bulacağım ki ? Şu kaptan ve ihtiyarın tayfasının amacının yanında benimkisi ne kadar küçük. Bir dakika , benim amacım yoktu değil mi ? Oysa kendimi önemli, güçlü biri olarak görüyordum. Kaptan'ın söylediklerini duyduktan sonra en başta kendimi çok küçük ve değersiz hissetmiştim ama sonra sallamıştım banane dünyadan demiştim kendi kendime . Şimdi düşünüyorumda ben tanınmak istiyorum . Dünya adımı duyduğunda titremeli ve benim söylediklerime , yaptıklarıma, düşündüklerime kulak asmalı. Gücümü ve yapacaklarımı bilmeli. Bunu yapabilir miyim ? Bunu istiyor muyum ? Cesaretim var mı ? Hazır mıyım ? Tecrübesiz ve genç olmak bu kadar önemli mi ? Hadi ihtiyar neyse ama ya şu kaptana ne demeli. Bizim ihtiyarın bile önünde diz çöküp ''İMPARATOR'' dediği adama ne demeli ? Benden çok mu yaşlı. Hiç sanmıyorum ama güçlü ve olgunca davranıp, düşünüyor ve bence ileride önemli biri olacak . Peki ya ben , böyle gidersem ne olacağım ? Kendi çapında korsan avlayan basit bir ödül avcısı mı ? öyle biri mi olmak istiyorum . Hayır ama yaptıklarım ne peki , böyle mi devam edeceğim. Asla, böyle devam etmeyeceğim! Kendime bir an önce çeki düzen vermeliyim . Bu halim ne böyle ? Bir an önce toparlanmalıyım ona yetişmeliyim. Acele etmezsem ona yetişemeyebilrim bir an önce eğitmeliyim kendimi , bir an önce. Hızlıca ayağa kalkıyorum ama sol bacağım zor hareket ediyor ve kafam ağrıyor Çalışabilecek gibi değilim. Bu ne ya şimdi ? O çalışırken ben burada yatacak mıyım ? Acele etmeliyim. Bir an ön ..
İhtiyar , ihtiyar ne demişti . Ama.. zamanla genç adam zamanla... Öncelikle Kendi içindeki düşünce denizini geçmelisin!
Çünkü elindeki yetenek gerçekten geliştirmesi hususunda önemli eğer onun gücünü kavrayabilirsen gerçekten çok güçlü olursun ama talimler konusunda aceleci olma. Önce dinlenmelisin sonra eğitimine başlarız. Öyle değil mi ?"
Püff , beni benden önce anlamış . Ben kendimde değilken şu kaptanın gücü karşısında şaşkınlığa uğramış ve kendimi kaybetmişken , o bana bakıp acımış mı ? İlk başlarda böyle düşünmüştüm . Burada oturup ihtiyar bir adamı dinliyorum. Nelere kaldım ? diye düşünüyordum. Sonra ihtiyarı sevmeye başlamıştım ama bu fikrim hiç değişmemişti.Şimdi düşünüyorum da, ben o ihtiyarı hiç dinlememişim . Sadece kendimi kandırmışım. Şimdi bile tam olarak anlayabildiğimden emin değilim. Her şey zamanla yerine gelecek , he . Tabi ya. Ben daha denize açılalı kaç gün oldu ki ? Bu kadar acele etmeli miyim ? Kendimi bu kadar zorlamalı mıyım ? Kim bilir o kaptan ne zamandır denizdedir. Ne zamandır kendini eğitiyordur. Ben ise daha yeni yola çıktım. Yolun başındayım . Tek başıma hepsini geçmeliyim ve ona yetişmeliyim. Biraz önde olabilir ama ona yetişeceğim. İhtiyar öyle dedi değil mi ? Herşey zamanla . Evet kastettiği bu olmalı . Acele ederek başlarsam ortaya güzel bir şey çıkmayabilir. Yavaşca ve sırayla yaparsam sonuç daha iyi olacaktır. Evet tek başıma başarabilirim. Bir dakka . Belkide ihtiyar tam olarak bunu kastetmedi. Evet kastettiği şey bu olabilir belki ama bir şeyler eksik gibi. Acaba ne eksik ? Püff hala anlayamıyorum seni ihtiyar tam olarak neyi kastediyorsun ? Anlaşılabilecek gibi konuşmuyor ki anlayabilmem mümkün mü acaba ? . Bir dakika şimdi düşünüyorum da tüm bunları tek başıma mı yapmak zorundayım ? Neden böyle bir takıntım var ki ? Kim bilir , belkide onlarla daha çabuk ilerleyebilirim. Zaten ihtiyarda böyle demi .. Ahaha , ihtiyar . En başından beri diyordu . ''Biz'' . Ben ise sanki biz diye başladığı cümleleri çıkarıyor ve öyle duyuyordum. Şimdi hatırlıyorum da en son bana şöyle demişti .
Ama.. zamanla genç adam zamanla... Öncelikle Kendi içindeki düşünce denizini geçmelisin eğer bu tayfayı evin olarak görebilirsen her şey sırayla gelecektir.
Ben ise şöyle duydum onu .
Ama.. zamanla genç adam zamanla... Öncelikle Kendi içindeki düşünce denizini geçmelisin . Sanki eğer bu tayfayı evin olarak görebilirsen her şey sırayla gelecektir. bu söylediğini kafamda sildim.
Evet, ihtiyar. Sanırım şimdi anlıyorum. Herşey zamanla ve sırayla olacak değil mi ? Ah , pardon unutmuşum . Şu kaptanın ve seninle birlikte .
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Tuesday 24th of July 2012 09:43:56 PM
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Tuesday 24th of July 2012 09:47:28 PM
İhtiyar az önce doktorun oturduğu yanıbaşındaki tabureye oturuyor. İyice yaslandıktan sonra asasını göstererek Laflarını sıralıyor:"Öncelikle eğer bir kere daha bana ihtiyar dersen; Bu yaşlı adamın gücünü yakından görebilirsin! Bunlar bir yana gemide sizden başka bir şeytan meyvesi kullanıcısı daha var. Ama.. zamanla genç adam zamanla... Öncelikle Kendi içindeki düşünce denizini geçmelisin eğer bu tayfayı evin olarak görebilirsen her şey sırayla gelecektir." Adam odandan çıkarak seni yanlız bırakıyor. Ardından doktor tekrar giriyorveyaralarına biraz daha bakıyor O da bu gün bütün gün yatman gerektiğini söyleyip çıkıyor.
