One Piece Rpg

Members Login
Username 
 
Password 
    Remember Me  
 

Topic: Ojo de Dios

Post Info
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 1, 2012
Ojo de Dios
Permalink   
 

Karakter İsmi : Ojo de Dios

Yaşı : 20

Görünümü:

Spoiler

Uchiha Itachi

Marine/Korsan:Marine

Deniz : East Blue

Tayfası:

Kişilik:Soğuk kanlı bir katil. Tüm köyünün öldürülmesinin verdiği bir vahşilik.

Geçmiş: 5 yaşına girdiği gecenin sabahıydı. Aldığı hediyeler ayağının ucunda duruyordu. Sadece babasının verdiğini açmıştı. Ne olduğunu zaten biliyordu. Uzun zamandır istediği kılıçtı bu. Babası zengin olsada her istediğini almazdı ona. Bu yüzden belki sabırlı olmayı öğrenmişti. Babasının aldığı kılıç elinden düşmüş, yatağının yanında öylece duruyordu. Yatarken bile bırakamamıştı onu çünkü. Bir rüya görüyordu ellerinin olmadığı. Kılıç kullanamıyordu. Annesinin, babasının elini tutamıyordu. Rüya birden değişmişti. Elleri kılıçtı şimdi. Kimseye dokunamıyordu, dokunduğu herkesi kestiği için.

Ter içinde uyanığ kılıcını yerden aldı. Yavaşça kınından çekip yansımasına baktı. Kırmızı gözleri hep sevmişti ama bir şeytan gibi görünüyordu. Çoğu kişi ilk gördüğünde korkardı ondan ama o kadar iyi ve akıllıydıki ilk tanıştığı kişiler her zaman severdi onu. Komikti ayrıca, etfaındaki herkesi güldürürdü. Ayrıca zengindi. Babası fazla şımartmasa da harçlığını her gün verirdi. Aldığı her şeyi köydeki çocuklarla paylaşırdı ona. Bu yüzden köy çetesinin lideri yapılmıştı. Diğer nedeni de kılıcı olmasıydı tabiki, her ne kadar kullanamasa da. 8 yaşında kadar böyle gitmişti bu. Köyde çetecilik oynarlardı. Kılıcı kınından çekmeden, korsan kılığına girenleri köyden kovarlardı. Çete olsalarda köyün koruyucularıydılar. Babasının ona tuttuğu hizmetkarla birlikte köydeki en büyük ağaca, ağç ev yapmışlardı. Çetesinin karargahı orasıydı. Çok severdi orayı. Elinden gelse hiç ayrılmazdı ordan. Bir gece kalmakta ısrar edince aileside kıramadı onu. Çok sevinerek topladı eşyalarını. Kılıcını da almayı unutmadı. Ağaç eve girip uyumaya başladı. Rüya görüyordu yine. Rüya gördüğünde biliyordu artık, çünkü yine kılıçtan elleri olmuştu ve yine elsiz kalmıştı. 3 yıldır, her gece sekmeyen rüya. Ter içinde uyandı yine. Tam ağaç evinin üstünde öten bülbülün sesi, ve evin içine giren sabah güneşi onu kalkma vaktinin geldiğine ikna etmişti. Yatağını toplamadan kılıcını alıp dışarı çıkmıştı. Ağaç evin dışındaki merdivenden indi. Ağacın altında hizmetkarı duruyordu. Uyandırmamaya dikkat ederek köye doğru yürüdü. Anlaşılan babası endişelendiği için oraya yollamıştı onu. Köye girdiğinde bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu. Her sabahki gibi çobanın otlattığı yoldan gelmişti ama onu görememişti. Ekmek yapan yaşlı teyzelerde yoktu, ne de evinin önünü süpüren kızlar. Ne oturup konuşan amcalar vardı, ne de oynayan çocuklar. Ürkütücü şekilde sessizdi köy. İçini bir endişe kaplamıştı. Evine doğru yürüdü. Tepenin ucundaydı evleri. Fazla yüksek değildi ama tüm köyü görebiliyordu o heybetli şato. On beş dakika yürüdükten sonra ulaştı evine. Kapıyı çaldı, çaldı, çaldı. Ses gelmiyordu içeriden. Ailesi çok derin uyuyor olmalıydı. Kahya da ağaç evdeydi zaten. O yüzden kimse açmıyordu başka açıklaması yoktu. Evin arkasına doğru yürümeye başladı. Küçük kümes görünümlü yapıya girdi. En fazla bir kişinin girebileceği bir girişti. Acil kaçışlar için gizli bir yol olsa da, Dios için sadece gizli bir girişti. Gece geç saatte evden kaçıp, arkadaşlarıyla oynadıktan sonra eve girdiği yerdi. Ailesi farkedememişti bile.

