One Piece Rpg

Members Login
Username 
 
Password 
    Remember Me  
 

Topic: [Tamamlandı] Yeni bir güne uyanmak..

Post Info
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 17, 2012
[Tamamlandı] Yeni bir güne uyanmak..
Permalink   
 

Denizin ortasında oturuyordu. Denizin üstünde nasıl oturabilirdi ki. Bir insan bunu nasıl yapabilir diye düşündü Kenshin? Bir insan neyse ama o hiç bir şekilde yapamazdı. Laneti yüzünden hareket bile edemediği denizde nasıl oluyordu da oturuyordu. Hiç bir şey anlamıyordu. Kafası çok karışmıştı. Her tarafa baktı ama ne bir ada ne bir kara paraçası gördü. Sonsuz denizin üstünde öylece oturuyordu. Altından balıkların geçtiğini görebiliyordu. Rengarenk bir sürü balık. Ama bu onu korkutuyordu. Kalkıp bir adım atmayı denedi. Sorun yoktu. Adım attığı yerde de durabiliyordu. Sanki biri denizin üstüne cam koymuş gibiydi. Arkasından bir ses gelene kadar koştu camın üstünde.

"Eğleniyor musun Kenshin?"

Dönüp arkasına bakmak istemiyordu ama bakmak zorunda olduğunu biliyordu. Arkasındaki sesin sahibini tanıyordu. Dönmemek için her hücresine emirler yağdırıyordu ama vücudu onu dinlemiyordu. Döndüğünde babasını gördü. Beyazlar içinde capcanlı duruyordu. Denizin ortasında ne işi vardı babasının. Babası ölmüştü. O öldürmüştü. Burda ne işi olabilirdi ki? Kendiside mi ölmüştü acaba. Bu sayede mi suyun üstünde durabiliyordu. 

"Ölmedin Kenshin. Bu genç yaşta öldüğünü görmeye dayanamam!"

Kenshin yere, dizlerinin üzerine düştü. Gözlerinden yaşlar boşalıyordu.

"Özür dilerim. Özür dilerim. Seni öldürmek istemiyordum. Bilseydim kılıç kullanan ellerimden vazgeçerdim. Yine de ölmeni izlemek istemezdim. Çok özür dilerim baba!!!"

"Özür dilemene gerek yok Kenshin. Öleceğimi bilerek öğrettim bu tekniği sana. Ayrıca marine olup insanları koruyorsun. Benim yapamadığımı yapmışsın. Seninle gurur duyuyorum." 

Kenshin çok huzurluydu. Babasından bunları duymak onu çok rahatlatmıştı. Sırtındaki tüm yük kalkmıştı sanki. 

Birden uyandı. Tüm gördüklerinin rüya olması... Huzurluydu ama gerçekten babası böyle mi düşünüyordu? Kalktı ve yüzünü  yıkadı. Antreman için dışarı çıkmaya hazırlandı...



-- Edited by Rayleigh on Sunday 29th of July 2012 08:09:10 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 17, 2012
Yeni bir güne uyanmak..
Permalink   
 

"Peki. Yeni uyandım. Birazdan iştirak edeceğimi bildirirseniz sevinirim." dedi ve kapıyı kapattı. Küçük kılıcını kınına koydu. 2 kılıcınıda alıp çıktı. Kapıdan çıkıp rüyasını düşünerek Yüzbaşı Emily'nin odasına doğru yürümeye başladı. Çevresinde gördüğü herkesi izliyordu. Kimseye güvenemiyordu. Aralarından biri/bir kaçı casustu. Ama hangileri olduğunu bilmiyordu. Ayrıca Yüzbaşı Emily ne istiyor olabilirdi. Acaba lanetini marineford'a anlatmıştıda marineford hemen kovulması emrini mi vermişti. Bu düşünce korkutuyordu onu.
Düşünürken Yüzbaşı'nın odasına varmıştı bile. Kapıyı vurdu ve içeri girdi. Elinden geldiğince dinç durmaya çalıştı ama yorgundu. Fiziksel olarak değil ama marine öldürmek-casus olsalar bile- beyninin çatışmasına neden olmuştu...

Out=Emily yüzbaşı değil miydi??



-- Edited by GOD Kenshin on Tuesday 17th of July 2012 07:41:19 PM



-- Edited by GOD Kenshin on Tuesday 17th of July 2012 07:41:58 PM



-- Edited by GOD Kenshin on Tuesday 17th of July 2012 07:49:34 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 17, 2012
Permalink   
 

Lanet olası piçler. Yukarılarda bile adamları vardı. Nasıl bir korsan tayfasıydı bu. Korsan saldırısını darbe girişimi olarak gösterip, üst düzey bir görevliyi sürdürmek. Daha ne kadar güçlü olabilirlerdi ki. Emily'den dosyayı alıp "Yemin ederim yanlarına kalmasına izin vermeyeceğim. Dün burada olanları herkes öğrenecek ve marine'deki her bir casus mezara gömülecek." dedi ve yüzbaşılara selamını verip odadan çıktı. Kapıdan çıkmadan önce içerideyken belirlediği Yüzbaşıların oturduğu masanın altına kulak çıkardı. Odasına girdi ve dosyayı yırttı. İçindekileri okumaya başladı...






-- Edited by GOD Kenshin on Tuesday 17th of July 2012 08:27:35 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 17, 2012
Permalink   
 

Rütbe atlamasına rağmen sevinmemişti. Nasıl sevinebilirdi ki? Aldığı rütbe yalan olay üzerine verilmişti. 
Odada Emily ve Binbaşılar Ryugen krallığı hakkında konuşuyorlardı. Daha fazla özellerine karışmamak için kulağı bozup, odadan çıktı. Bugünü gözüne takılan bir kaç kişiyi izlemek için ayırmaya karar verdi. Öncelikle Kömürlüğe gidip tavanında bir göz çıkardı. En son olaylardan sonra casusların buluşma yeri olarak artık orayı kullanmayacağını biliyordu ama izlemekte fayda vardı. Sonra Tuğamiral Emily'nin odasının önünde beklemeye başladı. Binbaşı Bou çıkınca onu izleyecekti. Sonuçta casuslardan biri onun en iyi adamlarından biriydi. Ayrıca gördüğü rüya kafasını kurcalıyordu...






-- Edited by GOD Kenshin on Wednesday 18th of July 2012 07:24:29 AM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 18, 2012
Permalink   
 
Antreman hazırlığı yaparken kapından gelen hafif bir tıklamayla irkiliyorsun... Subway'deki odandasın..saate bakıyorsun sabahın yedisi..

