One Piece Rpg

Members Login
Username 
 
Password 
    Remember Me  
 

Topic: Azrail'in Habercisi

Post Info
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 10, 2012
Azrail'in Habercisi
Permalink   
 

En son hatırladığı papatyalarla dolu bir bahçeye düştüğüydü. Korsan saldırısından sonra karargaha geçmişti, şimdi de bir odada, sıcacık yatakta yatıyordu. Denizcilerin onu odasına taşıdığını tahmin etti. Gücünü aşırı kullandığını hatırladı. Daha dikkatli olup, sakin kalmayı öğrenebilirdi. Ama rüyaları yardımcı olmuyordu. Yataktan kalkıp meydanı gören pencereye yöneldi. Aynı rüyayı görmüştü. Senelerdir değişmeyen laneti, kılıçtan kolları ve köyü öldürüldükten sonra eklenen halka ama halkaya boğazı delik asteğmende eklenmişti. Asteğmen onun yüzünden ölmüş sayılırdı tamam da köyün kalanı neden işkence ediyordu ona? Neden her lanet gün bu kabusu görüyordu? Neden kaderinde bu cehennemi yaşamak vardı?

Meydanı izlemeyi bıraktı, kapıdan çıktı. Acıkmıştı. En yakındaki askere kendini kaptan gibi gösterecek ve yemekhaneyi soracaktı. Kaptanın yemekhaneyi bilmemesi imkansız gibi bir şey olsa da, kaptana itiraz edecek bir denizci olamazdı heralde. Çok acıkmıştı, uyku mekanizması görevini tamamlamıştı, şimdi uyku mekanizmasının bir daha ki çalışması için gereken yakıtı alması gerekiyordu...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 10, 2012
Permalink   
 
Karargahta görevli bir subaydın ve burada senden daha yetkili sadece bir kaç kişi vardı. Buna rağmen bu gereksiz ilüzyonu rahatlıkla başarabilmiştin. "Ah efendim Subay Ojonun odasına girdiğini görmemiştim özür dilerim. Yemekhane bildiğiniz gibi Bir alt katta. Bu gün yemekhanede mi yemek yemeye karar verdiniz." üçüncü yada dördüncü katta olmalıydınız. O halde yemekhanede ya ikinci ya da üçüncü kattaydı. Ve aynı zamanda ya yemekhanede yemekler çok kötüydü yada Kaptan yediği yemeklere fazla düşkündü.
Aklına bir anda bir ağaç geliyordu, ormanın için yeni bir ağaç. O ormana borçlu olduğun bir ağaç. Bir asteğmen için ona yakışır bir ağaç. Belki de bir ölüm meleği için biraz fazla vicdanlıydın ama yine de O asteğmenin bir ailesi vardı..

__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 10, 2012
Permalink   
 

Aklına asteğmen gelmişti. Belki ölüm ormanına bir ağaçta onun için dikmeliydi, ama diktiği onca ağaçtan sonra, ormanın sorumluluğunu Tanrı almıştı. Sulama işini o yapıyordu. Eski ağaçlardan düşen çiçeklerde, toprağa karışarak yenilerinin çıkmasına fırsat sağlıyordu. Hepsi Tanrı'nın düzeneğiydi. Asteğmen'i yanına alan Tanrı, onun için bir ağaç dikecekti. Buna kesinlikle emindi.
Karşısındaki askerin ilüzyonunu bozmadan devam etti."Haklısın ben odamda yiyeyim, Subay Ojo içinde odasına götürün, biraz rahatsız. Güzel yemeklerden olsun." dedi. Ve Koridorda kayboldu Kaptan. Ojo odasına girdikten sonra Kaptan'ı bir süre daha hareket ettirmiş kordiorun sonunda, ilüzyona yakalanan denizcinin görüş açısından çıktıktan sonra yok etmişti Kaptanı. Yatağına uzanıp düşünmeye başladı. Belki de bir ağaç dikmesi gerekiyordu. Sonuçta halkaya dahil olmuştu. Onun için bir şeyler yapmalıydı. Uçuş mesafesiyle o kadar uzun sürecek yol bile değildi. Yemek yedikten sonra bu Kaptan'a bir süre ayrılması gerektiğini söyleyecekti...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 10, 2012
Permalink   
 
Yatağında bir süre uzandıktan sonra kapın tıklatılmıştı. izin verdiğinde içeriye bir marine askeri girip senin için hazırladıkları yemekleri odandaki masana yerleştiriyor. Tabakların içinde tavuk, pilav ve çorba vardı. Asker hepsini yerleştirdikten sonra; Sana dönerek açıklama yapıyor: "Efendim Kaptan yorgun olduğunuz için yemeğinizi odanıza getirmemizi emretti." Sonra başıyla selamlayarak dşarı çıkıyor.
Bir ağaç dikme fikri kafana yatmıştı. fakat artık bir görevli subaydın ve kafana göre karargahtan ayrılamazdın bu duruma alışmak biraz zor olacak gibi...

__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 11, 2012
Permalink   
 
Gelen askere kafasıyla teşekkür ettikten sonra, yaptıgı numara nedeniyle gülümsemesine engel olamadı. Muhtemelen istese böyle bir hizmeti sürekli görebilirdi. Ama boylesi çok daha eğlenceliydi. Açlık mekanizmasını düşünürken çorbayı içmeye başladı. Vücud enerjiye ihtiyaç duyduğunda mide asit salgılayıp, açlık arzusu üretiyordu. Açlık beynin ürettiği bir duygudan fazlası degildi. Acıkma duygusuyla insan açlık durumuna göre bir seyler yerdi. Mide doldukça beyin durma zamanını bildirir enerji oluşturmaya başlardı. Tat gibi gereksiz seyler sadece enerji alırken Tanrı'nın hediyesiydi.
Çorba bitmişti. Tavuk ve pilavı yemeye başlarken Tanrı'ya lezzet denilen hediye için teşekkür etti. Gercekten lezzetli olmuştu. Kaptan ağzının tadını biliyormuş diye düşündü. Yemeği neredeyse birmişti. Kalkıp kaptanın odasına doğru yola çıktı. Tek gereken şey, kılıcını, aldıktan sonra odasından çıkıp ilk geldigi günden hatırladığı kadarıyla Kaptanın odasına gitmeye başladı. Vardığında özel bir için yarım gün ayrılması gerektiğini söyleyecekti...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 11, 2012
Permalink   
 
Kaptanın odasına varıyorsun kapıyı çalıp içeri giriyorsun. Sana söz verdikten sonra yarım günlük bir iş için karagahtan ayrılman gerektiğini söylüyorsun. Fakat işler istediğin gibi gitmiyor ve Kaptan biraz azarlar bir ses tonuyla burasının bir oyun evi değil bir denizci karargahı olduğunu ve kafana göre buradan ayrılamayacağını söylüyor. Ardından görevli subayla yer değiştirip şehir devriyesiyle ilgilenmeni istiyor. Bunu için şehrin öbür ucundaki devriye karakoluna gitmeliydin

