Hay sokayım o patlama da neydi? Neredeyim? Beyaz gökyüzünde süzülüyorum, ama hiç acı yok. Öldüm mü lan yoksa? Tanrı canımı alabileceğini mi sanıyorsun? Ben izin vermedim daha, Tanrı olamadım daha. Ama o patlamadan acısız kurtulmam mümkün değildi herhalde. Ne kadar şanslı olabilirim ki?
Bu ses ne? Soktuğumuz kuşları. Ağzımın suyunu akıtıyorlar. Ama bu beyaz denizde görünmüyorlar. Yoksa bu ölümden kurtuluş biletim mi? Sesi takip edersem Tanrı'ya mı ulaşırım, şeytana mı? Muhtemelen şeytana. O zaman şimdilik amacım sesi takip etmek. Tanrı'yla kapışacak seviyede değilim henüz. Ama lanet bir şeytanı yok edebilirim sanırım. Kalbin benim olacak şeytan. Hahahah.
Sesi takip ettiğim yer tahminlerim gibi acıya götürdü beni. Şeytana ulaştım, şimdi onu yermeliyim, acıları bir kenara bırakıp yaşamaya odaklanmalıyım. Etrafıma bakındım, öncelikle nerede olduğumu ve Akira'ların nerede olduğunu öğrenmeliyim. O piçe birşey olmamışsa iyi olur. Onun yüzünden korsan oldum. Tek başıma korsanlık yapmak istemiyorum.
Etrafıma iyice baktıktan sonra bize ateş eden lane bayrağı aklımda canlandırmaya başladım. Onlarla işim var...
-- Edited by Hagane Kai on Thursday 10th of January 2013 06:53:29 PM
Yavaş yavaş sanki ayılır gibi kendine geliyorsun. Tek katlı betonarme bir binanın üzerindesin. Nasıl buraya kadar fırlatılmış olabilirim diye sövüyorsun ortalığa. Terasın ön taraflarındaki korkuluklar hafiften parçalanmış. Anlaşılan çarparak yıkmışsın ve gördüğünde sırtında bir acı hissediyorsun. Ayağa kalktıktan sonra binanın şehrin neresinde olduğunu anlamak için etrafa bakınıyorsun. Saldırıdan önce olduğun deniz şeridindeki ana yoldan iki sokak kadar geridesin. Tahminen buraya savrulalı 20 dakikadan fazla olmuş. Deniz şeridindensonraki 5 yada altı kadar sokak korsanlar tarafından istila edilmiş durumda. En az 250 tane korsanın şehre yayıldığını görebiliyorsun. Korsan gemisi toplarla dövdüğü şehre yanaşmış durumda. Geniş ve büyük bir gemi, çok sayıda topa sahip güvertesinde hala bir çok korsan nöbet tutuyor. Kıyıdan dayanan merdivenlerle çok sayıda korsan şehirden getirdikleri malları gemiye yüklüyorlar. Geminin çevresinde çok sayıda kayık var. Anlaşılan önce kayıklarla korsanlar kıyıya çıkmış, kıyı temizlendikten sonra gemi kıyıya yanaştırılmış... Geminin bayrağına dikkatle bakıyorsun fakat sana bildiğin bir tayfayı anımsatmıyor...
Etrafıma bakındığımda Tanrı'nın bana özel ilgi gösterip soktuğumun bina çatısına fırlattığını görebiliyordum. Karşıdaki bükülmüş korkuluklar sırtıma lanet acıyı veriyorlardı. Nasıl bir ivme kazanıpta buraya kadar uçmuştum. Neyse şehir manzarası güzel. Korsanlar şehire dalmaya başlamışlar. Planlarımı yürütmenin vakti geldi. Bayrağa bakarak kaptanın ne istediğini anlamak zor değil. Ama bu çağda herkesin istediği şey bu zaten. Ama en azından şimdilik tayfaya girmemi sağlıyabilir. Bu adama şehirdeki marine komutanının başını götürmek iyi bir hediye olabilir. Şimdi öncelikle bu binadan aşağı inmeliyim. Keşke kanatlarım olsaydı. Çelikten yapabilirim ama beni taşımazlar heralde. Kih kih kih. Neyse meyve yeteneğim sayesinde binadan aşağı giden bir çelik hat yaparsam, onuda binaya sağlam şekilde bağlarsam, kayarak inebilirim. Evet bu güzel bir plan gibi. Daha önce şehri gezmiştim, yukarıda gördüğüm manzara ile birleştirip marine karargahına doğru ilerlemeliyim. Şimdilik bu tayfa benim için en iyi seçenek, umarım Akira ve diğer mallar savaşmaz bu korsanlarla...