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 18, 2012
Permalink   
 
Aklında gördüğü rüya antreman için hazırlık yaparken, kapıdan gelen sesle irkildi Kenshin. Sabahın 7'sinde kim gelmiş olabilirdi ki? Yüzbaşılarla savaş planını akşam tartışacaklardı. Tekrar Templer casusları olabilirdi. Her ihtimale karşı kısa kılıcını alıp kapıdan görünmeyecek şekilde kapıyı yarım açtı. Bıçağı tutan eli kapının arkasında kalıyordu...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 18, 2012
Permalink   
 
Arkasında iki kişiyle beraber cılız bir marine askeri karşında dikldi. eliyle selam durarak: "Tuğamiral Emily Bilson Sizi odasında bekliyor efendim." diye gürledi

__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 18, 2012
Permalink   
 
İçeri girdiğinde alıştığın tabloyla karşılaştın Emily masanın başında misafir koltuklarında diğer iki yüzbaşı vardı. Emily girmeni işaret edince içeri giriyorsun. Emily sana olanları kısaca anlatıyor: Karargah dün gemide olanları bir isyan girişimi olarak not almışve korsan olgusunu görmezden gelmişti. Birileri yine tapınakçıları koruyordu. Sözde isyan girişimi karargaha göre geminin subayları ve özellikle subay kenshin tarafında başarıyla durdurulmuştu. Emily Bilson sözlerini: "Sonuçta beni Karargah kadrosunda çıkarıp east blue'da bir karargaha Ryugen krallığına atamışlar. Sizler gemidesiniz Yeni rütbeleriniz hayırlı olsun." diye bitirdi ve ellerinize birer dosya veriyor

__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 18, 2012
Permalink   
 
Dosyada Emily'nin dediği gibi karargahın gözünden olayları anlatan bir yazı ve ardından Emily bilsonun Tuğamiral diğer Yüzbaşıların Binbaşı ve seninde Asteğmen olduğun yazılı... İçeride ise Emily Bilson Ryugen krallığı hakkında binbaşılarla konuşuyorlar

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 18, 2012
Permalink   
 

Kapıya döndüğünde Binbaşılar çıkmıştı. Binbaşı Bou selamını verip diğerlerinden ayrılmıştı. Binbaşı Yuri ve Tuğamiral Emily tekrar odaya dönmüştü. Binbaşı Bou'ya fazla yakınlaşmadan ve fazla dikkat çekmeden peşinden gitmeye başladı. Üstünü takip etmek hem rahatsız ediyor hem de ihanet ediyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Ama başka çaresi yoktu. Bu gemideki herkes bir casus olabilirdi...
Out=K.bakma kısa oldu biraz.



-- Edited by GOD Kenshin on Wednesday 18th of July 2012 02:06:13 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 18, 2012
Permalink   
 
Tekrar kapıya dönerken Yüzbaşıların çıktığını görüyorsun. Yüzbaşı Bou Diğerlerine selam verdikten sonra yan koridora girerek yoluna devam ediyor. Diğerleri ise tekrar tuğamiralin odasına giriyorlar

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 

"Ne?" Ne olduğunu anlamıyordu. En azından gizli takibinde bu kadar çabuk farkedilmeyi beklemiyordu. Ama bir sorun varmış gibi görünmüyordu. Binbaşı Bou onu nazikçe karşılayıp bir şeyler söylemişti. Şeytan meyvesi demişti. Buna gerçekten inanmasını beklemiyordu herhalde. Ama gerçekten garip yeteneği ve lanetini bir meyveden almıştı. Ve o daha söylemeden zaten biliyorlarmış. Denizcileri küçümsemişti. Bu sırrını o söylemediği sürece kimse bulamaz sanmıştı ama biliyorlardı. Ve öyle kovulma gibi bir durumda yoktu. Gayet doğal karşılıyorlardı. "Ne yani, benim gibi başka insanlarında mı olduğunu söylüyorsunuz? Ve bu 'Şeytan Meyvesi' bunlardan birden fazla mı var? Geçen gün elimizden kaçan adamda da bundan olması mümkün mü?". Kitabı Bou'dan aldı. Hala şaşkındı. Şöyle bir kaç sayfa çevirip içeriğine baktı. Kendi lanetide var mıydı acaba içinde. Çok merak ediyordu...



-- Edited by GOD Kenshin on Thursday 19th of July 2012 03:31:16 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 

Eğer rakiplerinde de 'şeytan meyvesi' laneti varsa bunları iyice öğrenmeliydi. Kitabı alıp teşekkür etti. Boşuna mı şüphelenmişti acaba. Binbaşı Bou'dan şüphelenmesinin sebebi rüyasıydı. Ama bir rüyaya ne kadar güvenebilirdi ki? Ya da bu rüya başka bir şeytan meyvesi olabilir miydi? Belki de gerçek casus böyle görmesini istemişti. Asla bilemeyecekti belki de. Templer korsanlarının sonunu getirene kadar hayır. Ama en azından gemide bunu yapabilecek kimse var mı öğrenebilirdi. Binbaşı Bou'ya dönüp "Bu gemide başka lanet, yani şeytan meyvesi kullanıcısı olup olmadığını bilmek istiyorum. Ayrıca artık bildiğinize göre yeteneğim casusları bulmak için çok kullanışlı. Şüphelendiğiniz isimler var mı? Templer korsanlarının işini daha fazla yayılmadan bitirmeliyiz!" dedi.



-- Edited by GOD Kenshin on Thursday 19th of July 2012 03:52:33 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 

Bou şişman denebilcek görünümde biriydi ve ayakta bu kadar süre durmaktan sıkıldığı yüzünden okunuyordu. Son anda sorduğun soruya alel acele cevap verdi: "Hayır Emily Bilson dışında kimse yok oda bu akşamki törenden sonra East blue'ya gidecek. Meyven konusunda ise bunun kullanımı tamamen sana aittir yani bütün bir ordu senin yeteneğine odaklı bir strateji izleyemez. En azından bunu üstlerimize açıklayamayız. Ama korsanlar konusunda hem fikiriz en kısa zamanda birkeşif saldırısı düzenlenecektir merak etme." Dedikten sonra kütüphane kapsından çıktı



-- Edited by Rayleigh on Thursday 19th of July 2012 04:00:32 PM

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 

Binbaşı Bou ayakta durmaktan sıkıldığını bütün yüz ifadeleriyle ifade edip hızlıca kaçamak cevaplar verip çıkmıştı. Emiliy Bilson dışında meyve kullanıcısı yoktu. "Bilinen" diye sesli düşündü Kenshin. Yakındaki rafları karıştırmaya başladı. Aradığı 2 kitap daha vardı. Şovalyeler ve Din ile ilgili kitabı arıyordu. Bulunca oturup hepsini okuyup düşmanı hakkında yeni bir strateji hazırlayabilirdi. Önce Şeytan meyvesi kitabını okumaya karar verdi. Sonra diğerlerini okuyabilirdi. Tabi bulabilirse...