__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 12, 2012
Permalink   
 
Kabul edilmemişti karargahtan çıkma fikri. Bir de ceza almıştı. Kaptana içerleyip kafasını sallamakla yetindi. Devriye görevinde bir fırsatını bulup gidebilirdi belki. Kaptandan karakolun yerini öğrenip, yola çıkmaya hazırlandı. Önce kütüphaneye uğrayıp merak ettiği bir kaç konuda kitap alacak sonra da karakola uçacaktı. Kütüphaneye vardığında marine, dünya hükumeti, korsanlarla ilgili bilgiler içeren kitapları araştıracaktı. Ayrıca denizcilerin savaş güçleri, gizli güçleri hakkında kitaplara bakacaktı. Bir kaç şey duymuştu bunun hakkında, denizcilerin korsanlara karsı bulduğu korkutucu savaş yöntemleri bunları öğrenebilirse, intikamına bir adım daha yaklaşmış olacaktı. Kütüphaneye doğru yola çıktı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 12, 2012
Permalink   
 

Kitabın ilk iki satırını okuyorsun ancak dışarıdan gelen gürültüyle irkiliyorsun. Bağırışlar gelmekte ve ne olup bittiğini gerçekten merak etmeye başlıyorsun. Ayrıca şu an burada olan olaylar senin sorumluluğunda olduğundan dolayı dışarıya çıkıp bakman gerekiyor. 

 

OUT: Konuyu ben ilerleteceğim bundan sonra. İmzanı düzenlersen sevinirim.



-- Edited by Monkey D Luffy on Sunday 12th of August 2012 08:40:32 PM

__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 12, 2012
Permalink   
 
Karagahtan çıkıp şehir meydanından geçerek kütüphanenin olduğu sokağa giriyorsun. Kütüphane şehrin ortasında denilebilecek, dört katlı eski bir binaydı. Eski fakat büyük bir alana sahip olan bu kütüphane şehirdeki iki karargahın arasında kalıyordu. Bu yüzden senin için tam anlamıyla yolunun üstüydü. Kapıda şaşırtıcı biçimde üç dört kadar güvenlik görevlisi olduğunu görüyorsun. Bir kütüphanede bu denli korunacak ne olabilirdi ki. İçeriye giriyorsun. Zemin kat sadece lobi olarak kullanılıyor gibi duruyor. Merdivenler yukarıya ve aşağıya doğru devam ediyor. Aşağı inen merdivenler zincirle sarılmış ve kilit takılmış bir kapıda son buluyordu. Yukarıdaki katlara ağır aksak çıkıyorsun. İlk kat çocuklar için ayrılmış, Bir sonraki kat genel kültür son kat ise sadece öğrenciler için... Genel kültür katında durup içeriye göz attığında şehirde pek kitap okuyan kimse olmadığını düşünüyorsun. Rafları kontrol edip Son yirmi yılda dünyada güç dengeleri adında bir kitap buluyorsun. Raflar tozlu ve özensiz dizilmiş. Biraz kurcaladığında aradığın kitap olduğunu görüp almak istiyorsun. Kitapla birlikte aşağıya indiğinde lobide bir görevli olmadığını fark edip bir süre bekledikten sonra kitapla birlikte dışarı atıyorsun kendini. Kalan yolunu da yürüdükten sonra şehrin diğer ucundaki karakola girip Görevli Subaydan Devriye amirliğini devralmak istediğini söylüyorsun. Subay seni biraz övüp dün olanlarla ilgili bir iki boş söz ettikten sonra üzerinde "Devriye Amiri" yazan bir kapıya getiriyor seni içerisi sıradan bir makam odası görünümünde. Ve tek yapman gereken bütün gün brada oturup raporları imzalamak...

__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 
Zaten yolunun üzerinde olan kütüphaneye vardığında, kapıda ki 4 güvenliğin, 4 katlı eski kütüphaneyi korumasına şaşırmıştı. İçeride ne saklandığını merak etmeye başladı ve bunu öğrenmek için aklına bir yol geliyordu, ama bunu görevden sonra gerçekleştirecekti. İçeri girdiğinde gördüğü, yukarı ve aşağı inen merdivenlerden anladığı kadarıyla, yer altına kadar uzanıyordu bu kütüphane. Aşağı katın sonunda ki zincirli ve kilitli kapı merakını dürtüyordu. Şehir kadar eskiydi sanki, ama şimdi araştıracak vakti yoktu. Ağır adımlarla yukarı doğru çıkmaya başladı, birinci kat, çocuklar için, masal ve değişik öykülere ayrılmıştı, es geçti. İkinci kat genel kültürle ilgili kitapları barındırıyordu. Daha özel bir şeyler aradığı üçüncü kata çıktı, ama sadece öğrenciler için ayrılmış gibi görünüyordu üçüncü kat. Tekrar ikinci kata dönerek, genel kültür katına döndü.

Eski kitap kokusunu içine çekti, hoşuna gitmişti bu koku, ama araya karışan toz kokusu ve gördüğü kadarıyla neredeyse hiç ellenmeyen kitaplardan anladığı kadarıyla kimse okumuyordu bu kitapları. İşaret parmağını kirapların üzerinde gezdirerek rafları aramaya başladı. Belli bir düzen ve özenden yoksun raflar arasında ilerlerken "Son 20 Yılda Dünya'da Güç Dengeleri" adlı kitap dikkatini çekmişti. Eline alıp sayfalarını karıştırınca aradağı kitap olduğuna kanaat getirdi. Kitapla birlikte aşağı indiğinde, lobide kimseyle karşılaşmadığına şükrederek çıktı kütüphaneden. Dönüp arkasına baktı, içinde yatan gizemi merak ediyordu ve kesinlikle ger, dönecekti.

Yolun kalan kısmını yürüyüp, karargaha vardı. İçeri girip görevli Subay'a Devriye Amirliğini devralması gerektiğini söyledi. Subay dün olanlarla ilgili bir şeyler anlatıp övmüştü onu, ama aklından atmaya çalıştığı asteğmeni tekrar tüm canlılığıyla gözünün önüne getirdiği için sinirlenmişti biraz. Sinirini belli etmeden yürümeye devam etmişti, sonunda Devriye Amiri yazan kapıya vardığında ayrılmıştı adamdan. İçerisi sıradan bir denizci odasından farksızdı. Tek yapması gereken rapoları imzalamaktı, bu da ona kitabı okuma fırsatı tanıyordu. Akşama kadar kitabı bitirip, görevden sonra kütüphaneyi araştırmak istiyordu. Kalın kitabı koydu masanın üzerine. İlk sayfayı açtı ve okumaya başladı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 
Out: İmzayı düzeltmekle ne kastettiğini anlamadım.
İn: Dışardan gelen sesler, dalmak üzere olduğu bilgi denizinden çekip almıştı onu. Yetkili kişi olduğu için çıkıp bakması gerektiğini biliyordu. Her ne kadar ayrılmak istemese de kitabından, kılıcını alıp dışarı bakmak için yürümeye başladı. Geldiği yoldan geri dönmeye çalışırken, tam olarak nasıl geldiğini hatırlamak için efor sarfediyordu. Seslerin kaynağına yaklaşırken, başka bir saldırı olmamasını umuyordu. Daha yeni çıktığı korsan baskınından sonra ikincinin gelmesini, ya dünküler öncü birlikti, ya da bu korsanlar gerçekten mal olarak yorumladı. Ama tamamen başka bir kaynağa da bağlı olabilirdi bu sesler. Ağır adımlarla yürürken, aklına bir şekilde kaçıp ormana bir ağaç dikme fikri geliyordu, ama bunu nasıl sağlıyabileceğini bilmiyordu. Tüm devriye karakoluna ilüzyon yapması ve bunu 1 saatlik uçuş mesafesi süresince ve uzaklığında sürdürmesi gerekiyordu, ya da basitçe ben çıkıyorum demesi yeterdi belki. Sonuçta en üst rütbeli kişi durumuyndaydı. Sese yaklaşırken merakı giderek artıyordu. Dışarı çıkan kapıya vardı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