Binadan aşağıya doğru bir demir halat çekiyorsun. Sonra da halatın sağlamlığından emin olmak için elinle kontrol ediyorsun. Halat tamamlanınca üzerinden kaymaya başlıyorsun. Fakat dengeni kaybedip düşmen bir oluyor. Zaten ağrıyan sırtına bir de sol omzun ekleniyor şimdi. Marine karargahına doğru yol alıyorsun. İki sokak kadar ilerlemen gerekiyor, fakat bu karmaşada pek kolay olmayacak gibi görünüyor. Sokağa indiğinde insanların birbirlerine kim olduklarına bakmazsızın saldırdıklarını görüyorsun. Yani sokaklardan elini kolunu sallaya sallaya geçmen mümkün olmayacak. Az sonra gireceğin sokakta sayabildiğin karadı ile 9 tane korsan ve bir kaç marine var. Korsanların pek güçlü oldukları söylenemez, fakat şehre yayılmış olduklarına göre sayıları çok fazla olmalı. Karargaha nasıl gideceğine karar vermen gerekiyor. Ya kimseye bulaşmadan saklanarak gitmelisin. Ya da geçeceğin bütün sokakları temizlemelisin. İkisi de hiç kolay olmayacak gibi belki de üçüncü bir yol bulmalısın..
Yaptığım lanet halattan inerken dengemi kaybedip düştüm. Ne boktan şey şimdi bu? Şarhoş muyum amk? Tanrı talak geçme benimle. Sol omzum sırtımdaki acıya birleşti. Bir de bu şekilde savaşacak mıyım amk? Çok zahmetli. Korsanlar şehri ele geçirmek üzere bu şekilde karargaha gidemem. Beni hangi tarafta görecekleri de belli değil. Saldırırlarsa kötü olur. Gizlenerek ya da yolumu açarak ilerliyebilirim ama gereksiz savaşlar gereksiz yaralar getirebilir. Binaların üzerinden ilerliyebilirim belki ama çoktan indim lanet binadan. Saklanarak gitmeyi denemektan başka çaremyoktu. Karşıma çıkmakta ısrar eden korsan ve ya denizcilerde ölmeye mahkumlardı. Tanrı onları yanına istiyorsa karşıma çıkarsın. Peh. Denizci kaptanın başında o gemiye yürürsem tayfaya alınmam çok kolay olur. O zaman planlarımı devreye sokabilirim. Kih Kih Kih. Kai çok zekisin...
Dev korsan sana doğru bakıyor yaklaşık 6-7 metre kadar bir boyu var. Bu sırada bir kaç korsan daha yanınıza geliyor ve biri deve sesleniyor:" Efendim bu Hagane Kai. Yeni ortaya çıkan korsanlardan. Bu gün ki ilanlarda bu adamın da ismi vardı. Ödülü 6 milyondan fazla." Ödülün olduğunu duyunca dev seninle biraz daha ilgileniyor. "Benim adım Guldo Chess korsanlarının as'larındanım. Ödülüm 11 Milyon. Adım ne demiştin genç ?"