-- Edited by GOD Kenshin on Thursday 19th of July 2012 04:06:28 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 

Bulabildiği tek kitap tapınakçılar adlı kitaptı. Başka bir şey bulamadı. Kütüphanede belli bir düzen yok gibiydi. Bir görevli varmış gibi de görünmüyordu. 2 kitabı alıp en yakındaki sandalyeye oturdu. Saat çoktan 8'i geçmişti. Sabah talimi için geç olmuştu artık ama. Kılıçları yerine beynini keskinleştirmek daha mantıklı geliyordu. Önünde duran 2 kitaba baktı. Her ne kadar merak etse de şeytan meyvesi kitabını bir kenara bırakıp tapınakçılar adlı kitabın kapağını açtı...
Out= Şeytan meyvesi kitabını da okuyabilir miyim? Kafanda belli bir şeyler var mı yani. Sıkıntıya sokmuyayım seni...



-- Edited by GOD Kenshin on Thursday 19th of July 2012 04:17:10 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 
Binbaşı Bou koridorlardan dönerek kütüphaneye giriyor... Sende peşinden ilerliyorsun kütüphane kapısına geldiğinde etrafını kontrol etmen gerektiğini anlıyorsun. Kapı diğerleri gibi dar ve uzun bir yolun sonundaydı pek kullanılmadığı ve başkabir koriorla bağlantısı olmadığı için diğerlerine göre daha pisti. İçeri girmek konusunda tereddüt ediyorsun. Vericeğin karar askerliğinin sonunu getirebilirdi

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 
Binbaşı Bou bir dizi koridordan ilerleyip kütüphaneye girmişti. Kenshin peşinden gitmeye devam etti. Diğer koridorlara göre daha pisti. Pek kullanılmadığı belli oluyordu. Bilgi güçtü. Bunu biliyordu. Kütüphane'de düşmanlarıyla ilgili her şeyi bulabilecekken bu marine askeri bu kütüphaneyi hiç kullanmıyordu. Bu aklına kullanılmayan yerde gizli bir toplantı olabileceği fikrini getirdi. Kömürlükte ki gözü dikkat çekici bir şey görmemişti henüz. Bou'yu takip etmekten başka yapabileceği bir şeyde yoktu şu an için. Biraz tereddütten sonra kapıdan içeri girmeye karar verdi. Eğer bir ihtimal Binaşı Bou onu yakalarsa kütüphane'ye Templer korsanları hakkında, şovalyelik ve bahsettikleri garip dinleri hakkında araştırma yapacağını söyleyecekti. Yalan da değildi. O garip tiplerle karşılaştığından beri içinde merak balonu şişmeye başlamıştı. Kapıyı açtı ve girdi...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 

Kütüphane kapısından girerken artık kömürlükten fazla uzaklaşmıştın ve meyve gücün yetersiz kaldığı için kömülükteki gözünü kaybediyorsun. Kapıdan içeri girdiğinde buranınyuvarlak şeklinde kurulmuş bir kütüphane olduğunu fark ediyorsun taban daire şeklindeydi ve dairenin çapı 3-4 metre kadardı küçük bir kütüphaneydi ve duvarların tamamı raflarla doluydu sen tam girerken Binbaşı Bouda raflardan bir kitap seçmiş sana doğru geliyordu. "Ah kenshin burada olman çok güzel. Çünkü bende senin yanına gelecektim. Sanırım Komutana şeytan meyvenden bahsetmişsin. Yani şu garip yeteneğinden. Marine zaten bundan haberdardı. Orduya alınmadan önce iki gün boyunca izlendin zaten bunu biliyor olmalısın. Herneyse Tuğamiral Bilson Benden senin bu konuda eğitilmeni istedi. İşte bu kitabı al. Burada şeytan meyveleri hakkında bazı şeyler var."



__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 

"Ha ha ha. Sakin ol genç asteğmen. Evet Elimizden kaçırdığımız adamında böyle bir güce sahip olduğunu düşünüyoruz." Diye söze başlayan binbaşı sana şeytan meyveleri hakkında genel bilgileri ayak üstü veriyor ve en son da: "Ve Eski komutanımız Emily Bilson'da bunlardan birine sahipti. Sana bunları ben anlatıyorum çünkü Senden sorumlu yüzbaşı Yuri Şimdi binbaşı olarak bütün gemiden sorumlu bu yüzden Templer korsanları işine ben bakıcam ve Yardımcımı kaybettiğim için Bu konuda sen bana yardım edeceksin. Zaten en kısa zamanda gemiye bir Subay daha atanacaktır." Diyerek bu ayak üstü toplantınızı bitiriyor.



__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 
Kısa süren aramaların sonunda "Tapınakçılar" adında bir kitapla karşılaşıyorsun. Bunu dışında elindeki "Son yüz yılda şeytan meyveleri" Adındaki kitabın vardı. Ve daha başka birşey bulabilecek gibi görünmüyosun ama henüz aramaya devam ediyorsun... Bu arada saat sekizi geçiyordu yani bu günkü sabah talimi için gecikmiştin...

__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 19, 2012
Permalink   
 
out : İstediğin kitabı okuyabilirsin. İstediğini yapabilirsin benim için hiçbir sorun olmaz ama sadece bunu gerçek bir yaşam olduğunu unutma örneğin yemek yemeyi unutursan güçsüz düşersin yani kahvaltı yapman gerek bunu sana ben hatırlatmam çoğu zaman ya da akşam ki törene katılmayı unutursan Emily-San'a ayıp olur böyle şeylere dikkat et. ama sonuçta istediğini yapabilirsin.

in:

Tapınak Şövalyeleri veya Mabed Şövalyeleri

Resmî olarak iki yüzyıl boyunca faaliyette bulunmuşlardır. Kiliseler tarafından resmî olarak tanınan tarikat kısa zamanda güçlenmiştir. En güçlü zamanlarında askerî varlıkları 20.000'i bulmuştur, fakat bunların sadece % 10'u tarikata bağlı şövalyelerdir. Beyaz renkteki eşyaları üzerindeki kırmızı haçlarıyla Tapınak Şövalyeleri zamanlarının en korkulan savaşçılarından olmuşlardır. Tarikatın askerî kanadı savaşlarda ün kazanırken tarikata bağlı diğer gruplar West Blue genelinde ve Grand Line'da geniş ölçekte yapılanmışlardır. Tarikat hiyerarşik bir yapılanma içerisinde bulunmuştur. Tarikatında başında her zaman West blue asıllı bir şövalye bulunmuş ve Dünyanın belirli şehirlerinde ve ülkelerinde bu başkana bağlı birer temsilci ve temsicilere bağlı daha küçük gruplar şeklinde örgütlenmişlerdir.

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 20, 2012
Permalink   
 
Out= Haklısın özür dilerim.