OUT: Resmin üzerindeki yazıları yeni fark ettim pardon.

IN:

Dışarıya çıkıp sesin kaynağına doğru ilerlediğinde gördüğün şey bir askerinle az öne kütüphanede gördüğün korumaların birisinin tartışması oluyor. İkisininde silahlarının yani askerin kılıcının korumanın ise tabancasının elinde olduğunu görebiliyorsun. Tartışma biraz daha devam ederse kavgaya dönüşebilir. Tartışmayı durdurmak veya biraz dah izlemek senin elinde.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Kütüphanedeki adam ve devriye görevlisinin neden kavga ettiğini anlamamış olsa da, bunu durdurması gerekiyordu. Her ne kadar sıkıcı bir iş gibi görünsede, bu onun göreviydi. Aklında bunu durdurmak için çok güzel bir yöntem vardı. Cehennemden şeytanı çağırıp, korkutacaktı onları. Önce yer yarılıyormuş gibi gösterecekti, 20 metre boyundaki şeytan elini yeryüzüne dayayıp, destek alarak çıkacaktı yarıktan. Yarıktan cehennem ateşleri görülecekti, şeytan kırmızı sözlerle bakacaktı 2 adam ve "Kavga etmeyi kesin, Tanrı kavga edenleri sevmez. Cehennemime gelmek mi istiyorsunuz?" dedirtecekti şeytani bir sesle. Sonra onları izlediği yerden arkasından tanrısal ışık vuruyormuş gibi gösterip, dikkatleri üzerine çekecekti. Şeytana emir verip yollayacaktı cehenneme, iki adamı yanına çağırıp, dertleri neymiş öğrenecekti, kavgaya bir son vermesi gerekiyordu. Ama birazcık eğlenmenin mahsuru olmaz heralde diye düşündü. Sadece düşüncesi bile gülümsemesini sağlamıştı. Kırmızı aurasını saldı...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Sen ilüzyon uygulamak istediğin sırada korumayla tartışan asker seni fark ediyor ve ''Subay Ojo bu adam sorun çıkarıyor efendim. Gemisi için limandan ayrılma izni istese de aldığımız bazı duyumlar var ve bu yüzden çıkışına izin vermek istemiyoruz.'' diyerek senin dikkatinin dağılmasını sağlıyor. Duyumların ne olduğunu ve neden sana bildirilmediğini merak ediyorsun.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Mükemmel ilüzyonu, farkedildiği için başlamadan bitmiş, yüzündeki yarım, çarpık gülümseme kaybolmuştu. Korumayla tartışan asker "Subay Ojo bu adam sorun çıkarıyor efendim. Gemisi için limandan ayrılma izni istese de aldığımız bazı duyumlar var ve bu yüzden çıkışına izin vermek istemiyoruz.'' demişti. Bu duyumların neler olduğunu bilmiyordu ama o esrarengiz kütüphaneyle ilgili olduğunu biliyordu, ikisinide çağırarak odasına doğru yürümeye başladı, öncelikle duyumları, sonra kütüphane hakkında herşeyi öğrenecekti, sonra ikisini de kaptana yönlendirecekti. Tek ilgilendiği merakını gidermekti, sen sorun duymak, ne de sorun çözmek gibi bir amacı yoktu. Bu yüzden çabucak bir şeyler öğrenip kitabına dönmek istiyordu, Odasına vardığında öncelikle korumayla tartışan askerle konuşmak istediğini söyleyip korumayı dışarıda bırakacaktı. Öncelikle duyumları öğrenmek istiyordu. "Anlat." dedi sadece...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Senin komutun üzerine ''Büyük miktarda silahın şehirde bir yerlerde gizlendiği bilgisine sahibiz ancak nerede bulunduğunu bilmiyoruz. Bu yüzden şehre girişleri ve çıkışları kapatmış bulunmaktayız.'' diyordu. Oldukça net bir cevap vermişti. Dışarıya korumaya doğru baktığında yüzündeki endişeyi rahatlıkla okuyabiliyorsun. Ardından etraftan yükselen bir ses duyuyorsun ve bu sesin kime ait olduğunu çok iyi biliyorsun. Kaptan bağırarak ''Bana Dios' u çağırın.'' diyordu.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Askerin savunması gayet mantıklı olsada ilgisini çekmemişti, gereksiz bir silah işiyle ilgilenmiyordu. Eğer kütüphanede saklanan şey silahsa bu kadar merak boşa gitmiş demektir diye düşündü. Dışarıda bekleyen askerin endişesi yüzüne vurmuştu. Bu iddaları doğrular nitelikteydi. Ama ilgilenmiyordu. Asıl bulmayı umduğu şey, hükümetin gizli dosyaları, ya da gizli savaş tekniklerini içeren gizli bilgilerdi. O zincirli odanın arkasından bunlar olsa çok ilgi çekici olabilirdi. Kader yüzüne gülmemişti belli ki. Tanrı'nın bir planı olduğu kesindi ama. O yüzden beklemesi gerekiyordu. Kaptanın sesiyle kendine gelene kadar, zincirli odadın arkasında durduğunu ve kitaplar yığını içinde oturduğunu hayal etti. Hepsi de tam istediği bilgileri içeren kitaplardı. Ama bu hayal gücünden başka bir şey değildi. Kaptan'ın dediklerini duymuştu, ama duymazdan gelmişti. Askere dönerek, "Kütüphanede ne saklanıyor?" diye sordu...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

