One Piece Rpg

Odandan çıkıp ilk gördüğün elemana lokantanın yerini soruyorsun. Daha sonra çocuğun dediği üzre üst kata çıkıp lokantayı buluyorsun. Lokantaya girdiğinde içeride iki kısım var: "Astsubay-Er-Erbaş" yazan bir kapı ve yanında "Subaylar" yazan bir diğer kapı var. Subay girişinden içeri girdiğine Tam bir restorantla karşılaşıyorsun sol tarafında uzunca bir mutfak kısmı ve camın içinde hazırlanmış yemek çeşitleri... Sağ ise şehre bakan dev pencerelerle kapatılmış. İçerideki masaların tamamı yuvarlak masalar. Anlaşılan burası karargahın geri kalanına göre çok daha nezih bir yer. Sen içeriye göz atarken bir anda yüzbaşının koluna girdiğini görüyorsun. "Eee Hadi Latnis gelmiyor musun ?" Yüzbaşıya gülümseyip selamlaşıyorsun daha sonra seni oturdukları masaya götürüyor. Masada sizden başka bir binbaşı, iki teğmen ve Yarbay var. Hepsini yüzü gülüyor ve eğlenceli bir sohbet içindeler. Sen oturunca Biri eliyle garsona işaret ediyor. Binbaşı sana doğru: "Hoş geldin latnis. Ben binbaşı Tambe. Seni aslında kahvaltıda bekliyorduk ama olsun. yoksa bize kendinden bahsetmiyecek misin?" Bir yandanda garson gelmiş siparişleri alıyordu.

Sanırım çok güzel bir ortama girdim herkes çok içten gülümsüyor bunu hissedebiliyorum  bu masadaki insanlara güvenebilirim ve onlarla iş birliği yapabilirim diye düşünüyorum .

Yarbay Mebin'e dönerek "Memnuniyet duyarım efendim daha önce de dediğim gibi büyükbabam sayesinde kılıçlarla büyüdüm her türlü kılıcı incelemek isterim ve bir kılıç ustası olarak benden daha güclü biri ile duello yaparak kendimi test etmek isterim" konuşmam bittikten sonra yemeğimi yemeye devam ediyorum.

Mebin gülümsiyerek ayağa kalkıyor. Onunla berabar masadaki herkes hatta diğer masadakilerde ayağa kalkıyorlar. "Beyler afiyet olsun." Diyor ve sonra: "Her zaman ki gibi buluşalım." Sana dönerek: "İki saat sonrası için kendini hazırla genç adam." Diyerek Lokantadan çıkıyor. Onunla beraber Teğmen kardeşlerde lokantadan çıkıyorlar geriye sen yüz başı ve binbaşı kalıyorsunuz.

-- Edited by Rayleigh on Monday 23rd of July 2012 07:36:15 PM

Yemeği güzel bir sohbetle geçiriyorsunuz. Yemeğin ardından Mebin ayağa kalkıyor. "Genç adam Biraz pokerden çekinmezsin değil mi ?" diye soruyor.

"Peki efendim sizlere afiyet olsun akşama tekrar görüşürüz" diyorum ve yemekhaneden ayrlıyorum. Direk olarak odama geçip yatağa uzanıyorum Binbaşı,Yüzbaşı ve Teğmenler çok iyi insanlar yani en azından Merkez Karargahın'daki üst rütbelilerden çok daha iyiler iyi ki orda kalmıyıp buraya atanmışım ama yine de dikkatli olmam gerek Tuğamiral Emily Bilson için düzenlenicek parti de bir kaç ipucu yakalıyabilirim ama her ne olursa olsun tek başıma bir şey yapabiliceğimi sanmıyorum üst rütbeli kişilerin yardımı ile bu şehirde dönen olayları aydınlatabiliriz ve düşüncelere dalıp gidiyorum. Saate baktığımda neredeyse 2 saat olmak üzereydii odadan cıkıp buluşma yeri olan Yüzbaşı'nın odasına gidiyorum ve kapıyı çalıyorum.