Akşama doğru kendini daha iyi hissetmeye başladın. Kapı açıldı ve tayfanın doktoru içeri girdi. Tekrar yaralarına baktıktan sonra akşam yemeğini nerede yemek istediğini sordu. Eğer kendini iyi hissediyorsan kaptanın bu akşam seninle yemek istediğini söyledi.
Benimle mi yemek yemek istiyor ? Biraz şaşırdım , gerçi şaşılacak pek bir şey yok ama kendimi biraz garip hissettim o şeyi gördükten sonra neydi adı '' Shin Long'' o gücü kullanabilen bir adamla yemek yemek herşeyi geçtim adama azcık saygısızlıkta ettim tüm bunlara rağmen genede aşırı tepki vermedi ve şimdi de yemeğine davet ediyor . Gidelim bakalım , nerdeyse bir gündür yatıyorum ee dolayısıyla daha iyi hissediyorum kendimi . Ayrıca çokda acıktım. ''Ben kendimi iyi hissediyorum da. Doktor , yaralarda bir problem var mı ? '' Ben ağır yaralar değil diye düşünüyorum ama ne olur ne olmaz . Sormamda fayda var. Yemekte benimle ne konusur ki ? Gerçi konuşmak için illa yemek yemek gerekmiyor ama sanki yemekte konuşmak daha bir özel oluyor. Belkide sadece yaralarımı falan merak ettiği için böyle bir şey istedi ama bence bana birşeyler söyleyecek. ''Bu arada doktor ya şu ihtiyar nerede ben yatmadan önce çıktı bir daha da gelmedi sanırım . Pardon pardon gene ihtiyar dedim bizim ihtiyarın adı neydi ya ? heh Pine Beivan sizin gemi talimcisiydi sanırım nerede o biliyor musun ? O da yemeğe gelecek mi ? ''
Adam öncelikler yaralarına şöyle bir bakıyor ve: "Yaraların artık geçti sayılanbilirler merak etme." Diyor. Sonra da tekrar sorduğun soru üzerine: " Beivan-san mı ? Tayfa talimcisi mi sana böyle mi söyledi hahaha, Hayır o akşam yemeği yemez bu yüzden odasında istirahat ediyor olacak." Diye cevap verip gülerek dışarı çıkıyor
Neden güldü ki bu doktor şimdi ? Gemi talimcisiyim gibi bir şey demişti galiba bizim ihtiyar ama neyse, yaralarım iyileştiğine göre bir sorun yok gibi. Birde , akşam yemeği yemezde ne demek . Bizim ihtiyarda amma garip he. Karnımda epey acıktı gibi. Yemek olduğu zaman beni çağırırlar mı yoksa ben gidip kendim mi bulmalıyım nerede yemek yiyeceğimi. Ahh doktor daha fazla şey söyleyemez miydin? Acelesi var gibi çıktı hemen. Neyse bende biraz bekliyeyim bari aramaya başlasam boşuna vakit kaybı olur gibi birileri gelir sonuçta yatayım biraz daha . Bana giydirdikleri şeylerde amma garip . Hele şu koni şeklindeki şapka . Bunların bir anlamı mı var acaba ? Ne bileyiim herkeste aynı kıyafetler var diye bir anlamı var diye düşünüyorum ama belkide öylesine seçilmiş kıyafetlerdir . Belkide hepsinin aynı kıyafeti giymesiyle şu kaptana imparator demeleri bağlantılıdır . Bir krallık gibi bir şey düşünmüşlerdir kafalarında belkide. Püff iyice canım sıkıldı şu koni şeklindeki şapkayı alıp oynamaya başladım. Ahh artık birileri gelsin de götürsün beni şu yemek yiyeceğimiz yere açlık bir yana canımda sıkılıyor şu andan itibaren .
Çok geçmemişti ki iki kişi kapına gelip sana İmparatorun seni beklediğini söylüyorlar. Onlarla beraber akşam yemeği için onun odasına geçiyorsun oda çok geniş ve lüks bir oda içeride duvarlara dizilmiş yirmi kadar hizmetkâr var. Odanın her yeri öyle süslü ki. Doğunun bütün zenginlikleri bu odanın içine toplanmış diye düşünüyorsun. Reivan odasındaki kendi tahtına kurulmuş ve önünde de Bir yemek masası var bir korsan sofrasının aksine sanki bir ziyafet sofrasını andırıyor. Geniş masanın üzerindeki yiyecekler belki otuz kişiye yetebilecek kadar fazla ama burada siz sace yirmi kişi kadarsınız. Sen içeri girdiğinde hizmetçilerden bir tanesi senin içinlük ve geniş bir sandalye getiriyor ve tekrar duvardaki yerini alıyor. Sandalyeye oturduğun zaman bu yemeklerin sadece sen ve imparator için hazırlandığını anlıyorsun.