İlk olarak biraz endişelense de kendisini toparlayarak ''Kütüphanede kitaptan başka ne saklanabilir.'' diyordu. Endişeli olmasına rağmen oldukça mantıklı bir cevap veriyordu. Hemen ardından ise kaptan sizin yanınıza geliyordu ve '' Demek buradasın Dios. Sana seslendiğimi duymamış olmalısın.'' dedikten sonra yanınızda duran adamı fark ederek ''İşinin başına dön.'' diyordu sert bir tavırla. Tekrar sana dönerken ''Kaçak silahların şehirde saklandığını ve burada dağıtılacağını öğrendik. Silahları ve bu işi kimin çevirdiğini bulmanı istiyorum. Yanına beş asker al ve silahları bulmak için harekete geç.'' diyerek emrini veriyordu. Arkasını döndükten sonra fikrini değiştirmiş olmalı ki ''Şehrin yarısını sen tara diğer yarısını ben tarayacağım. Kütüphane sınır olmak üzere buradan kütüphaneye kadar her yer senin mıntıkan dahilinde olacak. Sivillere zarar vermeden bu işi hallet. Evlerden birisine saklanmış olacaklarını düşünmüyorum. Lokantalar, hastaneler hatta okullar bile olabilir.'' diyerek arama yapacağın alanı daraltmaya çalışıyordu.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Silahlar hiç ilgisini çekmiyordu, ama rütbeye ihtiyacı olduğunu biliyordu, bu yüzden görevi kafasını onaylar şekilde sallayarak odadan çıktı. Kapının önündeki askeri alarak, diğer 5 askerini bulmaya gitti. Bu mükemmel bir fırsattı. Her ne kadar sınır kütüphane olsa bile, belki o odanın arkasını görebilirdi. Aldığı cevap onu tatmin etmemişti çünkü. 5 askerle buluştuğunda 5 farklı yönlere dağıtacaktı onları, sonra kütüphanenin öünde buluşmlarını söyleyecekti, o ise korumayla birlikte özel bir sohbet edecekti. Silahlarla ilgisi olduğu kesindi. Belki bir şekilde bilgi alabilirdi ondan. Diğerlerinden ayrıldığında "Silahlar nerede?" diye soracaktı. Eğer cevabı beğenmezse az önce planladığı gibi şeytanı çağıracaktı. Ama bu sefer "Tanrı yalancıları sevmez. Cehennemime gelmek mi istersin?" diye söyletecekti 20 metrelik şeytana. Bu kesinlikle işe yarardı. Sormak için diğer askerlerin emrettiği şekilde dağılmalarını bekledi...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Askerler emrin üzerine şehrin farklı yerlerine dağılmak için harekete geçiyorlar ve sen de korumayla baş başa kaldığında sorunu soruyorsun. Adam silah sözünü duyunca tekrar endişelense de ''Ne silahı şeklinde tepki veriyordu.''. Bu cevap üzerine sen şeytanını ortaya çıkarıyorsun ve adama tekniğini başarıyla uyguluyorsun ancak adamın yüzünde oluşan endişeden başka hiçbir değişme yok. Adam sana dönerek ''Komutan biliyor musun bazen garip yaratıklar görüyorum. Yavaş yavaş delirmeye başladığımı düşünüyorum. Bu olaylar bir adadaki kanlı bir savaştan sonra başladı.'' diyor. Anlaşılan karşındaki şizofren ve bu da tekniklerinin adam için pek bir şey ifade etmeyeceği anlamına geliyor.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Son ihtiyacı bir şizofrendi. Artık ne silahların yerini öğrenebilirdi, ne de ilüzyon yeteneği işe yarayabilirdi. Aklına tek tek aramaktan başka bir şey gelmiyordu evleri, hastaneleri ve okulları. Her ne kadar zahmetli olsada. Sonra aklına başka bir şey geldi. Askere döndü ve "Bende senin uydurduğun bir karakterim. Senin silahların yerini hatırlamaya ihtiyacın var. Bu yüzden beynin beni oluşturdu. Bana söylemen lazım." diye şansını denedi. Sonra Yeni bir ilüzyon yaparak kaybetti kendini. Sadece sesini duyacaktı asker "Gördün mü? Ben yokum. Ben senin bir parçanım. Silahların yerini hatırlamamız gerek. Sesli tekrarla ki bir daha unutmayalım. Yoksa başımız belaya girecek." dedi. Hem telkin etmeye çalışıyordu, hem de bu saçmalığa nasıl uyduğunu anlamaya çalışıyordu...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Adam seri adımlarla kütüphaneye doğru ilermeye başlamıştı ve kütüphaneye ulaşmak için gitmesi gereken 50 metre kadar bir mesafe kaldığında yan sokaktan bir adamın yanında iki adamıyla çıkmasıyla omzuna konduğun adam duruyordu ve ''Hey patron. Nasılsın? Sana bir şey sormak istiyorum.'' diyordu ve cebindeki paraları çıkararak ''Bunlar gerçek mi? Az önce yanımda bir marine subayı vardı ve birden ortdan kayboldu. Galiba aklımın bana oynadığı oyunlardan birisiydi.'' diyerek karşıdan gelecek cevabı beklemeye başlamıştı. Adam ise gülmesini engelleyemeyerek ''Gerçekten aptalsın de mi? Ayrıca bu omzundaki kargada ne? O paraların gerçek olduğuna emin olabilirsin.'' diyerek elini sana yani omuzdaki kargaya doğru savuruyordu.

 

OUT: Adamın resmini ilerleyen rp' lerde eklemeye çalışacağım.



-- Edited by Monkey D Luffy on Monday 13th of August 2012 02:06:47 PM

__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 
Out: Sürekli ilüzyon yapmıyorum. Karga olmak zoan modumdan geliyor.
İn: Adam silahlara ve izinle ilgili bir şeyler demişti. Denizcileri böylesine kullanan haydutu görmek bile sinirlenmesine neden oluyordu. Adamlar yürüdükçe peşlerinden devam ediyordu Azrail'in habercisi, ölüm fermanları imzalanmıştı, ama henüz vakitleri gelmemişti. Duyduklarından sonra aklına yapabileceği tek şey geliyordu. İlüzyon yeteneği ile Patrona diğer adamı göstererek "İzin almayı başardım, yanındaki adamlar benimle gelsin gemiyi getirelim" dedirtecekti. Diğer 3 adamaysa Patronu gösterip "Gidin gemiyi getirin." dedirtecekti. Amacı patronla digerlerini ayırmaktı. Böylece silahlara giden patronu yakalayabilirdi. Sonra gemidekileri yakalayıp işi tamamlardı. Kırmızı arasını saldı. 2 ayrı ilüzyon yapmayı deneyecekti. Bu kolay olmayacaktı ama başka şansı da yoktu şu an için. Kırmızı arasını saldı Azrail'in habercisi. Kırmızı gözlerle izlediği 4 adama doğru...