Kapıyı çalmama rağmen kimse cevap vermiyordu halbuki yüzbaşı ile kendi odasında buluşucaktık Yüzbaşı'nın kişiliğine bakarsak beni unutucağını sanmıyorum bir aksilik mi var aceba diye düşünmeye başladım. Kapının önünden biri geçene kadar bekliyorum ve bir asker geldiğinde "Yüzbaşı Bitavara'yı gördün mü ?" diye soruyorum.

 Öyle dalmışım ki hiç bir gürültü patırdı duymamışım lanet olsun . Yüzümün şekli değişiyor ve asker ile beraber bende onun arkasından koşmaya başlıyorum saldırı ne ara olmuştu böyle bir şeyi nasıl duymam acele etmem gerek . Gerçekten çok sinirlenmiştim hemde kendime kızıyordum nasıl bunca gürültüyü ve hareketliği duymam diye.  Askerin peşinden giderken "Saldırı ne ara gerçekleşti ve beni derhal olayların olduğu yere götür" diyorum 

Onca süphelendiğim şeyden sonra bir şeyler yoluna girmiş gibi duruyordu ama birden devrimciler ayaklandı. Tamamen hazırlıksız yakalandım. Şans eseri kılıcım yanımdaydı bari Binbaşı bana kendi kılıcını göstericekti bende ona kendi kılıcımı göstermek için kılıcımı yanıma almıştım. Hemen olaylara dahil olmalıyım.

 

Önündeki askerle beraber merdivenleri hızla inmeye başladın etraftaki insanlar inanılmaz bir koşuşturmaca içinde önündeki adam seni zemin katın altında bir mahzene götürüyor. Hızla mahzene girip kılıcını çektiğinde içeride yüz başı ve diğer arkadaşları kumar masasında buluyorsun. Sen kılıcını çekmiş bir şekilde öyle dururken Onlar sana doğru kahkahalarla gülüyorlar.Hepsinin kafalarında farklı bir ses çıkıyor. Bir tanesi "Güzel şakaydı ama" Diyor diğer bir tanesi ise "Kılıçta fena sayılmazmış ha" Diye kahkahaları iyice yükseltiyor.

Yüzbaşı bir yandan hala gülerek seni masaya çağırıyor. Yemek sırasındaki tayfa tam kadro burada. Masanın etrafında toplanmış durumdalar. Asteğmenlerden biri nesine diye soruyor. sen masaya otururken kardeşi ne oynayacağız ki diye soruyla cevap veriyor tekrar. Masada bu muhabbetler sürerken binbaşıda şarap getiriyor ve herkeze doldurduktan sonra sana sorruyor: "Latnis şarap içersin değil mi ?"

Bana daha ilginç şakalar yapmayı bile planlamışlar haha eğer odama 2 kişi gelseydi ve devrimci olduklarını söyleselerdi kalpten gidebilirdim herhalde.  Bir süre kart oyunları oynuyoruz çok eğlenceli vakit geçirdiğimi söyleyebilirim zaman su gibi akıp gitmişti evet gerçekten burası merkez karagahına göre çok farklı bana şaka bile yaptıllar sanırım iyice kabul görmeye başladım burada. Kart oyunu oynamayı bıraktığımızda herkes bir birine birşeyler anlatıyordu bir sessizlik oluştuğunda ortaya atlıyorum ve "İlkez bu krallığa ayak bastığımda şehir büyüleyici derece güzelliğini farkettim ama insanlar bu şehirin huzur verici görüntüsüne rağmen çok gergindi şehire ilk ayak bastığımda krallık gardiyanlarından birine merkez karargahının nerede olduğunu sordum ve beni pek iyi karşılamadıklarını söyleyebilirim aynı şekilde merkez karagahında bir gün geçirdim ve orada ki üst rütbelilere soru sormaya calıştığımda beni duymazdan geldiler daha sonrasında şehirdeki esnaflara burada neler olduğunu sordum ve bu krallıkta bir devrim olayı yaşandığını söylediler ve bu olaydan sonra Gyabir-san ve Matlajev-san tarafından gönderilen bir hediye aldım açıkcası bunun bir rüşvet girişimi olduğunu düşünüyorum bu şehire daha yeni atanmama rağmen buraya gelir gelmez bir hediye almam beni şaşırmıştı bazı üst rütbeliler de bu işin içinde olabiliceğini düşünmeye başladım ve merkez karargahında görmezden gelinmem ile beraber bazı şeylerin üstünü örtümeye calıştıklarını düşünmeye başladım. Biz denizcilerin görevi masum insanları korumak ve onların huzur içerisinde yaşamasını sağlamak ama bu şehirde ki huzursuzluğun sebebi denizciler sanki bunların sebebi nedir sizler benden  uzun süredir buradasınız bu konular hakkında ne düşündüğünüzü merak ediyorum " bu konuyu açıp açmama konusunda biraz gergin olsamda herşeyi söyledikten sonra biraz rahatlıyorum. 