''İmparator'' demeleri sadece söz değilmiş meğer. Adama İmparator gibi davranıyorlar bu yemekler ne böyle . Oda deseniz sanki bir kralın odasıi sanki bir imparatorun odası. Şaşkınlıktan nutkum tutuldu açıkcası. Bu duvara dizilmiş hizmetkarlar niye bu kadar fazla ? Hani anlarım 3-5 tane koy ama 20 de biraz fazla olmuş. En başta İmparatorun sadece benimle yemek yiyeceğini düşünmüştüm ama bu kadar yemeği görünce odadaki herkesle beraber yeriz dedim ama gerçektende sadece ikimiz yiyecekmişiz. Aklıma takıldı şu kaptanın kaplanı nerede acaba ? Gemide ilk gördüğümde iltifat ediyordu kaplanına. Bayağı önem veriyor sanırım. Bir yandan hala gözümü alamadığım süslere bakarken bir yandan da bunları düşünüyorum ama gerçekten bu bir korsan gemisi mi ? Sanki bir krallık . Cidden büyük bir zenginlik içerisinde. Bir süre daha şaşkın şaşkın bakındıktan sonra yavaş yavaş kendime gelmeye başlıyorum. ''Bayağı güzel bir odanız varmış. Şaşırdım açıkcası bir korsan gemisinde böyle bir zenginlik olabileceğini düşünmemiştim adeta bir krallık gibi. Bu zenginlik sadece bu odaya mı mahsus yoksa bütün gemideki odalar böyle mi ? ''
İmparator büyük bir edeple yemekleri yemeye başlıyor. Biraz içerlemiş bir ses tonuyla söze giriyor "Benim yemek odam elbetteki tayfanın odalarından farklı olacaktır buna şüphe yok." Sonra bir kupadan şerbet içip geriye yaslanıyor ve bu sefer böbürlenir bir ses tonuyla konuşuyor: "Ama buna rağmen gemimizin her yerinde benzer bir güç kudret ve zenginlik alameti bulabilirsin. East Blue dört deniz içinde en zayıf olanıdır. Bu dev okyanusun hiç bir yerinde bizimle savaşabilecek bir güç yok. İstediğimiz her şeye sahibiz Ama aslında asıl konu bu geminin artık bize yetmemesi. Tüm mürettabatla beraber yüz elli korsan, elli hizmetçi ve on kadar cariye var. Koruduğumuz adalardaki bir kaç kişiye bizim için yeni bir gemi yapma emrini verdik. Kısa süre sonra bu gemi tamamlanır ve ondan sonra grandline'a girmemek için bir sebebimiz kalmayacak" tekrar masadan atıştırmaya başlıyor. siz yemek yedikçe etrafınızdaki hizmetçiler tabakları içecekleri ve diğer şeyleri yeniliyor. Öyle ki sanki masadaki yemekleri ne kadar yerseniz yiyin hiç bir şey azalmıyor. Yemeklerin tadı ise ayrı bir inanılmaz. Adeta ağzında dağılıyor her biri. Biraz daha atıştırmadan sonra İmparator tekrar arkasına yaslanıyor. "Beivan-san seninle konuştu mu?"
-- Edited by Rayleigh on Saturday 28th of July 2012 12:51:53 PM
İmparator geriye yaslanmandan sonra gülümüyor: "Talimci mi? Evet o böyle söyler. Beivan-san benim hocamdır ve bu denizde sağlam bağlantıları olan bir adamdır. gemiyi yaptırdığımız Krallıktanda güçlü insanları tanıdığı için bu konuda rahatça hareket edebildik. Gerçekten bilge bir adamdır. Bana korsanlığın vaatlerini anlatan o olmuştu yani bu tayfayı o kurdu. Korsanlık insana sınırsız özgürlüğü, gücü ve zenginlikleri vaat eder. Dün o adada açtın ama bu gün sofranda o adanın en pahalı yiyecekleri var. İşte bana bunları vaat etmişti. Ben de şimdi sana bunu vaat ediyorum. Bizimle misin ?"
-- Edited by Rayleigh on Saturday 28th of July 2012 03:54:25 PM
East Blue'nun en zayıf okyanus olduğunu biliyorum ama bu korsanlar değil East Blue'de Grand Line bile rahat dolaşabilirler. Ayrıca bu geminin onlara yetmemesi biraz şaşırtıcı ama haklıda Grand Line'e gitmek için daha bir hazırlıklı olmak gerek. Gemiyi koruduğumuz adalardan bir kaç kişiye yaptırıyoruz dedi. Demek ki sadece aç ve gaddar korsanlar gibi yakıp yıkmıyorlar. Zaten bu denizde gereğinden fazla pislik korsan var. Kaplan Gözü Korsanlarının herhangi bir korsan tayfasından farklı olduğu burada anlaşılıyor. Raiven'in sorduğu soru üzerine yemek yemeği bıraktım bende onun gibi geriye yaslandım. ''Evet , konuştu. Sizin şu gücünüzü gördükten sonra bayılmışım kendimi bir odada buldum . Bir süre sonra o geldi. Orada konuştuk.'' Bunu neden sordu ki şimdi ? Bizim ihtiyarı o mu yolladı ki bana ? ''Sanırım sizin gemi talimciniz değil mi ?'' En son bunu doktora söylemiştim ve gülerek çıkmıştı odadan . Bilerek sordum bunu . Doktorun orada gülme nedenini merak ediyordum.
Biraz rahatladım. Bizim ihtiyarın kaçık olduğunu düşünmeye başlamıştım. Doktor falan gülünce kendi kendini geminin talimcisi mi yaptı ki diye düşünüyordum ama yok canım öyle aklı başında konuşan bir adam böyle bir saçmalığı niye yapsın diye de düşünüyordum. Korktuğum gibi değilmiş . Aslında şu kaptan haklı gerçekten korsanlık insana sınırsız özgürlüğü veriyor. Bir denizci bir korsanı yakaladığı zaman ya öldürmek zorunda ya da kendinden daha üst rütbelilere falan teslim etmek zorunda ki onlarda o korsanı öldürürler . Ama bir korsan karşılaştığı adama istediği şeyi yapabilir , bu düşünce benim hoşuma gidiyor. Korsanlık demek gerçekten özgürlük demek. Gene de bu kadar çabuk bu teklifi alacağımı bilmiyordum. Gerçi bu kadar olaydan sonra şaşırmamak lazım. ''Hahaha, evet sizinleyim''
Cevabın üzerine gülümseyerek yemeğine devam eden imparator. Bir süre sonra tamamen doyduğunda tekrar tahtına yaslanıyor. "Kıyafetler yakışmış." Gülümsüyor. "Senin ismin nedir ?" Sen ismini söyledikten sonra sözüne devam ediyor. "Hiç Ryugen adında bir krallığın ismni duydun mu Pyskos ?"