-- Edited by Ojo de Dios on Monday 13th of August 2012 08:33:42 PM

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Yaptığın ilüzyon adamı pek etkilemese de senin gerçek olmadığına inanmasını sağlıyor. Bir an yürümeyi keserek ''Sen gerçek değilsen burada yaşadıklarımın hiçbiri gerçek olmamalı o zaman.'' diyor ve elini cebini atıyor. Cebinden bir miktar para çıkarıp saymaya başlıyor ve ''Galiba bunlar gerçek. Gidip biraz alkol alabilirim.'' diyerek geldiğiniz yöne doğru yürümeye başlıyor. Galiba bar tarzı bir şey bulmaya çalışıyor. Yaptığın plan ve uygulaman tekrar ters tepiyor. İşler iyice sarpa sarmış durumda ve ada senin yanından uzaklaşmaya devam ediyor.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Böyle saçma bir şeyin işe yaramasını beklemiyordu, ama elinde başka somut bir şey yoktu. Silahları nasıl bulabileceğini bilmiyordu. Bara giden adama eşlik mi etsin, yoksa işini yapmaya mı başlasın bilmiyordu. Adamın üzerinden oynamasını söylüyordu içgüdüleri, on dakika önceki mantıklı adam gitmiş, tamamen deli biri gelmişti, imkansız gibi görünüyordu. Oyuna devam etmek istedi. Parayı yok edecekti gücüyle sonra "Onlarda gerçek değil. Silahların yanında sana ayrılan bir sürü para var unuttun mu? Hadi gidelim." diyecekti, kendini göstermeyerek yine. Eğer bu seferde tutmazsa planı, kütüphaneye gidecek orayı araştıracaktı. Ayrıca diğer 5 askerle buluşacakları yer orasıydı zaten. Neden böyle zahmetli bir işe bulaştırmıştı kader onu, tek istediği kitap okumaktı. Ama şimdi tüm gününü harcaması gereken bir deli ve silah işinden başkası yoktu elinde. Uğraşmak istemiyordu bunlarla. Ama şu an için başka bir şey yapamazdı...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Paraları yok ediyorsun ve adamı etkilemeyi başarıyorsun. Ancak adam olduğu yerden kıpırdamıyor bir süre. Yere doğru eğildikten sonra adanın zeminini elleriyle yokluyor ve ''Acaba bu ada gerçek mi? İyice kafayı yedim. Gerçek olduğuna inandığım tek şey patron. En iyisi onun yanına gideyim ve bana neyin gerçek neyin shate olduğunu anlatsın.'' diyor ve gerisin geri dönerek kütüphanenin olduğu bölgeye doğru ilerlemeye başlıyor. Patronun yanına kadar seni umursamayacağı kesin ama patron dediği adamın yanına gidene kadar bir şeyler planlaman gerekiyor. Sonuçta patronun gücünü bilmiyorsun ve ilüzyonlarının herkes üzerinde etki bırakıp bırakmayacağı da kesin değil.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 
Sonunda bir şeyler oluyordu. Paranın kaybolmasıyla iyice deliye dönen adam, patron diye bir kişiye gidiyordu. Gittikleri doğrultunun kütüphane bölgesi olması şaşırtmamıştı onu. Silah, kütüphane ve saklanan bazı şeylerden şüpheleniyordu zaten. Ama patron denen adamın kim olduğunu bilmiyordu, Azrail'in habercisi olup adamın omzuna kondu. Dogruca patrona götürecekti adam onu. Patron ise kırmızı gözlü kargadan başka bir şey görmeyecekti. Durumu analiz edip, patronun gücünü öğrendikten sonra ona göre saldırısını yapacaktı. Ayrıca buluşma yerleri kütüphane olduğu için, gerekirse adamlarını yardıma çağırabilirdi. Planı mükemmeldi. Tek açık adamın çok güçlü olması ve omzunda gördüğü bu karganın normal bir karga olmadıgını anlaması olabilirdi. Ama bu kadar güçlü bir adamın gizli, kapaklı isler yapmasına gerek kalmazdı, zira Kaptan bile ilüzyonuna karsı koyamamıştı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 
Gelen ele tepkisiz kalmak yerine bir kuş içgüdüsüyle havalanıp uçtu. İsyanını belirtirmişçesine öttü karga. Havalanıp, adamları gören bir çatıdan izlemeye başladı adamları, ayrıca patron denilen adamın seviyesini ölçmek için küçük bir ilüzyon yapacaktı. Fazla dikkat çekmemek için patronun yürüdüğü yoldan geçen bir kedi yapacaktı. Kedi patronun ayağının yanından geçerken tepkisini öldecekti. Böylece seviyesini anlayabilirdi, kendini belli de etmezdi. Şu an için en mantıklı hareket izlemek olurdu. Patron denen adamın silahlara ilgisi olduğunu düşünüyordu, bu durumda silahları bulduğu gibi sahiplerini de bulurdu. Eğer 2 işi birden halledebilirse, terfi alması kesindi. Hemen rütbe atlayıp, özgür olmalıydı. Tek yakalamak istediği korsanları, baskalarına hesap vererek yakalayamazdı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Patronun üstündeki ilüzyonunun başarılı olduğunu ayağını ileriye doğru savurmasından anlayabiliyorsun. Kediyi kovalamak istermişçesine ayağını savuruyor ve seninle birlikte gelen adama ''İzni almayı başardın mı? Eğer başaramadıysan başka şeyler düşünmemiz gerekecek. Silahları da gemiye yükleme fırsatı bulamadık ama bu gece marineler yatağında uyurken bu işi halledebiliriz. Aklının senin için ürettiği kişilere bile bilgi verme. Gerçek olup olmadığını anlamak istersen eline aldığın herhangi sivri bir cismi gözününün içine sok. Eğer kan akarsa gerçektir. '' diiyor ve kütüphaneye doğru ilerlemeye başlıyor. Sürekli ilüzyon kullanmak seni yavaş yavaş yormakta. 



__________________
Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 

Planın tam anlamıyla başarılı oluyor. Adamlar gemiyi almak için patronun yanından ayrılıyorlar. Patron ise adamlara emrini verdikten sonra kütüphaneye giriyor ve bu iş seni oldukça şaşırtıyor her ne kadar kütüphanenin bu işle bir ilgisi olduğunu düşünsende. Adamlar gemiyi hareket ettirdiklerinde diğer marinelerin gemiyi durdurabileceği aklına geliyor ve bu senin lehine gibi duruyor. Senin sadece burayla ilgilenmen yeterli olacak gibi. Sadece bir yere yoğunlaşınca tekniklerinin daha başarılını olacağını biliyorsun ve bu durum seni memnun ediyor. Patronu gözden kaybetmemek için kısa bir zamanın var. Kütüphanenin içine girmen gerekiyor.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 
Başarılı olan planı yüzünü gülümsetirken, sahildeki denizcilerin bu 3 adamı yakalama ihtimali daha da sevinmesini sağlamıştı, tek ilgilenmesi gereken adam Patrondu artık. Patron kütüphaneye girdiğinde hiç şaşırmasa da neden orada bir şey saklandığını merak etmeden duramıyordu. Ama sonra aklına tozlu raflar gelmişti. Kütüphene muhtemelen şehirdeki en az uğranan yerdi. Yasal olmayan bir şeyi saklamak içinse mükemmel bir bölgeydi. Azrail'in habercisi kütüphaneye girmek için süzüldü havada, havayı kanatlarıyla kontrol edip, alçaldı ve kütüphaneye girdi. Kırmızı aurasını saldı ve yok etti kendini ve Patron'un omuzuna kondu. Silahları görene kadar sessizce izleyecekti göz. Sonra ölüm emri gelecekti. O zaman azrailin kendisi olup alacaktı patronun canını. Her ne kadar öldürmek için sabırsızlansa da, silahları görmeden bir şey yapamazdı. Biraz daha sabretmesi gerekiyordu...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 