Tapınak şovalyeleri hakkında bir şeyler öğrenmişti ama ne kadar işe yarayacağı muammaydı. Karnından gelen ses ne kadar acıktığına işaretti. Dünden beri bir şey yemediğini hatırlayıp 2 kitabı yanına alarak yemekhaneye doğru yola koyuldu. Yemek yerken bir yandan şeytan meyvesi kitabına bakabilir sonra da odasında araştırma yapmaya devam edebilirdi. Ayrıca Tuğamiral Emily'nin akşam ki törenine katılmayıda unutmamalıydı.
Not= Masaya oturup şeytan meyvesi kitabını açıcam..

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 20, 2012
Permalink   
 

Kütüphaneden çıkıyorsun geçtiğin bu kullanışsız koridor büyük ihtimalle geminin en dar koridoru. Yürürken artık buralara alıştığını düşünmeye başlıyorsun. Beş dakika koridorlarda dolandıktan sonra bir chare boy'un yardımıyla lokantayı bulabiliyorsun. Kapıda gözüktüğünde bekliyen birkaç nöbetçi askerin kendi aralarında şakalaştığını görüyorsun. Seni farkettiklerinde kalkıp selam veriyorlar. İçeride Yüzüne aşina olmaya başladığın bir kaç marine var kendi aralarında ateşli bir tartışmaya oturmuşlar. Başka uzun bir masada er ve erbaşlar birlikte yemek yiyorlar lokantanın diğer ucunda ise Binbaşı Yuri tek başına iki kişilik bir masada oturmuş ve başındaki garson çocuğa siparişlerini veriyor. Sen içeriyi incelerken yanına gelen bir asker sana sesleniyor: "Hayırlı olsun efendim."



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 20, 2012
Permalink   
 

Geminin en dar koridorundan geçerken kafasında ilk gün gittiği yemekhane yolunu canlandırdı. Dar koridorlar ve denizaltına alışmıştı artık. Bunun sebebi 2. gün olması mı yoksa şeytan meyvesini öğrenmesi mi emin değildi. 5 dakika dolaştıktan sonra kaybolduğunu kabul edip, Chare-boy'a yemekhane yolunu sordu. Cevabını alıp teşekkür ettikten sonra yemekhaneyi bulması o kadar zor olmadı. Yolu tamamen aklına kazıyıp yemekhaneden içeri girdi. İçerisi her zaman ki gibi kalabalıktı. Bu kadar asker arasından tanıdığı bir kaç kişi vardı. İsim olarak olmasa da yüzlerini en az 2. kez gördüğüne emindi. Bazıları kalkıp selam vermişti. Güler yüzle selamlarını alıp kafasını salladı. İleride bir masada Binbaşı Yuri'nin tek başına oturduğunu gördü. Başındaki garsona sipariş veriyordu. Onun yanına doğru giderken bir asker Kenshin'e yanaşıp "Hayırlı olsun efendim." demişti. Güler yüzle teşekkür edip, bu terfinin onu onurlandırdığını ve elinden geleni yapacağını söyleyip, Binbaşı Yuri'nin yanına gitti.
"Oturabilir miyim efendim." dedi...



-- Edited by GOD Kenshin on Friday 20th of July 2012 11:02:37 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 21, 2012
Permalink   
 

Yuri biraz sitresli görünüyordu, seni görünce biraz rahatladı. "Ah Kenshin Gel, gel otur. Yanlız başına yemek yemek gerçekten can sıkıcı oluyor değil mi ?" Başınla onaylayıp karşısına oturuyorsun. "Seninle ilgilenmeye fırsat bulamadan görev değişikliği oldu. Geminin genel idaresi ile ilgileneceğim. Bu yüzden seni daha aktif bir görevde tutmak istedim Bou'yla beraber şu korsan işini haledebilirsiniz umarım." Bu sırada Yurinin siparişini alan marine eri sana dönerek: "Ne alırsınız efendim?" Diye soruyor.



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 21, 2012
Permalink   
 

Garson'a dönüp "Aynısından lütfen." dedi. Sonra Binbaşı Yuri'ye "İçiniz rahat olsun efendim. Önemli bir savaş gücümüzü kaybettik ama ne olursa olsun o korsanların sonu gelecek!" dedi. Neye güveniyordu kendiside bilmiyordu. Ama içinde bir yerde bu savaşı kazanabileceğini biliyordu. Lanet korsanların ellerini kollarını sallayarak istediklerini yapmalarına izin veremezdi. Zayıf olmak suç değildi. İnsanların zayıflıklarını fırsat bilip avantajına kullanan pisliklerin yaptığı suçtu asıl. Buna izin veremezdi. Babasına ve kılıcına verdiği sözdü bu. Tekrar konuşmaya başladı. "Yeteneğimin şeytan meyvesi olduğunu öğrendim. Ve gayet normal karşılandı. Sizden sakladığım için üzgünüm. Ama Marine'den atılmaktan korkuyordum. Bu yüzden yüzemediğimi söylemek istemedim." dedi...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 22, 2012
Permalink   
 

"Teşekkür ederim efendim. Bu övgüleri sizden duymak onurlandırdı beni." dedi Kenshin. Karşısında duran adama çok büyük saygı duyuyordu. Onunla çalışma fırsatını kaçırdığı için üzgündü. Ama işlerin başında olması güven veriyordu. Tanıdığı kadarıyla işin altından kalkabilecek biriydi. Sorusu karşısında biraz duraksadı. Sormak istiyordu ama bu biraz şüpheci ve kendisine yakıştıramadığı bir soruydu. Kendi yoldaşlarından şüphelenme fikri pek hoş değildi. Ama içinde bulunduğu durum buydu. Çevresi casus doluydu ve ister istemez herkesten şüphe duyuyordu. "Efendim. Templer korsanları hakkında. Şüphelendiğiniz birisi var mı? Benden uzun süredir buradasınız. Ayrıca yeteneğimi de bildiğinize göre. Bunu casusları bulmakta kullanabilirim." dedi. Nasıl tepki göreceğini bilemiyordu. Bu soruyu kendisine yakıştıramıyordu ama yine de sorması gerektiğini biliyordu...



-- Edited by GOD Kenshin on Sunday 22nd of July 2012 10:17:18 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 23, 2012
Permalink   
 

Yuri sakince elini seninkinin üstüne koyuyor sonra: "Sakin ol, Korku bazen her hata için yeterli bir mazarettir." Diye seni teselli ediyor. "Yüzememen bir şeytan meyvesinin lanetidir ama bunu sakın kafanda büyültme. Suya düşmediğin sürece bir sorunun olmayacaktır. Ama eğer bir gün bunu yaşarsan senin gibi onurlu bir genci kurtaracak bir denizci her zaman aynında olucaktır." Yuri iyi bir konuşmacı ve değerli bir marineydi. Konuşması içini rahatlatsa da onunla birlikte çalışma fırsatını kaçırmış olman seni içten içe üzüyordu. "Bana sormak istediğin bir soru var mı Kenshin ?"