-- Edited by Rayleigh on Thursday 17th of January 2013 01:00:47 AM
Kih Kih Kih. Oldu bu iş. Kaptanla konuşup ikna etmem gerekiyor. Çok kolay. Şu dev adamı ikna ettiysem kaptanımda edebilirim sanırım. Ayrıca nasıl bu kadar sağlam olduğunu da gemide öğrenebilirim. Şu Akira'nın anlattığı 6stil gibi bir şeydi bu lanet adam. Kılıç bile işe yaramıyordu. Bu şekilde onu yenebileceğimi sanmıyorum. Oklarım işe yaramaz. Bu adam karşı yapabileceğim tek şey çelikle etrafını sarıp hareketsiz bırakmak. Yeni tekniğim işe yarıyabilir bu konuda. Hazır olmalıyım ne olur ne olmaz. Aniden bana saldırırsa çaresiz durumda olamam. Meyve gücümden bahsetmemem iyi bir şey. Bazı şeyler saklamak iyidir. "Gidelim o zaman. Kaptanla buluşmak isterim."
-- Edited by Hagane Kai on Thursday 17th of January 2013 01:44:22 AM
Pek kimseye bulaşmadan bir sokağı geçiyorsun fakat evlerin arasından geçerken arkandan birilerinin koştuğunu farkediyorsun, gelenler iki marine askeri seni görünce buralarda böyle boş boş dolanmamanı ve evinde saklanmanı tavsiye edip karagaha doğru koşarak devam ediyorlar. Sadece bir iki saniye sonra duyduğun sesler ikisinin de öldüğünden emin olmanı sağlıyor. Sokağın ilerisinde tehlikeli bir şeyler olmalı. Belki de yönünü değiştirmek daha mantıklı olabilir. Bir sokağı geçtiğine göre şimdi karargaha giderken geçmen gereken tek bir sokak kaldı. dümdüz marinelerin gittiği yoldan gidebilirsin ya da yolu uzatarak tehlikenin etrafından dolana bilirsin.
İki salak marine askeriye dövüşeceğimi sanmıştım ama askerler beni masum sanıp yanımdan geçmişlerdi. Aptallar. Daha önemlisi karargaha gittiklerini söylemişlerdi. Bunun kısa yol olduğuna şüphe yok. Ama 2 askerin ölüm çığlıkları sokağın sonundan geldi. Şimdilik o yola girmek gereksiz. O yüzden ara sokaklardan ilerlemek daha mantıklı. Ama karşıma çıkan pislikler bir daha sefere beni es geçmeyebilirler. Savaşa hazır olsam iyi olur. Mesafemi kormam lazım oklarımı kullanmak için. Ne olur ne olmaz yumruklarımı tekrar çelikle kapılayım. Tuzak kuracak durumda değilim. Lanet Umi bir kaç bomba verseydi keşke. Neyse şimdilik karargaha gitmem lazım. Çatıdan mı avlasam acaba bu gereksizlerin hepsini. O zaman kaptanın başını alamam. En iyisi saklanacak direk patrona gitmek....
Karargahın yanına kadar kimseyle savaşmadan gelmeyi başarıyorsun. Ama uzun yolu seçtiğin için için biraz geç kalmış gibisin. Karargahın tam önünde büyük bir kalabalık var. Marineler ve korsanlar bir yandan savaşırken bir yandan da ortadaki kapışmayı takip ediyorlar. Hatta bazılar dövüşü bırakıp karargah kapısının önündeki dövüşü izlemeye başlamış. Kapının önünde Marine kaptanı, dev cüsseli yaşlı bir adamla dövüşüyor.