Adamın omzuna konuyorsun ve adam içeriye giriyor. Etrafı dikkatli bir şekilde süzdükten sonra aşağıya, zincirlenmiş kapıya, doğru ilerliyor. Bu odayla zaten dikkatini çekmişti ve bu odadan zaten şüphelenmiştin. Silahların burada olabileceğini düşünüyorsun. Genç patron ceketinin cebinden bir anahtar çıkarıyor ve zincileri açmak yerine beklemeye başlıyor.Neden beklediğini pek anlamıyorsun. Adamın omzuna konduğunda daha yakından inceleme fırsatı buluyorsun ve bir patrondan çok giyinmeye bilmeyen birisi olduğunu düşünüyorsun.

Başındaki bere bulunmakta. Ceketi ise bu renkte ve oldukça sade. Üstünde ise bembeyaz bir t-shirt var. Pantolonu ise simsiyah. Saçları resimdeki gibi gözüküyor.

Spoiler



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 
Azrail'in habercisi adamın omzunda ilerlerken, adam baştan şüphelendiği gibi zincirli odaya girdi. Kapıya vardığında duran patronu omzundan inceledi. Giyinmeyi bilmeyen adamın havalı saçları, beresinin altından görünüyordu. Anahtarı cebinden çıkarmasına rağmen, kapıyı açmamıştı. Neyi bekliyordu acaba. Başka biri mı gelecekti, gelen kisiyi ilüzyona alamayabilirdi. Bu yüzden adamın omzundan yükseldi. Adamı görebileceği en yüksek yere çıktı. Adama yaptıgı ilüzyona devam ediyordu. Yeni bir ilüzyon yapmaya karar verdi. İçerden ses duymasını sağlayacaktı. Bu sayede içeri girmesini sağlayabilirdi. Planı uygulamak için kırmızı aurasini saldı, kırmızı göz...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 

Adam kafasını kaşımaya başlıyor ve sen biraz daha yaklaşıyorsun. Patronun elinin kıpırdamasıyla adamın boğazından kan fışkırmaya başlıyor. Patron oldukça neşeli bir ses tonuyla ''Ovvovoovo. Birisi gitti birisi kaldı. Hangi lanet karga gelip de bir insanın omzuna konar. Sen gerizekalı mısın?'' diyerek iğrenç gülmesiyle konuşmasını sonlandıryor. Adamın psikopat ruhlu olduğunu anlayabiliyorsun. Ancak adamın boğazını nasıl kestiğini kavramış değilsin. Senin için bile tehlikeli olabilecek bir adama benziyor. Oldukça zeki olması da bu işi iyice zorlaştıracak gibi.



-- Edited by Monkey D Luffy on Tuesday 14th of August 2012 08:37:35 PM

__________________
Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 

Adam yaptığın hamle karşısında hiç tepki vermiyor. Hatta kendisini olduğu yere bırakarak oturmaya başlıyor. Ne olup bittiği konusunda hiçbir fikrin yok. Ancak adamın dikkatli bir şekilde tavanı süzmeye başladığını görebiliyorsun. Ya sıkıntıdan yapıyor ya da bir şeylerin farkında. Gücü konusunda da hiç bir fikrin yok. Dışarıdan baktığında ne bir silah ne de kullanabileceği bir alet görebiliyorsun. Bu adamın işini iyi yaptığı kesin.

 



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 

Out: Kendime ilüzyon uygulayarak, ipleri görememi sağlayabilir miyim? Misal ışık kaynağının mor ışık sağladığını kendime ilüzyon yaparak gösterirsem ipler görünür mü?



-- Edited by Ojo de Dios on Tuesday 14th of August 2012 09:05:48 PM

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 
Adam onun orada olduğunu biliyor gibiydi. İçeriden gelen seslerin bile ilüzyon olduğunu biliyordu sanki. Buna rağmen omzuna konduğunda anladığına dair hiç bir belirti göstermemişti. Nasıl oluyorduda oturabiliyordu orada. Saldırsa mıydı, yoksa beklemeye devam mı etseydi? Bilmiyordu, adamın suçlu olduğunu biliyordu. Silahlar ve izinle ilgili bir şeyler söylemişti. Ama silahlar burada mıydı? Şimdi burada adamı öldürüp silahları bulamamakta vardı. O yüzden biraz daha beklemeye karar verdi. İçeriden giren birinin ilk bakışta göremeyeceği bir yerde durmaya çalışıyordu. Böylece görünmeden gelen kişinin seviyesini ölçecekti. Aklına daha iyi biri yol gelmiyordu. Bir süre daha gelmezse adamı öldürüp içeriye girmeyi deneyecekti. İçeride silahları bulmayı umuyordu...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

İçeriye birisi giriyor ve doğrudan adamın yanına ilerliyor. Patron karşıdan geleni görünce ayağa kalkarak selam veriyor ve elindeki anahtarı uzatıyor. Patronun neden böyle bir şey yaptığını pek anlayamıyorsun ancak bir şeyler olabileceğini düşünüyorun. Adam anahtarı aldıktan sonra kilide doğru gidiyor ancak bir türlü açmayı beceremiyor. Neden açamadığını göremiyorsun. Görüş açın bunun için müsait değil. Ne olup bittiğini görmen için yerini değiştirmen gerekecek gibi.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 
Tahmin ettiği gibi birisi gelmişti. Patron denilen adam anahtarı yeni gelen teslim etmişti. Yeni gelen adam kapıyı açmaya çalışsada beceremiyordu. Neden açamadığını anlayamıyordu, yaklaşması gerekiyordu ama kendini ele vermek istemiyordu. Önce yeni gelenin seviyesini test etmesi gerekiyordu. Nasıl bir şey kullanması gerektiğini düşünüyordu. Adamın tepki vereceği kadar kuvvetli, ama anlaşılmayacak kadar zayıf olmalıydı. Tekrar kedi kullanabilirdi, ama zaten Patron denilen adam şüphelenmiş gibi duruyordu. O yüzden aynı numarayı kullanmak istemedi. Aklına gelen en basit yöntem, kafasının kaşındığı hissini vemekti, yeni gelen adama. Eğer adam kafasını kaşırsa, ilüzyonundan etkilendiğini anlayacaktı böylece yaklaşıp neler olduğunu görecekti. Ama adam kafasını kaşımazsa, olduğu yerde beklemek zorunda kalacaktı. Kırmızı aurasını saldı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