Kıyafetleri sevip sevmediğimi bilmiyorum ama garip şekilde hoşuma gitmişti ilk bunları üstümde gördüğümde. Bilmiyorum üzerimde değişik bir kıyafet görmek sıradanlığı bozduğu için mi hoşuma gitti yoksa kıyafetler gerçekten bana yakışmış mıydı ? Sanırım ikiside bunda etklili . İsmimi sorduğunda biraz şaşırdım sanki . O kadar badire atlattık ama doğru ismimi bilmiyordu. İhtiyara bile söylememiştim. Bana genç adam diyordu sanırım. Ryugen krallığı . Biraz kendimi zorluyorum ama yok hiç duymadım galiba. Acaba gündemde olan bir krallık mı ki ? Gazetelerde falan vardır belkide ama hiçde gazete okumam ki. ''Yok hiç duymadım ama sanki bir kulak aşinalığım var gibi . Bir yerde ismini duymuş gibiyim. Tam emim değilim ama sanki bir yerde duydum. Gerçi duysam bile krallıkla ilgili bir fikrim yok . Noldu niye bana bunu sordun ? '' Ada hakkında bir şey bilmiyorum ama galiba tayfayla ilk macerama açılacağım ada olacak gibi .
Bizim ihtiyarla bir yakınlıkları olabileceğini tahmin ediyordum ama böyle bir geçmişleri olabileceğini hiç düşünmemiştim. Açıkcası şaşırdım diyebilirim. Demek ailesi bir ülkenin yöneticileriydi. Biraz garip bile gelse aslında şaşılacak bir durum değil. Bir korsan gemisinde böyle bir ihtişam , sanki bir krallık gibi donatmışlardı gemiyi. Ayrıca kaptanlarıda söyledikleri gibi imparator gibi hareket ediyordu. Neyse şu Ryugen krallığı , darbe girişiminden sonra hükümetin desteğiyle ayakta kaldığına göre ve darbenin ardından çok uzun zaman geçmediğine göre hükümet buraya özel koruma gibi bir şey yapmış olabilir . Eğer ajanlık yapacaksam biraz daha dikkatli olmalıyım. Gerçi başımda ödül falan yok bu yüzden çok fazla kendimi kasmama gerek yok ama genede dikkatli olmakta fayda var. ''Ajanlık derken neyi araştıracağım ? Ülkeniin şu anki durumunu falan mı yoksa gemiyle ilgili bir şeyler mi ?''
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Tuesday 31st of July 2012 11:12:15 PM
bu konuda pek bir şey bilmemen imparatoru şaşırtmıyor. "Ülke üç sene önce bir darbe girişimi geçirdi. Fakat Dünya hükumetinin desteğiyle bu durumdan kurtuldu. Darbeyi yapmaya çalışan kişi kralın kardeşiydi ve aynı zamanda Beivan-sanın yakın bir dostu. Ah aslında sana daha baştan anlatmalıydım. Ailem dünya hükumetine üye olmayan bir ülkenin yöneticileriydi. O dönemde Pine Beivan ülkenin hem baş veziri hem de benim eğitimimden sorumlu kişiydi. Bir gün dünya hükumetinin kışkırtmaları ve desteğiyle bir ülke tarafından saldırıya uğradık ve Beivanın tavsiyesi üzerine korsan olarak denizlere açıldık. İşte o dönemlerden eski bir dostluk ryugen krallığının kaderini değiştiriyor. Darbe girişiminin başarısız olmasından sonra beivan-san dostunu gemimize aldı ve üç yıldır bizim himayemizde korunuyor. Ülkedeki herkes onun orada bir yerlerde olduğunu düşürken; O East Blue'nun sularında güvendeydi. Ryugen: Su kanalları ve gemi yapımı ile ünlü bir ülkedir. Orada halen aktif olan ****acılar bizim için gizli bir projeyi yürütüyorlar. Ülkenin Taşralarından birinde bize bir gemi imal ediyorlar. bu proje sona ermek üzere yani gidip o gemiyi almalıyız ve Ryugen özgürlüğüne kavuşmalı." Hizmetçiler yemekleri toplayıp masayı temizliyorlar ardından size birer içki ve masanın üstünede bir harita getiriyorlar.
"Oraya gitmeni ve bir süre bizim için ajanlık yapmanı istiyorum Pyskos."
İmparator elini kaftanın iç cebine atıp rulo halinde bir kağıt çıkarıyor. "Senden istediğim şey Devrim komutanının yazdığı bu mesajı Devrim ordusu baş komutanlığına götürmen. Bu onlar için ikinci taarruzu başlatacak olan emirdir. Daha sonra aralarında bizden bir temsilci olarak kalmalısın. Bu sırada yanında tayfamızdan adamlar olacak. Böylece daha güvenli hareket edebilirsin. "
İkinci bir darbe ha. Ülke bu darbeden sonra ayakta duramaz heralde. Yanımdada tayfadan adamlar olacak . Bir sorun çıkmaz ama dikkatli olmak gerek. Temsilci olarakta orada kalacağım için banada ihtiyaç duyulabilir, en azından darbe gerçekleşene kadar orada kalacağım. Onların yanında her ne kadar temsilci olarak kalsamda onlara yardımda bulunmam gerek. Nasıl bir yardımda bulunacağım bilmiyorum ama halledemeyeceğim türden bir şey olsaydı bana bu görevi vermezdi heralde sahiden bu işi neden bana verdi ki ? Yeni olduğum için sınav gibi bir şey mi ? Belkide yapabileceğimi düşündü ve bana verdi . Aslında zor bir görev gibi de durmuyor ama bu konuda benden daha tecrübeli biri vardır heralde tayfada. ''Görevi istemediğimden değil ama bu görevi neden bana verdin ? Çok önemli bir şey gibi . Bu konuda benden daha tecrübeli adamların olabilir onlar benden daha iyi bir şekilde görevini yapabilirlerdi. Bu benim için sınav gibi bir şey mi yoksa ?'' Belkide benim yanımda olacak olan tayfa üyelerinin bu konuda deneyimi vardır ve benimde tecrübe kazanmam için bana vermiştir görevi. Ya da dediğim gibi sadece, benim yapabildiğim düşündüğü için verdi.