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 23, 2012
Permalink   
 

"Haklısınız efendim. Özür dilerim." dedi. Üst rütbelerde bile korsanların adamı olduğunu biliyordu ama buna nasıl çözüm bulacağını bilmiyordu. Bu işten tamamen kurtulmanın yolu casuslar ve korsanları iletişim halindeyken yakalamaktı, ama bunun olması imkansız gibi bir şeydi. Korsan adasını basıp korsanların işini bitirebilirlerdi ama o zaman casuslar hiç bir şey olmamış gibi devam ederlerdi. Casusları yakalamak için herkesi sorgulayamazlardı. Aklına fazla bir şey gelmiyordu.

Yemeğini yemeye başladı. Yemek önüne geldiğinde ne kadar uzun zamandır aç olduğunu hatırladı. Kendini o kadar korsanların işini bitirmeye adamıştı ki, yaşamsal gereksinimlerini bir kenara bırakmıştı. Ayrıca görüğü kabuslar yüzünden uykusundan tat alamıyordu. Yorgun uyanıyordu sanki. Ya da öyle hissediyordu. Bugun babasını görmüştü rüyasında ama. Kabus değildi bu seferki. Babası affettiğini söylemişti ona. Belki kendi hayal gücünün ürettiği bir şeydi bu. Burada olmak, korsanlarla savaşmak, babasına verdiği söz uğruna bir şeyler yapmak... Bunlardı rüyanın sebebi belki. Aklından atamıyordu o lanetli günü. Babasını kesişini. Bilseydi yapmazdı. Babasının dileği bile olsa, dünyayı kurtaracak şey bile olsa, tüm insanlığın iyiliği buna bile bağlı olsa ailesine zarar vermeyi tercih etmezdi. Elini sıktı. Annesi geldi aklına. Uygun bir zamanda aramalıydı onuda. Annesini de üzmek istemiyordu. Geriye bir tek o kalmıştı. Bir de babasından hatıra kılıç ve kılıç sanatı. Kılıcının kabzasına dokundu. Babasının dokunuşlarını getirdi aklına. Kafasını okşayışını. Bilek güreşi yaptıkları zamanı, ilk kılıcını verdiği zamanı, onu öptüğü zamanı. Çok eskidenmiş gibi geliyordu artık o zamanlar. Gözleri ıslanmıştı biraz. Dikkatini toplayıp binbaşı Yuri'ye döndü. "Tuğamiral Bilson'un meyve yeteneği hakkında bir şeyler biliyor musunuz efendim?" diye sordu...



-- Edited by GOD Kenshin on Tuesday 24th of July 2012 12:20:44 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 23, 2012
Permalink   
 

Siz konuşurken yemekleriniz geliyor. Yuri bir yandan sofraya bakarken sana cevap veriyor: "Oo Kenshin Bunlar buralarda konuşulacak şeyler değil hem ben sana bir denizci için falanca belkide korsandır diyemem bu doğru olmaz. Bütün bunların dışında bizim zaten Sorunumuz gemideki bir kaç kişi değil. yukarıdaki adamlar." Bunları söylerken eliyle omzuna urarak rütbelileri işaret ediyordu.



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 25, 2012
Permalink   
 

Binbaşı Yuri'nin odası kendi odasının 2 katı büyüklükteydi. Odasında koltuk takımı bile vardı. Ama kendisinin odası küçük, ya da içinde koltuk takımı yok diye şikayet edecek değildi. Sevmezdi böyle şeyleri zaten. İhtiyacı olan yatağı ve çalışma masası vardı. Bu ona yetiyordu. Kenshin davet üzerine teşekkür edip oturdu. Binbaşı Yuri'nin sorusu üzerine "Öncelikle Tuğamiral Bilson'ın meyve yeteneğini merak ediyorum. Ayrıca meyveler hakkında bildiğiniz her şeyi." dedi. Biraz kızarmıştı. Babasına sorduğu sorular geldi aklına. "Küçüğün meraklılığı tuttu" derdi hep babası. Sonra da açıklardı her şeyi. Yeni şeyleri öğrenmeyi severdi hep. Yıldız isimlerini öğrenmek için kılıç çalışmasını erteleyişi geldi aklına. Kılıç çalışmayı çok severdi halbuki. Babası da normalde çalışmadığına kızmasına rağmen her zaman ki tepkisini vermişti. Kaşlarını bükmüş "Küçüğün meraklılığı tuttu" demişti ve sonrasında gülümsemiş her şeyi açıklamıştı. Dikkatini karşısında oturan Binbaşına yöneltti...



-- Edited by GOD Kenshin on Wednesday 25th of July 2012 04:40:53 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 25, 2012
Permalink   
 

Yuri bir dosya çıkarıyor ve dosyasından bir resim çekiyor sana gösterip: "Şu resme bak işte Emily-sanın gücü bu"

Spoiler
Diyor."Emily-San yediği şeytan meyvesiyle bir mumyaya dönüşebiliyor. Aslında onu savaşırken görmeni isterdim karşıdaki düşmanın kaç kişi olduğunun bir önemi yoktur onun için sadewce bir kaç saniyede biter bütün dövüş; Şeytan meyvelerine gelince onlar hakkında çok şey biliyorum ama bunları teker teker sorarak öğrenmelisin ve ilk soru benden: Kahve içer misin ?"



-- Edited by Rayleigh on Wednesday 25th of July 2012 09:24:31 PM



-- Edited by Rayleigh on Wednesday 25th of July 2012 09:38:48 PM

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 25, 2012
Permalink   
 

Out:Yanlış anlama ama hiç bir şey anlamadım resimden :)

Mumya meyvesi... Tuğamiral Bilson'a saygısı artmıştı. Böyle bir güç bu savaşta onu terkettiği için üzülüyordu. Düşman bunun için sürmüştü onu. Artık işi daha zordu. Koca bir korsanlar topluluğunu ve kendi içlerindeki casusları yenmesi gerekiyordu. Ayrıca üst rütbeli casuslarda vardı. İşin içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu...