Lanet olası korsan. Baştan beri ilüzyonundan etkilenmemişti demek. Gelen adamında direk boğazını kesmişti. Adamla savaşmaktan başka çaresi kalmamıştı böylece. Ne yapması gerektiğinden emin değildi ama ilüzyonu işe yaramazsa, dövüşü çoktan kaybetmişti. Çünkü yanında taşıdığı kılıç sadece delme ve kesme içindi. Bir kılıç sanatına aşina değildi, özel saldırıları yoktu ama, şimdi ölüme bu kadar yakınken öğrenmediğine çok pişmandı. Tüm gücüne odaklanıp bir ilüzyon daha deniycekti. Yerde kanlar içinde yatan adamı, patrona kaybolmuş gösterip, başka bir yerde canlı gösterecekti. "Demek kargamı farkettin. Ama az önce öldürdüğün ben değildim. Çok yazık." diyecekti. Sonrasında adamdan 5 tane yapıp adamın etrafını saracaktı. Yarı moda geçip havadan kılıcıyla tek hamlede kesmeye çalışacaktı onu. Kader onun için ne hazırlamıştı bilmiyordu, ama intikam almadan ölmek istemiyordu. Son yapacağı şey bile olsa intikam yemini etmişti. Daha asteğmen için bir ağaç bile dikememişti...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

Adam yaptığın ilüzyon sonrası hiç şaşırmıyor ve ''Gerçekten kimsin bilmiyorum ama oldukça aptalsın. Az önce öldürdüğüm adamı yok etmek gibi saçma numaralar yapmak bir işine yaramaz. Oldukça iyi bir yeteneğin var ama sen aptal olduğun için ellerinde çürüyüp gidecek.''. O konuşmasını yaparken sen ise havadan adamın üstüne doğru süzülüyorsun ancak adam seni fark ediyor. Sağ elini sola, sol elini ise sağa doğru hızlıca çekiyor ve bu işi tamamadığında göğsünde, sağ bacağında ve sol kolunda normalden biraz daha derin sayılabilecek yaralar oluşuyor. Sen kesiklerin etkisiyle daha adam ulaşamadan yere çakılıyorsun. ''Etrafı dikkatle incelemeden saldırmak siz aptalların en büyük zayıf yanı bu. Daha önce ip ustası diye bir şey duydun mu? Nereden duyacaksın. Ancak duyman gereken şey şu an ağzımdan dökülecek olanlar. Ben East Blue' nin hatta dört denizin en yetenekli ip ustasıyım.'' diyor ve etrafına baktığında her yerin görünmeyecek kadar ince ancak bir hayli o kadar da kesikin iplerle çevrelenmiş olduğunu görüyorsun. Bu düzeneğin şimdi hazırlanmadığı ise bir gerçek. Adam ise oturuş pozisyonunu bozmamış durumda ve etrafı iplerle çevrili. Ona yaklaşmadan nasıl zarar vereceğini bulman gerekiyor. Ayrıca adamın sadece on parmağıyla bu kadar ipi birbirine karıştırmadan kontrol edebilmesi de yetenekli olduğunu ispatlıyor.



__________________
Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

OUT: Dikkatli baktığın zaman ipleri görebiliyorsun zaten. Şu ana kadar rplerinde dikkatle etrafı incelediğini belirtseydin verecektim. İlüzyon yapmanı gerektirecek bir durum değil.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

Out: Peki Teşekkürler.
İn: Göğsü, bacaklarında ve kollarında yaralar oluşturan ipleri nasıl dikkat etmediğine şaşırıp, kendine kızmaya başladı. Bu yüzden ilüzyonları tamamen işe yaramazdı. Oynattığı karakterleri de iplere göre hareket ettirmeliydi. Dikkatlice bakmaya başladı. İplerin yerini tespit edip ona göre saldıracaktı. Ama önce adamla ilgilenmesi gerekiyordu. Yine başka bir sesi konuşturarak, "Aptalsın, çünkü bana yeteneğini anlattın, madem ip kulanıyorsun ben de onları yakarım." diyecek ve ilüzyon yeteneğiyle yakacaktı ipleri. Tabi ki gerçekten yakmayacağı için adam ellerindeki ipleri hissedecek ve ilüzyon olduğunu anlayacaktı, bunun için adamın parmak uçlarına sanki hiç bir şey tutmuyormuş gibi hissetmesini sağlayacaktı. Bİraz da ısı hissetmesini sağlayıp hamlesini bitirecekti. Ondan sonra adamı Dimensión de Dios saldırısını kullanarak, uzayı ve zamanı hükmettiği dünyasına almaya çalışacaktı. Zamanı hükmettiği için zamandan hızlı olabilirdi bu dünya da, adama 1 sn gibi gelen bir zamanda gördüğü kadarıyla tüm ipleri kesmeye çalışacaktı, eğer devam edebilirse, zamandan hızlı olup adama karaciğerinden derin bir yara verecek ama öldürmeyecekti...



__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

Senin kocaman bir karga olmanda bir tuzak olduğunu düşündüğünden olsa gerek ipleri kendi önüne doğru siper etmeye çlışıyordu. birçok ipin adamın önünde yoğunlaşmış olması yetmezmiş gibi diğer iplerinde adamın önüne gelecek fiziksel saldırıları engelleyecek şekilde yoğunlaştığını görebiliyorsun. Ancak tamamen savunma pozisyonu aldığı da söylenemez. Saldırı yapmak için zaman üzerinde oynama ypman gerekecek gibi. Ancak bir süredir bu dünyada olmanız ise senin yorgunluğunu arttırmaya başlamış durumda.



-- Edited by Monkey D Luffy on Wednesday 15th of August 2012 01:01:06 PM

__________________
Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

Adama iplerini yanıyor gibi gösteriyorsun. Adam ellerindeki hissettiği ancak olmayan acıya bağırarak tepki veriyor. Acıya rağmen adamın ellerini kıpırdatarak bir şey yaptığını görebiliyorsun ve sol kolunun üst kısmında küçük bir kesik açıyor. Adamın vücudunda başka bir yer ağrı yaptığı için sinirleri gerçek olanı algılayarak tekniğin son buluyor. ''En doğru gerçeğin kan olduğuna inanmışımdır. Ancak sen bu konuda bile insanları yanıltacak yeteneğe sahipsin. Senin bu gücün dünyayı yok edecek bir kapasiteye kadar ulaşabilir ancak senin ellerinde bunun olması imkansız.'' şeklinde sözleriyle seni kızdırmaya çalışıyor. Yaptığı hamleyle hem acıdan kurtulmayı başarıyor hem de iplerin yanmadığını anlamış durumda. Ardından yaptığın saldırı adamı kendi dünyana çekiyor ancak bu adamın rahat duracağını düşünmüyorsun. Tam düşündüğün gibide oluyor ve sen adamın zamanını istediğin gibi kontrole tmeye başladığın sürede adam ellerini rastgele hareket ettirmeye başlıyor ve ipler rastgele hareket etmeye başlıyor. Bazıları senden uzaklaşırken bazıları sana doğru yaklaşıyor. Kontrolsüz bir yıkım gücüyle karşı karşıyasın. Adam senin istediğin zamanda olsa da sana karşı tekrar tekrar hamlelerini yapıyor. Her ne kadar rastgele hamleler olsa da işe yarıyorlar. İplerin bir kısmını kesmiş durumdasın ancak boğazına ve ayak bileklerine doğru hızla yaklaşan ipler var. Bunlardan sıyrılman gerekecek.