Merak ettiğin hususta imparatora: "Görevi istemediğimden değil ama bu görevi neden bana verdin ? Çok önemli bir şey gibi . Bu konuda benden daha tecrübeli adamların olabilir onlar benden daha iyi bir şekilde görevini yapabilirlerdi. Bu benim için sınav gibi bir şey mi yoksa ?'' Diye sormuştun. Ve az sorna bu bilge sesli adamın sözleri odanın duvarlarında adeta bir üslup savaşı başlatacaktı. "Benim tecrübesiz ve yürekli kardeşim... Bizler rahat koltuklarında oturup birbirini test eden hükumet yetkililerinden değiliz. Bu gemi bizim gemimiz ise ve sen gelip 'Ben size katılacağım' Demişsen; Sen artık bizden birisin demektir... Seni göndermemin sebebi ise tayfada yenisin ve kimse bize katıldığını ya da korsan olduğunu bilmiyor. Yani tanınmıyorsun. İşte bu önemli kardeşim çünkü bizi iyi tanıyorlar. Evet çok iyi tanıyorlar."
Galiba hassas olduğu noktaya vurdum. Hükümete karşı olan bu duyguları çok derin gözüküyor. Geçmişinde bir şey yaşamış olmalı bence . Bizim ihtiyarın ona korsan olalım demesini sağlayacak bir şey. Hükümeti düşman edinmişler zaten hükümete bağlı bir ülkeye darbe yapmak bu düşmanlığın simgesi. Eee hükümete savaş açan bir korsan tayfasıda çok iyi tanınır heralde. Bu yönden haklı . Eğer onların tayfasındaysam benimde tanınmam gerek. Zaten bende bunu istiyordum. Tanınmak , önemli , bu dünyayı değiştirecek bir şeyler yapmak istiyordum. Bu da ayağıma kadar gelen bir fırsat. ''Özür dilerim. Beni test etmen saçmalık olurdu zaten. Başaırsız olma riskinide göze alman gerekirdi . Ama sen benimde tanınmam için başarısız olma riskimi yok saydın. Bana güvendin. Emin ol , elimden geleni yapacağım. Ama hükümetle ilgili pek bir şey bilmiyorum . Ben hükümeti senle karşılaşmadan önce, kusursuz bir şey olarak görürdüm. Şimdi bakıyordum da sanki bir oyunun içinde değersiz bir kukla gibiyim. Ben bunu değiştirmek istiyorum. Onların oyununu bozmak , kuklalıktan kurtulmak istiyorum. Bunun içinde bu görev tam istediğim gibi. Bu görevi yapacağım ''
"Özür dilemene falan gerek yok. Yalnız ülkeye dışarıdan bir tuğamiral atanmış ve 2 gün sonra adada olacak. Yani fazla vaktimiz yok. Şimdi tayfayla tanış. Ve bu konu hakkında Beivan-san'la konuş. Fazla geç yatma. Yarın erkenden gemiden ayrılır Ryugene gidersin."
-- Edited by Rayleigh on Thursday 2nd of August 2012 12:06:54 PM
Biliyordum , denizcilerin buraya destek gibi bir şey göndereceğini tahmin etmiştim umarım uğraşmak zorunda kalmayız . Acele etsek iyi olur cidden. Sonra başımız ağrıyabilir . Tayfada Raiven ve bizim ihtiyar hariç he birde şu doktor var. Bunlar hariç kimseyle konuşmadım. Eee daha 10 dk oldu tayfaya gireli. Bizim ihtiyarlada konuşalım kaptanın dediği gibi. Hatta şu darbe girişiminde bulunan ihtiyarın arkadaşı hala bu gemideydi değil mi onunla da konuşayım görürsem bir yerlerde . Ne kadar çok bilgi alırsam o kadar iyi olur . ''O zaman ben gidiyorum. Hem tayfayla tanışayım hem de bizim ihtiyarla şu görev hakkında konuşurum. Birde darbe girişimde bulunan bizim ihtiyarın arkadaşı olan kişi hala bu gemide değil mi ? Onunlada konuşmak isterim bu konu hakkında tabi mümkünse ''
Seninle sakin bir ses tonuyla konuşan adam; Bu cümlenden sonra biraz sinirleniyor: "Bu gemideki herkes senin sunduğundan daha fazla saygıyı hak ediyor. Bunları zamanla öğreniceksin. Hangi kelimeleri seçeceğine dikkat etmelisin çünkü bazen bir kelime bir hayata bedel olur.... Şimdi çıkabilirsin." Adam sözünü bitirdikten sonra ayağa kalkıp odanın arka taraflarına gidiyor. Ve hizmetçiler senin için çıkış kapısını açıyorlar."
-- Edited by Rayleigh on Friday 3rd of August 2012 06:58:15 PM
Oups. Galiba ihtiyar dememe kızdı ama napayım insanlara bakış tarzım , onlara saygı duyuş tarzım böyle. Bu bir sorun yaratacaksa ki yaratacak gibi duruyor . Biraz çeki düzen verebilirim . Neyse şimdilik yarın ki işe odaklanmalıyım. Öncelikle bizim ihtiy .. Beivan-san 'la görev hakkında konuşmalıyım. Ne bileyim bir şeyler sorarım. Yavaş yavaş çıkayım da odadan belki karşılaşırım Beivan-san 'la . Olmadı birilerine sorar öyle bulmaya çalışırım. Neyse bakalım şuradan bir çıkalım da .
Odadan çıkınca dışarı da havanın iyice karardığını fark ediyorsun. Yine de güverte cıvıl cıvıl insan kaynıyor üç beş kişilik gruplar her tarafta sohbet halindeler. Kaptan her ne kadar küçük geliyor dese de bu gemi gerçekten büyük bir gemi gibi duruyor. Yürürken yanındaki bir kaç kişinin yelken halatlarıyla uğraştığını görüyorsun. Hepsi iri yarı duvar gibi adamlar. Üç metre boyunda 4-5 kişi... Biraz daha dikkat ettiğinde bunların bu gün dövüştüğün adamlar olduğunu fark ediyorsun. Bir tanesi sana doğru yaklaşıp elini uzatıyor: "Tayfaya hoşgeldin."