Sürüne sürüne girdi eve. Şimdi depodaydı. Kilitliydi tabiki kapı. Sadece içeriden açılıyordu. Ama bunuda yolunu bulmuştu Dios. Kılıcını duvardan geçirdiği gibi açılmıştı kapı. Gizli bir kapı misali, gizli bir kilidi vardı. Kendini babasının başucunda asla sonunu duyamadığı bir macera kitabında gibi hissediyordu, ne zaman bu kapıdan geçse. Yüzüne oturan gülümseyle birlikte yatak odası katına çıktı. 3 katlı şatonun son katıydı burası. Çalışanların yatakları ise en aşağıdaydı. Dios bunu hep haksızlık olarak görmüştü. Çalışanların odalarında pencere bile yokken, onun penceresinden tüm köy, açık bir günde ise tüm ada görünüyordu neredeyse. Bazen sadece izliyordu bu manzarayı. Bazende uçarken hissediyordu kendini. Bazense tanrı gibi. Bu adaya böyle yukarıdan bakarken, cennetinden dünyayı izliyordu sanki. Emrediyordu yarattığı şeylere. Ama sonra kötü hissediyordu kendini. Adalet istiyordu her zaman, ama üstün görüyordu bazen. Beynindeki bu zıtlık rahatsız ediyordu onu. Ama zevk alıyordu ayrı ayrı ikisinden.

3. kata varmıştı artık. Ailesinin odasına vardığında kapıyı tıkladı. Annesi soyunurken girdiğinde annesi öğretmişti bunu. Kapalı bir yere girdiğinde her zaman kapıyı çal diye. Asla çalmadan girmemişti o günden sonra çalmadan. İçeriden ses gelince tekrar çaldı, tekrar çaldı, tekrar çaldı. Ses yoktu hala. Özür dileyerek içeri girdi. Annesi ve babası yatıyordu hala. Uyanma vaktiydi ama. O hariç herkesin uyuyacağı tutmuştu sanki. Yatağa tımanıp uyandırmaya çalıştı ikisini. Sarstı, sarstı. Ama ne bir tepki, ne bir hareket vardı. Ne olduğunu anlamasa da korkmaya başlamıştı. Neden uyanmıyorsunuz diye bağırdı tüm gücüyle. Ama hala ses vermiyorlardı. Kötü bir şeyler olduğunu anlıyordu. Yardım bulmalıydı. Aşağı, çalışanların odasına gidecekken köyden sesler geliyordu. Kalabalık bir grubun sesi tüm köyü doldurmuştu. 1. kata inip dışarı çıktı. Amcasının önderliğinde bir grup denizci askeri köydeki tüm evlere girip, uyuyan insanlar çıkarıyordu. Koşarak amcasına gitti ve neler olduğunu sordu. Amcası gözü yaşlı. "Çok şükür. Bir şeyin yok!" diye ağlıyordu. Ne olduğunu anlamasa da gözünden yaş geldi. Bir içgüdüydü belki. Kötü şeylerin olduğunu biliyordu. Ağlayarak "Annem ve babamı uyandıramıyorum Yardım et amca!" diye haykırdı. Amcasının resmen ağlıyordu şimdi. "Demek onlarda..." diyebilmişti sadece. "Demek onlarda ne?" Hiç bir şey anlamıyordu. Amcası neden ağlıyordu. Neden ailesi uyanmıyordu...

Amcası karşısına aldı onu. "Bak Dios. Nasıl kurtuldun bilmiyorum a... ama, dün korsanlar, lanet olası piç korsanlar köye saldırmış. Herkesi, herkesi... herkesi öldümüşler." diyebildi. Tekrar ağlıyordu çünkü. Zor konuşabilmişti zaten. Dios amcasının dediklerini anlamakta güçlük çekiyordu.

"Öldüler mi?"

"Ailem öldü mü?

"Tüm köy öldü mü?"

"Ben, ben ağaç evimde kaldım dün akşam. Ama korsan filan duymadım. Hem hepsi sağlıklı görünüyor. Nasıl ölmüş OLABİLİRLER."

Gözlerinden sağnak akıyordu. Anlamıyordu. Nasıl, asıl olabilirdi bu. Ne bir damla kan. Ne bir mucadele. Nasıl bir kıyımdı bu...

{Yetenek Statları} (Başlangıç için 2)

Meyve:2

Her stat bir dövüş tekniği hakkı kazandırır. Ve meyvedeki ustalığınızı arttırır. 

Meslek

Her stat bir dövüş tekniği hakkı kazandırır. Ve meslekteki ustalığınızı arttırır. 

Silah ustalığı:

Her stat bir dövüş tekniği hakkı kazandırır. Ve silahtaki ustalığınızı arttırır. 

Liderlik

 Her stat bir npc üretme hakkı verir

Talimcilik

Tayfadaki npc karakterlerin eğitimini sağlar. Her statta NPC'lerin tümü için 2'şer stat kazanılır

{Karakter Statları} (Başlangıç için 20)

Güç:5

Dayanıklılık:4

Fırlatma

Germe

Ateşli Silah

Çeviklik:8

Refleks:3

İz sürme

Yön bulma 

İlk yardım 

Mühendislik

Ticaret



-- Edited by Ojo de Dios on Wednesday 1st of August 2012 05:11:13 PM

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

 
Page 1 of 1  sorted by
Quick Reply

Please log in to post quick replies.



Create your own FREE Forum
Report Abuse
Powered by ActiveBoard