Kahve teklifini teşekkür ederek kabul etti. Normalde sevmezdi ama reddetmenin kabalık olacağını düşündü. Ve sorularına başladı. "Kaç çeşit şeytan meyvesi var? Hepsinin zayıflığı aynı mı? Nereden geliyor şeytan meyveleri? Karargahta şeytan meyvesi yiyen çok kişi var mı? Korsanlarda mı daha çok var yoksa marinelerde mi? Bunun için alınabilecek önlemler nelerdir?" Cevap beklemeden bütün soruları sormaya başladı. Meraklı tarafı uyanmıştı yine. O yaşlı adamda bu güçten varsa onu yenecek bir şeyler bulması gerekiyordu. Ayrıca Kenshin'in kendiside bu zayıflıklardan etkilenecekti. Düşman bunları biliyorsa buna karşı bir önlem geliştirmesi gerekiyordu. Üst rütbeli casuslar olduğuna göre onunda şeytan meyvesi olduğunu bilmeleri süpriz olmazdı. Buna hazırlıklı olmalıydı, ama tek güvendiği meyvesi değildi. Babasından miras kalan kılıç tekniği. En önemli gücü buydu. Düşman ne kadar tanısada onu kesesinde sakladığı bir kaç şey vardı hala. Binbaşı kahveleri getirmişti. Teşekkür edip aldı ve cevap beklemeye başladı...



-- Edited by GOD Kenshin on Wednesday 25th of July 2012 09:45:34 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 25, 2012
Permalink   
 

Neredeyse yemeğini bitirmiştin kafanı karıştan sorular yüzünden akıp giden zamanı unuttun. Yuiriye dönüp: "Tuğamiral Bilson'un meyve yeteneği hakkında bir şeyler biliyor musunuz efendim?" diye soruyorsun. Yuri sorun karşısında biraz şaşırıyor sonra. Mendiliyle ağzını silip ayağa kalkıyor: "Anlaşılan biraz soru cevaplamamız gerekicek bu gün değil mi? Gel odama geçelim. Orada sorularını cevaplayabilirim." Bu kibar teklif senin için çok ilgi çekici olsa da bir yandanda bu gün neredeyse hiçbir şey yapmadın eğer akşama kadar da yurinin yanında kalırsan bu günü boşa geçirmiş olabilirim diye düşünüyorsun.



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 25, 2012
Permalink   
 

Her ne kadar düşmanla ilgili bilgiler bulmak istese de, şeytan meyvesinin gizemi onu cezbetmişti. Yeni öğrendiği lanetin adı, beraberinde büyük bir merak getirmişti. Ne tür meyveler var? Zayıflıkları ve avantajları nelerdir? Nereden gelir bu şeytan meyveleri? Bu sorular aklını kurcalıyordu. Bu yüzden tüm gününü harcayacakmış gibi görünüyordu. Yemeği neredeyse bitmişti. Gerçekten çok beğenmişti. Karnı da doymuştu. "Tabi ki efendim." dedi ve odaya doğru yürümeye başladılar. Akşam Tuğamiral Bilson'ın veda töreni vardı. Ona da katılması gerekiyordu. Koca bir günü yakmış gibi geliyordu. Törende tabi ki gözünü dört açacaktı. Daha önce de düşünmüştü bunu. Korsanların orada görünüp başarılarından övünmelerini bekliyordu. İnsanların doğasında vardı bu. Bir katil her zaman suç yerine geri dönerdi. Neler başardığına bakıp övünürdü. İnsanlar başarılarının takdir edilmesini ister hep. Bu yüzden korsanların gelmesini bekliyordu. Tabi ki o kalabalıkta onları bulması imkansız gibi bir şeydi ama ona zarfı getiren kişiyi ya da kömürlükteki o yaşlı pisliği görünce tanıyabilirdi. Ayrıca tapınak şovalyeleri hakkında da bir şeyler öğrenmişti. Bunları kullanabilirdi...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 25, 2012
Permalink   
 

Binbaşıyla berbar Odasına geçiyorsunuz seninkinde iki kat daha büyük bir odası vardı hatta odasında bir koltuk takımı bile vardı koltuklardan birine oturarak sana sesleniyor: "Gel kenshin otur; Şimdi bana merak ettiğin tüm soruları sorabilirsin."



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 27, 2012
Permalink   
 

"Cevaplar için teşekkür ederim." Deniz taşı... Yüzememesinin sebebi deniz değilde denizde bulunan ve şeytan meyvesi kullanıcılarını etkileyen bir enerji yayan taşmış. O zaman o taşın su dışında kullanılması mümkün ve çok zekiceydi. Bunun da geminin yapımcısı Vegapunk tarafından bulunup bulunmadığını merak ediyordu. Dahi denilen adam. Hayatında istediği en çok şeylerden biri de onunla tanışmak olmuştu. Her zaman meraklıydı ve bilimi seviyordu. Böyle bir adamla tanışmanın ona açacağı fırsatları düşünemiyordu bile. Ayrıca denizciler yemeden önce bile şeytan meyvesinin ne gibi özellikleri olabileceğini anlayabiliyormuş. Tam da Dünya HÜkümetinden beklediği gibi başı boş korsanlardan çok daha ilerdeydiler. Rakiplerini yenmesi için aldığı cevaplar gerçekten çok değerliydi. Ayrıca meyve çeşitlerini de çok merak ediyordu. Nasıl kategorize ediliyordu? İsimleri nelerdi? Kömürlükte ki adamınki bu üçünden hangisiydi? Bunları çok merak ediyordu. Ama bunları Binbaşı Yuri bile biliyor olamazdı.
Başka sorusu yoktu. Şu an tek istediği Deniz taşına nasıl ulaşacağıydı. Binbaşına dönüp "Efendim, bu taşı elde etmek mümkün müdür, ayrıca nasıl kullanılır? Silaha ya da kılıca eklenmesi mümkün müdür?" dedi...



-- Edited by GOD Kenshin on Friday 27th of July 2012 01:03:54 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 27, 2012
Permalink   
 

Yuri bu kadar çok soru karşısında kalıca önce şaşırıyor sonra gülümseyerek cevaplamaya başlıyor: "Basitçe üç çeşit meyve vardır. Bunlarla ilgili detaylı bilgiyi elindeki kitaptan bulabilirsin. Ama önemliş olan şeyler şunlardır: İlk önce her meyvenin yüzmeyi engelleyen bir laneti vardır yani meyve kullanıcıları yüzemezler. Daha sonra bazı meyvelerin kendilerine has zayıflıkları vardır. Onları farkedebilmek büyük bir şanstır. Korsan ya da marine olmaları meyve oranlarını değiştirmez ama şunu söyliyebilirim ki korsanların kullandıkları meyveler genellikle rastgele karşılaşılmış şeylerdir aynı senin meyven gibi. Halbu ki Denizciler bu konuda daha bilgili hareketler yaparlar çoğu zaman senin anlayacağım hükumet bazen üst rütbeliler için meyveler temin edebilir. Meyvele karşı önlem almak için hükumetin bir çözümü var: Biz ona deiz taşı adını verdik. bu taş içinde denizin özelliklerini taşır ve bir meyve kullanıcısı ona dokunduğunda deniz etkisi gösterir yani kısa süreliğine de olsa gücünü kullanamaz ve sersemler. Eee Başka soru ?"