 

OUT: Kendine ilüzyon uygulayarak ipleri görme olayını biraz düşündüm ve açıkçası saçma geldi. Sonuçta ilüzyonu kendi hayal gücüne göre oluşturuyorsun ve iplerin yerini bilmediğin için bunu yapman imkansız oluyor. Söylemeden yapamayacağım rakibine çok güçlü hatta senin tam karşıtın olan bir meyve düşünmüştüm ancak East Blue için fazla geleceğini düşündüğüm için vazgeçtim.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 
Out: İPleri mor ötesi ışıkta görmek mümkündür. Yaratacağım ilüzyonda sadece ışığı değiştireceğim için diğer çevre şartları aynı kalacak böyle ce ipleri görebileceğim. Örnek vermek gerekirse, birine ayağının ısrıldığını düşündürdüğümde acı yarantmasam bile beyin acıyı yaratır. İlüzyondan araba gelse bile üzerinden korkarsın ve reflekselerin çekilmeni söyler gibi...
Ayrıca benim boyutuma geldiğinde zamana hükmedebildiğim için, benim hızıma nasıl yetiştiğini anlamadım.
İn: Her ne kadar ilüzyonu başarılı olsa da, karşısında ki adam, kendi ipleriyle kendini keserek gerçek ve hayali birbirinden ayırmıştı. Gerçekten boş adam değildi karşısındaki. Kolay kolay yenilcek biri hiç değildi, ama 2. bir planı vardı. Kendi dünyasında kıstırdığı adamı yeneceğinden emindi, ama adam pes etmemişti. İpleri gelişi güzel sallayıp rastgele kesmeye çalışıyordu. İplerden bazılarını kesmiş olmasına rağmen, bacağına ve boğazına gelen ipler vardı. Azrail'in haberci oldu hemen. Bir kuş içgüdüsüyle haraket edebilirdi, ayrıca daha küçük olduğu için aralarından bile sıyrılabilirdi.Ama adama göstereceği şey koca bir karga olduğu. Kocaman karga iplerin arasında sıkışacaktı. Patronun parmak ucuna ise ipler sanki ilerlemiyormuş, koca karga onları sıkıştırıyormuş gibi hissetmesini sağlayacaktı. Bu arada Azrail'in habercisi olarak adamın yanına inip, normal haline dönecekti. Böylece kılıcını kullanabilirdi. Tek bir kesik adamın işini bitirebilirdi ve bunu yapmak zorundaydı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 
OUT: Mesajım editlenmiştir buradan devam edebilirsin.

__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 
Koca karga adamın savunma moduna geçmesine neden olmuştu. Bulunduğu boyut geçen seferden hatırladığı yorgunlukla gelen acıyı tekrarlamışrı. Sınırına geliyordu anlaşılan. Her ne kadar mecbur olsa da, iyi durumdaydı şimdi. Tek yapması gereken yere indiğinde boyuttan çıkıp hızlı bir saldırı yapmaktı. Planını beyninde oynattı bir kaç kere. Adam tamamen savunma modunda olmadığı için tehlikede sayılabilirdi ama bunu hızıyla kapatabileceğini düşünüyordu. Yere inebilirse, gördüğü ipleri kesecek, ve adamı kesmeye çalışacaktı. Tabi ne kadar işe yarayacağını bilmiyordu. Adam savunma için önünde topladığı için ipleri, yanından saldıracaktı. Saldırı için ayırdığı ipler içinse kendi saldırdığı tarafın diğer tarafında, bir kopyasını ilüzyonla gösterip, adamı şaşırtmaya çalışacaktı. Silahları bulma arayışı, gereksiz bir dövüşe dönmüştü, şimdi ise silahlardan bile emin değildi. Karşısındaki adam ilüzyonu baştan farkedip onu buraya çekmiş olabilirdi...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

Gm
Status: Offline
Posts: 118
Date: Aug 16, 2012
Permalink   
 

Boyuttan çıkıyorsun ve önündeki ipleri keserek adama doğru yaklaşıyorsun. Bu sırada adam da boş durmayarak savunmasını kuvvetlendirmeye çalışıyor. Her ne kadar bunu yapmak istese de hızın yüksek olduğundan dolayı planını gayet iyi uyguluyorsun. Adamın diğer tarafını yani geldiğin yönün tersini ilüzyonuna doğru savunma yapmaya başladığını görebiliyorsun. Adama iyice yaklaşmış durumdasın öldürüp öldürmemek senin elinde ancak eyrdeki anahtarın gerçekliğinden şüphe duymuyor değilsin.



__________________
Marine Subayı
Status: Offline
Posts: 67
Date: Aug 16, 2012
Permalink   
 
Planı umduğu gibi gitmişti ve nihayet dövüşün sonu gibiydi, ilk defa ilüzyonundan kurtulan bir adam olduğu için şaşkındı ve acemiydi. İleride daha iyi savaşması gerektiğini biliyordu. Sadece meyvesine güvenemezdi. Yeni teknikler öğrenmeli ve bunlarda ustalaşmalıydı ama kılıç teknikleri öğretecek birini bulabileceğinden şüpheliydi, zaten her tekniğide öğrenmek istemiyordu, babasının tekniğini öğrenmek istiyordu ama bu imkansızdı artık.
Yerdeki anahtara baktı. Her ne kadar adam buraya gelmiş olsa da o anahtarın bu kapıyı açtığından şüphe duyuyordu, ayırca silahlarında burada olmasını beklemiyordu. Başından beri beklediği gibi içeride gerçek bir hazine de yatıyor olabilirdi. 2 seçeneği vardı şimdi. Ya adamı öldürecekti ve içeri girecekti, ya da adamı yaralayıp her ihtimale karşı hayatta tutacaktı. Her bakımdan 2. ihtimal daha mantıklı geliyordu. Bunu uygulamaya karar verdi. Kılıcını adamın karaciğerine saplayıp, acılı ve yavaş bir ölüm sağlayacaktı. Ayrıca bunu adamdan bilgi almak için de kullanabilirdi. Sonra yerden anahtarı alıp kapıyı açmayı deneyecekti. Eğer kapıyı açamazsa anahtarla, adama gerçek anahtarı soracaktı, cevap alamaması ihtimaline karşı ise adamı ilüzyonla kat kat acıya maruz bırakacatı...

__________________

376627_4077199764353_1543849048_n.jpg

 
1 2  >  Last»  | Page of 2  sorted by
Quick Reply

Please log in to post quick replies.



Create your own FREE Forum
Report Abuse
Powered by ActiveBoard