Hiç bozmadan ''Hoşbuldum'' diyorum ve elini sıkıyorum. Havada amma kararmış ha . Kaptan erken yat dedi diye hatırlıyorum. ''Hava kararmasına rağmen bayağı iyi eğleniyorsunuz . Gerçi akşamları bir başka güzeldir ama şaşırdım doğrusu'' Tayfayla tanışmayı çok istiyorum ama erkenden gidiyorum . Napalım en azından bu gece zamanım yettiği kadarıyla kaynaşayım. Bu arada benimle Ryugen'e hangi tayfa üyeleri gelecek ki ? Kaptan benimle birlikte birkaç tayfa üyeside olacak demişti. Merak ettim şimdi. Onlarla önceden tanışmak daha iyi olur . En azından isimlerini bileyim yani. Sonuçta beraber göreve gideceğiz. Bugün dövüştüğüm adamlardan biri olabilir mi ki benimle gelecek olan ? Yok heralde bu adamlardan biri olmaz. Biraz fazla dikkat çekebiliriz boyutlarından dolayı. Bugün tanışamayabilirim onlarla ama belkide yarın tanışma fırsatım olur . Ryugen'e gitmek zaman alır heralde . Yolculuk sırasında tanışmış olurum onlarla .
aslında bir soru sormuş olmasan da sana elini uzatanın arkasındaki bir diğer iri adam cevap veriyor: "Gündüzleri iş çok fazla oluyor. Bu yüzden insanlar geceleri ancak rahatlayabiliyorlar. Aslında geceleri daha fazla yol alırız ama kaptan bir işimiz olduğunu ve bu civarda rotasız dolanmamızı söyledi."
O iş bizim Ryugen işi olabilir. Ben Ryugen'e gidene kadar mı gemimiz buralarda dolaşıyor? Yoksa ben gidince eski rotasıyla mı yol alacak ? Neyse canım farketmez Ryugen'deki işi bitirdikten sonra gemiye dönülebilir . Gerçi yeni bir gemi hazırlanıyor değil mi ? Belkide bu gemi benim işim bitince bırakılır ve yeni gemiyle yol alırız. Çok oyalanmadan Bievan'ı bulmalıyım. Geç olmaya başladı . '' Ne kadar böyle rotasız seyahat edeceğinizide söyledi mi ? Yani herhangi bir zaman verdi mi ? Birde Beivan-san'ı gördünüz mü ? Onu arıyorumda bir şeyler danışmam gerek. Çok geç olmadan onu görmeliyim . Bu gece çok geç yatmamalıyımda'' Şimdilik Ryugen'le alakalı bir şey söylemeyeyim bari. Yani zaten açıklamak uzun sürer . Hiç başlamayayım daha iyi. Belkide biliyorlardır Ryugen'le alakalı işi . Sonuçta tayfadan yanıma birileri gelecek . Tüm tayfaya haberi duyurmuş olabilirler ya da sadece benimle gelecek olanlara duyurmuş olabilirler. Ya da daha duyurmamış, yarın duyuracak olabilirler .
Adamlar bir yandan tekrar yelken halatlarıyla uğraşmaya başlarken bir yandan da sana yarım ağızla cevap veriyorlar: "En fazla bir iki gün daha böyle gider yoksa tayfa huzursuzlanır. Beivan-Sama'nın odası Arkanda imparatorun kamaraasından sonraki kamara. Zaten güvertede iki kamara var sadece. Ama seni kabul eder mi bilemiyorum." Cümle sini bitirdiğinde tamamen arkasını dönmüş ve yelken le uğraşıyordu
''Sağol , ben bi deneyeyimde kabul ederse girerim artık '' Hızlı adımlarla Beivan-san 'ın odasına doğru ilerliyordum. Onunla neler konuşacağımı falan yolda giderken kafamda kurmaya çalışıyordum. Görevden bahsedecekten ilk başta , daha sonra görevden haberi olup olmadığını ki büyük ihtimalle haberi vardır . Daha sonra en çok merak ettiğim konu benimle gelecek olan tayfa üyeleri hakkında soru soracaktım ona . Şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyor ama belkide onun bana diyeceği bir şeyler olabilir . Gerçi o zaman o beni bulurdu ama neyse bakalım bir konuşmaya başlayalımda. Yemeğide biraz fazla kaçırmışım galiba. Rahatsızlandım gibi ama o 3 günlük açlık, karnımda delik varmış gibi hissettiriyordu. Ayrıca yemeklerde çok güzeldi . Gemiye ilk uyandığımda da bir şeyler yemiştim ama tam olarak tatmin olmamıştım. Bu akşam ki yemek hayatım boyunca yediğim en güzel akşam yemeklerinden biriydi.
Pine Beiwanın odasına gelip kapısını çalıyorsun. Bir süre beklemene rağmen içeriden ses gelmiyor. Biraz daha bekleyip tekrar kapıyı tıklatıyorsun. Ama yine ses yok. Sonunda beklediğin ses ensenin arkasında bir nefesten geliyor: "Hoşgeldin gençadam içeri geç." Adamın arkanda belirmesi seni korkutuyor. İlginç bir adam olduğu su götürmez bir konu. İçeriye giriyorsunuz oda karanlık olduğu için pek bir şey göremiyorsun. Beiwan bir kandil yakıp odanın köşesine koyuyor. Odada bir sehpa bir iki tabure ve köşede duran bir metre uzunluğunda büyükçe bir kaplumbağadan başka pek bir şey yok. Ve tabii bir de Beiwanın kitapları..."Evet delikanlı seni dinliyorum ?"