__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 27, 2012
Permalink   
 

"Bizim elimizde bu taştan yapılmış kelepçeler ve ağlar bulunur." Diyor ve masasına doğru gidip alttan bir kelepçe çıkarıyor. Kelepçeyi sana doğru atarken: "İşte şuna bir göz at." diye gülüyor. Kelepçeyi refleksif olarak tuttuğun an bir anda güçsüzleşiyor ve kendini iyi hissetmiyorsun. "Evet. yere bıraksan senin için daha iyi olur. Karargahta bunlardan çok var. Ama bu denizlerde şeytan meyvesine pek rastlanmaz, yani senin gücün bir şans kenshin." Yur isözünübitiremeden içeriye Bou ve arkasında bir kaç asker giriyorlar. Bou hemen söze giriyor: "Yuri saldırı için hazırlanmış özel timi kurduk. İşte bu arkadaşlar ekibin başında olacaklar ve bunlar gibi otuz eğitimli askerimiz daha var hepsi en az çavuş rütbesindeki adamlarımız." Arkadaki adamları göstererek konuşuyordu tekrar önünü döndüğünde seni fark etti: "Ah kenshin sen demi buradaydın. Yeni askerlerimizi nasıl buldun?"

x1.png



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 27, 2012
Permalink   
 

Binbaşı Yuri'nin attığı taştan kelepçeyi tuttuğu anda güçsüz düşmüştü. Aynı denize düştüğü gibi. Kendini bir an boğuluyor gibi hissetmişti. Bu taşın yarattığı bir etki mi yoksa aynı enerjiyi yayan denize düştüğünde güçsüz düşüp neredeyse boğulması mıydı bilmiyordu. Meyveyi yemesinden 3 gün sonraydı. Ormanda bulduğu meyvenin kötü tadı ağzından çıkmamıştı daha. Antremanlarına ara verip denize girmeye karar vermişti. Yaklaşık 2 saat yürüyüp bomboş kumsala varmıştı ve kendini denize bırakmıştı. Çok iyi yüzücü olmasına rağmen hiç bir harekette bulunamıyordu. Sadece öylece çöküyordu denizin dibine. Güneş ve aydınlık uzaklaşıyordu sadece. Deniz giderek karanlık ve soğuk oluyordu. Cİğerleri yanmaya başlamıştı. Ciğerleri nefes için haykırırken beyni ağzını kapalı tutmasını tembihliyordu. Sonunda galip gelen ciğerleri olmuştu ve ağzını açıp bir sürü deniz suyuna maruz kalmıştı. Sonrasında hatırladığı sahilde öylece yattığıydı. Onu kimin cehennemden çekip kurtardığını bilmiyordu ama hayatını kurtarmıştı. Etrafına bakındı kimseyi göremedi. Sonra içinde bir şey hissetti. Beyin saçmalıyordu. Karşıdaki ağaçta göz çıkarabileceğini düşünmüştü bir an. Fazla deniz suyu yuttuğu için olmalıydı. Evet, başka açıklaması yoktu. Ama beyni kendinden çok emindi. İlk defa o zaman kullanmıştı yeteneğini, ve ilk defa o zaman öğrenmişti lanetini. Bunların o meyveden olduğunu anlaması ise şeytan meyvesini duyduğunda olmuştu. O zamana kadar sadece bir teoriydi bu düşünce. Ne kadar imkansız gelse de gerçek olmuştu. Düşüncelerinde boğulurken kapı açılmıştı. Binbaşı Bou ve görünüşlerinden anladığı kadarıyla dalış takımı gelmişti.
Binbaşı Bou'nun sorusu üzerine "Dalış timi içimi rahatlatıyor efendim. Sebebini biliyorsunuz zaten. Saldırı ne zaman başlıyor?" diye soru yöneltti...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 27, 2012
Permalink   
 

Bou yurinin yanına bir yerlere oturduktan sonra: "Onlar bizim komutanı kaybetmemizle beraber güçsüz düştüğümüzü düşünüyorlar biz ise bu gece törenden sonra ilk gözlem ekibini diken adasına çıkaracağız." Kendine has gülüşüyle gülerken bütün ciddiyetini yüzünden atan Bou etrafta yiyecek bir şeyler araştırmaya başlıyor. Ve kısa aramalı sonunda bulduğu çikolataları yuri'nin şimdi onun için koyduğu kahvesine batırarak yemeye başlıyor.



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 27, 2012
Permalink   
 

Akşam saldırı olacaktı. İşte bu beklediği fırsattı. Kendisi de gitmek istiyordu ama kıyafetlerden anladığı kadarıyla gemi açıkta bekleyecekti, sonrasında ise dalış takımı su altından ilerleyecekti. Kaptan Bou çikolata ve kahve içerken, Kenshin sorusunu yöneltti. "Acaba benim de adaya çıkma şansım var mı? Bu fırsatı kaçırmak istemiyorum. Yeteneğim sayesinde burada ki herkesten daha fazla şey öğrenebilme şansım var." dedi. Gerçekten de herkesten daha iyi casusluk yapabilirdi. İstediği yerde kulak çıkarıp konuşmaları dinleyebilir, istediği yerde göz çıkarıp etrafı izleyebilirdi. Şeytan meyvesi yeteneği ona aynı zamanda mükemmel bir casusluk yeteneği kazandırmıştı. Her ne kadar çıkamıyacağının farkında olsa da soruyu sormak istemişti. O korsanları yakalamak istiyordu. Artık onları yenmeye daha yakındı. Şeytan meyvesi gücünü nasıl iptal edeceğini bile öğrenmişti. Deniz taşı ağ ve kelepçelerle korsanların içini bitirebilirlerdi...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 28, 2012
Permalink   
 

Bou çok rahat bir şekilde bir oraya bir oraya gidip odayı karıştırıyor be bir şeyler bulup yiyor. Sen operasyona katılmak istediğin sırada o kapının sağ tarafındaki çekmeceler arasında bir şarap bulmuş ve zafer veren bir ifadeyle Yurinin yanındaki koltuğuna doğru yürümeye başladı. Bou otururken yanında getirdiği askerlerde kapıyı dışarıdan kapatıyorlardı. Binbaşının bu hareketlerine gülen rütbedaşı Yuri: "Nasıl buldun yine? Bu sefer çok iyi sakladığımı düşünmüştüm." Her zaman ki huzur veren gülüşüyle başlıyor Bou: "He he heh Bugünkü ganimet çok iyi ha? he he heh. Bu arada kenshin elbette istersen katılabilirsin yeteneğin çok işimize yarıyacaktır. Şarap içer misin?"