Spoiler
Kaptanda iki uzun kılıç var, karşısındaki korsanların başı olduğunu düşündüğün adam ise sadece elleri ile saldırıyor. ellerinde iki beyaz eldiven var, Üzerinde ise lacivert bir takım elbise. Kaptan bir kılıç darbesi savuruyor önce. Sonra ardı ardına sağlı sollu darbeler,, etraf toz duman içinde kalıyor. ardından ortalık açıldığında Korsana hiç bir şey olmadığını görüyorsun. Şaşırıp ister istemez biraz daha yaklaşıyorsun. Bu sırada sana doğru iki marine koşarak geliyor fakat reflekslerin çok sağlam olduğu için onları umursamadan okla indiriyorsun. Tekrar dövüşe döndüğünde korsan yanında küçücük kalan kaptana yukarından yumruk darbeleri savuruyor fakat kaptan rahat bir şekilde darbelerden kurtuluyor. Ardından bir anda hızla -belli ki özel bir teknik kullanarak- korsanın bacaklarının arasından geçiyor. ve arkasından ona çaprazlama bir kılıç darbesi vuruyor. Kaptanla karşılaşmadığın için şanslı olduğunu düşünüyorsun bir an. Fakat korsan seni ikinci kez şaşırtıyor. Çünkü üzerinde bırak bir yarayı en küçük bir şey bile yok. Hatta elbisesi bile kırışmamış. Ardından bu kadarına kaptan da şaşırmış olacak ki bir sonraki saldırıyı karşılayamıyor. önce sert bir yumruk onu karargahın duvarına kadar fırlatıyor. Daha sonra da üst üste gelen yumruklar karargahın ön kapısı yıkılana kadar bitmek bilmiyor. Kaptanın bu yenilgisinin ardından bütün denizciler sağa sola kaçışmaya başlıyorlar. Korsanlarda dövüşü bırakıp biraz daha ganimet için dağılıyorlar.
Korkak gibi hissediyorum lanet olsun. Saklana saklana buraya kadar geldim ama dövüş çoktan başlamış. Koca adam korsanların başı olmalı. Kocaman ellerinde beyaz eldiveni var. Marine kaptanı ise 2 kılıç taşıyor. İşte saldırıyor, zavallı korsanın hiç şansı yok bu saldırı işini bitirmeli. Buna şüphe yok. Sıra bende sanırım. Ortaya bir ok atarım. Sonra onu bana bırakın gibi havalı bir şeyler söylerim. Kaptanı yenince korsanlar beni gemiye götürür.
Şimdi okumu atayı... Lanet olsun korsana hiç bir şey olmamış. Çelik adam mı yoksa? Hayır o benim. Nasıl bu kadar güçlü olabilir. Boş değil demek ki. Çıplak elle karşı koyabiliyor kaptana. Dövüş heycanlandırdı beni. Biraz daha yaklaşmaktan kendimi alamıyorum. Lanet olsun. 2 marine askeri farketti beni. Ölün değersiz yaratıklar. 2 okumu harcadım boşuna. Sıra dev adamda. Yumrukları hızlıymış. Kaptan yenilebilir. Lanet olsun engellemek için hiç bir şey yapamıyorum. Kaptanın tüm darbeleri boşa gidiyor. İşte açık verdi, dev adam saldırıyor. Bitti işte. Şansımı kaybettim. En iyisi dev adamla konuşayım. Marineler kaçıştı, korsanlarda ganimet peşinde.
"Hey dev adam o benim hedefimdi, ayrıca senden iki kat hızlı bitirirdim onun işini. " Saldırır mı lan acaba? "Şaka şaka, neyse saldırı stiline hayran kaldım. Tayfaya katılmama izin verir misin?"
11 milyon ha ödülün. Ayrıca Hemen ünlü olmuşum lanet olsun. "Ben Hagane Kai. Ödülüm 6.600.000 uzak mesafeden tehlikeliyimdir. Ama yakın mesafede dövüşebilirim. Senin kadar değil tabi. Tekniğin ilgimi çekti. " Her ne kadar böyle değersiz bir adamı yalamak zoruma gitsede şimdilik katlanmak zorundayım. Duruma göre ya intikam alırım ya da birlik olup Gambler korsanlarına saldırırım. Ama şu an için sabırlı olmak zorundayım. Acaba ödül avcısı olduğumu biliyorlar mı? Ya da Akira'ları. Neyse şimdilik tekim gibi davranayım.
Guldo Tekrar işine dönüyor ve sana arkası dönük bir şekilde sesleniyor: "Ahh Ödülünün olması iyi bir şey, Tayfaya girmek için kaptanla konuşmalısın, Biz birazdan gemiye döneceğiz bizimle gelirsin. O zamana kadar burada takıl. İşte birilerini öldür evleri yak ya da onun gibi bir şeyler yap işte."