Oda beklediğim gibi değilmiş. Ben kaptanla yemek yediğimiz odayı görünce her ne kadar o oda çok lüks olsa bile bu odada da bir şeyler bekliyordum diyebilirim . Gerçi benim için farketmez ama şu kaplumbağa dikkatimi çekti . Beivan-san'ın galiba . Ne yapıyor ki bir kaplumbağayla ? Hayvanları sevdiğim pek söylenemez . Özellikle böyle sıradışı olanları. Kedi, köpek neyse ama bu kaplumbağadan pek hoşlanmadım gibi. ''Öncelikle senden özür dilemek istiyorum , sana ihtiyar diye seslendiğim için. Gerçi ihtiyar diye seslenmemi istiyorsan başka . Hatta hoşuma bile gider ama ihtiyar dile seslenilmesinden hoşlanmıyorsan ki bence hoşlanmıyor gibi gözüküyorsun , o zaman sana ihtiyar demeyi bırakırım. Neyse sana bir konu hakkında danşmak istiyorum . Ben yarın kaptanın emriyle Ryugen'e doğru gidiyorum. Ryugen'de 2. darbeyi başlatacak olan devrimcilere mesajı vermek için. Senden Ryugen'deki durumu öğrenmek istiyorum. Sonuçta bir darbe girişimi olmuş. Hükümetin desteğiyle falan ayakta kalmışlar ama bence hükümet orayı boşlamamıştır. Hem bir tuğamiral atanmış oraya ve 2 güne kadar Ryugende olacakmış. Bu da biraz acele etmemi gerektiriyor. Acele ederkende işleri batırmak istemiyorum. Yani sen benim işime yarayabilecek bir şeyler biliyor musun diye sana danışmaya geldim''
Beiwan sakin bir şekilde seni dinliyor sonra ayağa kalkıyor ve kitaplıkların olduğu bölümü karıştırıp bir demlik buluyor. Demlik hala sıcak gibi yani önceden çayını hazırlamış ve yürüyüşe çıkmış olabilir. Çayından bir fincan dolduruyor ve yerine oturuyor. Bu sırada sen hala ayakta onu seyrediyorsun. Ne oturmanı söylemiş ne de çay teklif etmişti. Bir yudum içtikten sonra iyice rahatlayıp yerine yaslanıyor: "Benden tavsiye istiyorsun.. sana ilk tavsiyem asla bir mektup ile dolaşma. Bu bir hafiye için çok tehlikelidir. Aslında en doğrusu onu açıp içindekileri ezberlemektir. Ama sen bunu yapamazsın o halde başka bir yol bulmalısın. İkinci olarak Onlara şunu söylemeni isterim: Asla acele etmeyin." Çayından bir yudum daha alıyor. "-Bu kısım pm'le gönderilmiştir-"
-- Edited by Rayleigh on Monday 6th of August 2012 02:01:43 AM
Biraz geç kalsamda bir tabureye oturuyorum. Mektup taşımamım tehlikeli olabileceğini söyledi. O zaman bu mesajı onlara mektup olmadan nasıl iletebilirim acaba ? Beiwan-san 'ın dediği gibi ezberleyemem. O zaman ne yapmalıyım ? ''Acele etmeyelim , he. Ben tam tersini düşünmeme rağmen acele etmemem gerektiğinide biliyordum ama bunu düşünmem bile hata yapmama yol açabilirdi. Tavsiyeni çok iyi aklımda tutacağım , Pine. Gerçi devrimcileri bilmiyorum. Nasıl desem ? ''Devrimci'' deyince böyle çok ağır, asık suratlı, işini bilen ayrıca yeni gelen veya tanıdık olmayanlara karşı ön yargılı ve biraz kaba biri oldukları aklıma geliyor. Tamam, önyargılı olmaları lazım . Benim nasıl biri olduğumu bilmiyorlar . Zaten bende şu anda ön yargı yapıyorum ama düşündüğüm türden adamlarsa. O zaman acelecilikten çok bu görevi baştan savma yapabilirim. En çokta bundan korkuyorum. Pine-san, sen bu devrimcileri yakından tanıyor musun?''
Pine Beiwan kalkıp köşede duran kaplumbağasının yanına gidiyor. "İyi tanımak mı? Evet iyi tanıyorum onları. Ama bu çok ama çok eski bir hikaye. Benden bile daha eski bir hikaye genç korsan. Eğer konuşabilseydi bu kaplumbağa sana belki hikayenin tamamını anlatabilirdi. Ama oraya gittiğinde devrimcilerle devamlı temas halinde olmana gerek yok. Orada bizim tayfamızdan giden bir çok kişi var. Onlarla temas halinde olman yeterli." Sonra sana yaklaşıyor ve gözlerinin içine bakıyor. "Görüyorum ki daha çok eğitim alman gerekiyor genç adam."
Demek çok eski bir hikaye . Söylediklerine göre galiba kaplumbağa, Pine-san'dan daha yaşlı. Bunu söylediğinde , eğer konuşabilseydi diye başlamasaydı. Bu kaplumbağanın konuşabildiğine bile inanabilirdim. Sonuçta bu denizde her şey olablir. ''Evet, haklısın Eğitim almam gerekiyor olabilir . Daha önce böyle bir şey yapmamışda olabilirim ama yarın o ülkeye gidip, bu mesajı o devrimcilere vermem gerekiyor . Sen bana mektup tehlikeli olcağını söylemiştin . Ezberlesen olurdu ama şu anki durumda ezberleyemezsin de demiştin. Peki ne yapıcaz ? Aklıma mektubu kamufle etmek geliyor yani ilk bakışta mejtup gibi gözükmemesini sağlamak veya içini açtıklarında başka bir mektup bulmaları gibi şeyler geliyor ama tam olarak aklıma oturtamıyorum . Senin düşündüğün bir şeyler var mı ? '' Erken yatmalyım, zamanımız azalıyor . Bir çözüm bulmalıyız şu mektup işine. Olmadı böyle gideceğim , zaten böyle gidecektim ama Pine-san'la konuştuktan sonra içime bir kurt düştü .