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 28, 2012
Permalink   
 

"Teşekkür ederim efendim. Ama alkol kullanmıyorum. Babamdan kalan bir öğüt." dedi. Diğer şeyleri nezaketen kabul edebilirdi ama alkolü asla kullanmazdı. "Gerçek kılıç ustası sarhoş olmaz." Tabi ki babasının sözü direk olarak içmemesi üzerine değildi ama kendine güvenmiyordu. Sarhoş olup babasına ihanet etmeyi kabul edemezdi.
"Göreve kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Nihayet o korsanların sonunu getirmek için bir şeyler yapabiliriz." Gerçekten çok sevinmişti. Aklında kesin reddedileceğini düşünüyordu ama kabul edilmişti işte. İçinde bir yerdeki alev büyümüştü. Heyecanlıydı. İçinde sonsuz bir enerji vardı sanki. Sanki koşarak, yüzerek gidebilirdi o korsanları öldürmeye. Anlam verememişti ama sevmişti bu durumu. Binbaşı Bou şarapları doldururken kapı dışarıdan kapanmıştı. Sadece 3 kişi kalmışlardı şimdi. "Efendim yanlış anlamayın ama, adaya çıkacağımızı kaç kişi biliyor? Yoldaşlarıma güvenememek beni ne kadar rahatsız etse de, her ihtimali düşünmeliyiz. Pusuya düşürülebiliriz." dedi...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 28, 2012
Permalink   
 

Şarap istememen üzerine Bou kendisine ve Yuri'ye şarap koyuyor. "Genç adam dikkatli ol! bu sadece bir keşif gezisi olacak fazla ateşli hareketler bize zarar verir unutma. Adaya çıkacağımızı sadece ekip sen ben ve Yuri biliyor. Ve bir de Emily-san Bu arada eğer katılacaksan onunla görüşüp vedalaşmalısın çünki bizler törende bulunmayacağız." Kalkıp Yurinin masasına oturuyor bir kağıda bir şeyler yazıp altına imza atıyor. Tekrar yanınıza gelince kağıdı yuriye vererek: "İşte bu kenshinin benden aldığı izin bu gün hastaydı ve odasında dinleniyor. Bu arada kenshin. dün ki olaydan dolayı sana ikramiye ödülü verildi odana bir çocukla gönderdim."



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 28, 2012
Permalink   
 

"Peki efendim." Gerçekten de fazla heyecanlanmıştı. Marine'in başına bu kadar sorun çıkaran bir tayfayı tek başına alt edebileceğine inanmıştı bir an. Binbaşı Bou kalkıp masada bir şeyler yazarken beyni deli gibi çalışıyordu. Bir şekilde onları yenmenin bir yolunu bulabilir miydi acaba? Kaç kişilerdi? Güçleri ne kadardı? Gördüğü adamda şeytan meyvesi olması büyük olasılıktı ama tayfanın arananlarından biri bile değildi. -En azından bildiği kadarıyla.- Diğer 3 aranan adamın şeytan meyvesi var mıydı acaba? Kaptan tek başına neredeyse 27 milyondu. Babasından miras aldığı şeyi en güçlülerle denemek istiyordu. Belki de bu yüzden bu kadar savaşmak istiyordu. Babası bu teknikle civar köylerdeki tüm dojoları alt etmişti. Hiten mitsurugi-Ryü tekniğinin 28. ustası olarak ne kadar ileriye gidebilecekti. Yeni bir öğrenci bulmayı düşünmemişti hiç. Böyle lanetli, babasını öldüren pis tekniği kendiyle birlikte cehenneme götürmeye karar vermişti. Son ustası olmaya karar vermişti. Tekniği onunla birlikte son bulacaktı. Hep böyle düşünmüştü. Ama bir usta olarak sonraki nesile aktarmakta göreviydi. Tekniği babasından ve ustasından alarak bir nevi yemin etmişti. Ölümden korktuğu için değil. Bir öğrenciye ustasını öldürtmenin acısını yaşadığı için öğretmeyecekti. Kendi yaşadığı acıyı başkasına yaşatmayacaktı.
Kendi adını duyana kadar zihin denizinde yüzüyordu. Binbaşı Bou ödülle ilgili bir şey demişti. "Peki efendim. Hem Tuğamiral Bilson'la vedalaşmak hem de hazırlanmak için izninizi istiyorum. Nerede ve ne zaman buluşmamız gerekiyor?" diye sordu. Cevabını aldığında selamını verip odadan çıktı. Önce Tuğamiral Bilson'ın odasına gidecekti...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 28, 2012
Permalink   
 

Binbaşıları selamlayarak odadan çıkıyorsun. İlk önce Tuğamirale uğramak istediğin için onun odasına giden koridora dönüyorsun. Emily'nin odasının önüne geldiğinde kapısında hala yüzbaşı yazdığını görüyorsun. Kapıyı çalınca içeriden gel sesini duyup giriyorsun. Bilson içeride eşyalarını topluyor. Sen girince işini bırakıp sana dönüyor. "Hoşgeldin Asteğmen Kenshin. Yeni rütbeni tebrik ederim."



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 28, 2012
Permalink   
 

"Hoşbulduk efendim. Teşekkür ederim ama hakettiğim bir rütbe değil. Üst rütbelilerin oyununa geldik." Rütbe atladığına sevinememişti bir türlü. Korsanlarla olan savaşını bir isyan gibi gösterip Yüzbaşı Bilson'un sürülmesine neden olmuşlardı. Kenshin ve diğer 2 yüzbaşının da rütbeleri arttırılmıştı. Bu yüzden kabul edemiyordu. Daha yeni tanışmışken kaybedilen bir dost. Ama yemin etmişti Bunun intikamını alacaktı. Bunun içinde Templer korsanlarının ve Marine'de ki casusların işini bitirmesi gerekiyordu. Tekrar Tuğramira Bilson'a dönerek "Binbaşı Bou'dan çıkartmaya katılmak için izin aldım. Şimdiden vedalaşmak için geldim. İçiniz rahat olsun efendim. O korsanların barışı baltalamalarına izin vermeyeceğiz." dedi. Biraz heyecanlanmıştı yine. Sesi biraz yükselmişti. "Olayları açığa kavuşturduktan sonra tekrar kaptanımız olmanız dileğiyle"dedi ve selamını verdi...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 28, 2012
Permalink   
 

Geldiğinden beri gözlemlediğin üzere zaten Emily Bilson bu tür konularda duyarsız biriydi. Bunlar onun için Basit duygulardı ama bu sefer beklemediğin bir hareket yaparak bir espri ile geçiştirmişti konuşmaları: "Ne yani delikanlı tekrar yüzbaşı olmamı filan mı istiyorsun ?" Sonra eşya bırakmayı bırakıp massında duran yirmi yirmi beş bardak kadar soğuk içeceklerden bir bardağı çekerek kafasına dikti: "Kendine bir içki ısmarla genç adam."



__________________
 
1 2  >  Last»  | Page of 2  sorted by
Quick Reply

Please log in to post quick replies.



Create your own FREE Forum
Report Abuse
Powered by ActiveBoard