Bir süre bekledikten sonra tayfayla beraber gemiye gidiyorsun. Guldo ilk önce Kaptan'a rapor veriyor şehirle ilgili birkaç bilgi verdikten sonra Ona seni gösterip tayfaya katılmak istediğini söylüyor. Ve bir köşeye oturup üzerinden ceketini ve eldivenlerini çıkartıyor. Kaptan Valentine Enteresan bir tip, Tayfaya katılmak istediğini duyunca sana yaklaşığ kim olduğunu ve neler yapabildiğini soruyor.
İşte oldu bu iş. İstediğimden kolay oldu. Kaptanla direk görüşme şansı. Ayrıca ödülümün olması bu kadar ilgilerinin çektiklerine göre o kadar da iyi değiller. Ya da çok yeniler. Kaptan nasıl biri acaba. Neyse bu adamın nasıl bu kadar sert olduğunu ve yumruk tekniğini öğrenmek çok işime gelir. Bir süre sonra nihayet gemiye vardık. Ton Ton dev küçük bir kızın yanına gidip bir şeyler konuştu en son beni gösterip tayfaya katılmak istediğimi söyledi. Lan yoksa Kaptan bu hatun mu? Ben bunun emrine mi giricem? Pehh, lanet olsun, neyse en azından hatun, yatağa atarsam 2. kaptan olurum. Kih Kih Kih. Kaptan bana konuşuyor şimdi. "Karanlığıma doğan gün ışığım. Sen varken nasıl olurda katılmam bu tayfaya? Ben Hagane Kai. Ok kullanırım, yüzlerce metre ilerideki bok böceğini vurabilirim. Ayrıca yumruklarımda güçlüdür." Dev adam kadar olmasada. Şimdilik meyve yeteneğimi saklıyayım...
Kız sana pek ilgilenmeden bakıyor sonra yanındakilere dönüp:"Tamam tayfaya alın, eğer güçsüzse ölür zaten." Diyor. Guldo seni alıp bir odaya götürüyor. Odanda bir yatak bir masa bir sandalye ve bir dolap var. "Bu ara biraz fazla aktifiz, Bu yüzden yarın tekrar bir saldırı yapmamız gerekiyor iyi dinlenmen gerek. Kaptan sana daha iyi savaşman için biraz yardımcı olabilir. Yarın biraz hareketli olacak kendine dikkat et." Dev adam eğilerek odandan çıkarken. Adamın enteresan tipine bir kez daha göz gezdiriyorsun..
Tipsiz beni takmadın ha. Neyse amacım güzelliğin değil. Tayfaya alındım. Dev adam götür beni odama. Bu işi çatada keklik. Bana özel oda. Bu da iyidir. Bir yatak bir masa. Daha fazla şeye ihtiyacım yok zaten. Ayrıca yarın başka saldırı varmış bu işime gelir işte. Ama Kaptan şavaşmak için yardımcı olabilir derken ne demek istedi acaba. Şımarık şey savaşabiliyor gibi görünmüyordu. Nasıl bir yetenekle kaptan oldu acaba. Şu an için kendimi kanıtlamam lazım. Yarın ki saldırıda adımı duyurup, kaptanın dikkatini çekicem. Sonra onu kölem yapıcam. Böylesine bir tayfa kontrolüme girerse güzel olabilir. Sonra Akira'ları arıyabilirim. Umraım saldırıda ölmemişlerdir. Neyse Biraz ok yapıp hemen uyuyayım. Saldırı sırasında 2 tane kullandım ve sahilde de hepsini bulamadım...
Masaya oturup kendine yeni oklar yapmaya başlıyorsun, Her biri ile dikkatle uğraşarak işe yarar olmalarını sağlıyorsun. Derken masa başında uyuya kaldığın ilk korsan gecen bu şekilde geçmiş oluyor. Uyandığında her tarafın ağrıyor ve pencerenden gelen gün ışığı gözlerine tecavüz ediyordu...