Beiwan tekrar kalkıp eski koltuğuna oturuyor ve çayıından bir yudum daha alıyor. "Bunu sen bulmalısın delikanlı. Akıl insanlar için bilenmiş bir kılıçtır. Onu iyi kullanmalısın." Sonra fincanındaki çayı da içip bitiriyor. Ve oturduğu koltukta yavaş yavaş kendini uyumaya bırakıyor
Püff , haklı . Ben götüreceksem bu mektubu. Benim bir çözüm bulmam lazım. Ne yapabilirim ? diye düşünerek bir yandan da kapıya doğru yöneliyorum. Acaba hükümet devrim ordularının yeni bir darbe yapacaklarına karşı önlem almış mıdır ? Eğer böyle bir şey yapmışlarsa ülkeye gelen herhangi bir yabancıya karşı da tedbirli davranırlar. Yani olurda bir arama gibi bir şeyden geçersem. Mektubu ellerine geçirirlerse , bu olabilecek en kötü senaryo diyebilirim. Onun için mektup konusunda kesinlikle bir şeyler yapmalıyım. Mektubun içindekileri göremem. O zaman içindeki mesajın aslını değiştirmeden, şifreli bir şekilde yazma gibi bir şey olamaz . Ona benzeyen hatta aynı onun gibi rulo şeklinde bir kağıt yapsam, içinede bir aşk şiiri gibi bir şey yazsam. Böylece aynı görünüşteki mektuptan iki tane olur ama içerikleri farklı. Devrimcilere vereceğim mektuba , sadece benim bileceğim bir işaret koysam mesela basit bir çizgi veya küçük bir yırtık gibi. Diğer mektubuda elimde taşıyıp , diğer mektubu kıyafetlerimin içinde saklarsam. Beni görüp mektubu alanlar, mektubun aşk mektubu olduğunu görürler. Mektubun aşk mektubu olduğu anlaşıldığında diğer mektupla bu mektubun yerine değiştiririm. Böylece elimdeki aşk mektubu sanılan , devrimcilere götüreceğim mektup olur. Yerini değiştiririm, he ? Çok kolaymış gibi söylüyorum. Aslında elimde aşk mektubuyla dolaşsam. Diğer mektubu hiç açığa çıkarmasam ne olur ? Üstümü aradıklarında diğer mektubuda bulurlarsa, gülerek başka bir aşk mektubu gib bir şey desem ve devrimcilere verceğim mektubuda elime alsam. Alırkende şöyle net olarak göremeyecekleri şekilde alırsam eğer. Elimde aynı görünüşte ve hangisinin hangi mektup olduğunu bildiğim iki mektup olur. Bende onlara devrimcilere götüreceği mektup yerine aşk mektubunu veririm. Aynı olduğunu farkederlerse bile farketmez. Aynı kişiye vermeyeceğimi falan söyleyebilirim. Biraz fazla riskli ve tam olarak güvenilir değil ama ne yapabilirim ki başka ? Aklıma başka bir yöntem gelse . Bu yöntem tutmayacak gibi geliyor ama bakalım ne yapalım artık . En azından deneyelim. Acaba buralarda böyle bir mektup yazabileceğim bir yer var mıdır ?
Odanın içinde bir iki parşömen ve kalem vardı ama bunlar Beiwan-sanın eşyalarıydı ve o uyumuştu bile aslında sen oradayken uyumuş olması büyük ihtimalle artık gitmen gerektiğini gösteriyordu...
Ahh , kullanmama izin verir miydi ki ? Şimdi uyandırsamda olmaz. Yok yok kullanmayacağım diyerek biraz hızlı bir şekilde dışarı çıkmak için kapıyı açtım. Bu mektup işi beni hakikaten germiş diye düşünüyorum. Belkide bu kadar gerildim diye bir yol bulmakta zorluk çekiyorum. Koskoca gemi bir yerlerde vardır bir parşömen ve kalem. Beiwan-san'ın odasından çıkıp , gemide bir kağıt ve kalem bulmak için dolaşıyorum. Saatte gittikçe daha geç oluyor. Bir an öncede kağıdı , kalemi bulup yazmam lazım şu sahte mektubu. Bu arada ya ben nerede yatacağım ki ? Neyse ya o da hallolur . İlk olarak şu mektup işini bir halledelimde . Rahat rahat uyuruz ondan sonra ama sadece dzügnüce hallolsun şu iş .
Beiwan-sanın odasından çıktıktan sonra önce nerede yatacağın sorusu kafana takılıyor fakat ardından bu gün uyuduğun oda aklına geliyor. Biraz aradıktan sonra odayı buluyorsun. İçeri girdiğinde yatak bıraktığın gibi duruyor. en azından yatacak yerimi buldum diye düşünerek dışarı çıkarken kapının yanındaki masayı farkediyordun. Masanın üzerinde eski parşömenler ve kamış ile mürekkep var.
Ohh, parşömenleride bulduk . Hemen yazalımda şu aşk mektubunu çok vakit kaybetmeden uyuyalım. Umarım düşündüğüm bu plan bir işe yarar. Hiç değilse bu planı yapmadan gitmekten iyidir. Hemen aşk mektubunu yazmaya başlıyorum. Şimdi bence bu mektubun konusu bir kıza aşkını ilan etme gibi bir şey olsun. Yani kızın yüzüne tam olarak söyleyemiyorum. O da beni seviyor galiba en azından mektup yazayım bari dedim gibi bir şey derim . İyi fikir gibi bakalım .
Her sensiz gün bir ayrı acı olmaya başladı benim için O kadar yakınsın ki bana , gözlerimi kapasam seninleyim Ama bir o kadar da uzaksın ki bana , gözümü açsam sensizim Şimdi gözümü kapasam benimle olur musun ? Yoksa gözümü açmamı mı dilersin ? Ben dilerim ki gözüm hep kapalı olsun Hep seninle olayım , hiç açılmasın gözlerim Hep seninle kalayım Ama açılıyor ki gözlerim her ne kadar bir daha kapatabilsem de Açılıyor ki gözlerim , tekrar tekrar kapatabilsem de Ben sonsuza kadar kapatmaya çalışacağım gözlerimi Açmaya çalışana inat , tekrar tekrar kapatacağım Şimdi tekrar soruyorum , sen ne dilersin ? Bana yardım eder misin ki ? Gözümü hep kapalı tutayım Bana yardım eder misin ki ? Hep seninle olayım .
Bu işte ne zormuş ya. İşte bişiler yazdık ama olduğu kadar artık. Bu yazdığım parşömenide diğer parşömen gibi kıvırıyorum ve devrimcilere vereceğim parşömenin alt tarafına hafif bir yırtık atıyorum. Karıştırmamam için iki parşömenede bir süre bakıp ayrı yönlerini bulmaya çalışıyorum. Devrimcilere vereceğim parşömen biraz daha yıpranmış gibi sanki. Gerçi şu attığım yırtık iş görür ama ne olur ne olmaz gene. Bir süre şu mektup işinle uğraştıktan sonra artık biraz yorulduğumu hissediyorum ve kafamı yavaşça yastığa koyuyorum.
Sahte mektup işi kafana çok yatmasa da şu an için aklına gelen tek çözüm buydu. Sonunda bu işi halletmiş ve yastığa kafanı koyabilmiş olmanın rahatlığıyla kendini yarın olacaklara bıraktın.