Yarbay'ın söylediklerini pür dikkat dinledikten sonra. "Bunları duyduktan sonra buranın halkına hak veriyorum açıkcası. Merkez karagahının üst rütbelileri bana çok güvensiz geliyorlar açıkcası bazı üst rütbelilerin  Matlajev'in veya şehirin önde gelen başka birisinin adamı olabiliceğini düşünüyorum zaten  Matlajev kralın kız kardeşi ile eviliymiş bunu göz önünede bulundurursak Kral'a karşı lafı geçiyor olabilir ayrıca Krallığın hazinesini kullanmasıda cabası..  "

 

Sanırım bu şehirdeki en büyük tehtid Matlajev krallık hazinesini kullanıyor ve ayrıca şehirin neredeyse tamamı su kanallarından oluştuğunu düşünürsek Matlajev gibi bir kayık tüccarı çok fazla para kazanıyordur bu  işi araştırmam gerek herşeyin anahtarı  Matlajev olabilir. Tuğamiral'in partsinide bu adamdan gözümü ayırmıycağım.

O sırada bulunduğunuz mahzenin kapısı çalınıyor. İçeri giren Yarbayın emir eri... Elinde bir iletişim den den mushi'si taşıyor. Yarbayın yanına gelerek elindeki den den mushiyi uzatıyor. Den den mushiyi alan yarbay adeta suçlu bir ifadeyle ezile büzüle konuşmaya başlıyor. Her halinden Bir üstüyle konuştuğu belli oluyordu. En son tamam hemen geliyorum diyim telefonu kapattı. Sen gecenin bu saatinde merkezi üste niye çağırdılar acaba diye düşünürken Yarbay size dönüyor ve "Beni hanım çağırıyor çocuklar çok geç kaldım hadi yarın görüşürüz. Siz de pek kalmayın" Diyerek çıkıyor.

Yarbay'ın gitmesi ile beraber herkes yavaş yavaş kalkmaya hazırlanıyordu Yarbay'dan sonra Binbaşı mahsende ayrıldı ve ayrıldığı sırada "Düşüncelerini bu kadar belli etme genç adam." dedi ve herkesi başı ile tek tek selamladı daha sonra ben de Binbaşını selamladıktan sonra  "Gerçekten geç olmuş gibi dağılsak iyi olur bu gün iyi eğlendik." dedi ve  Binbaşı mahsenden ayrıldı daha sonra Asteğmenler de mahsenden ayrıldı. Binbaşının son sözleri biraz kafamı karıştırmıştı bana düşüncelerini belli etme diyerekten neyi kasıt ediyordu ben bunu düşünürken Yüzbaşı da mahsenden ayrılmak için ayağı kalktı "Bizde odalarımıza çıkaşım öyleyse" dedi "Ah efendim dalmışım evet saat geç olmaya başladı odalarmıza çekilsek iyi olur. İyi akşamlar efendimiz eşinize ve çocuklarınza benden selam söylersiniz bir hafta sonu sizi ziyaret etmek istiyorum" diyorum mahsenden ayrılıp odama gidiyorum.

Odama girdiğimde direk olarak yatıyorum neticesinde yarın yapmak istediğim şeyler var biraz yorucu bir gün olucak benim için ilk önce silah deposundan ekipman almak istiyorum buraya daha sonra bazı araştırmalar  yapıcağım bu yüzden şimdilik dinlrensem iyi olacaktır.

 

Rp-Out: Karargahtan bir adet tabanca ve bir adet ufak bıcak tarzı kücük kılıç almak istiyorum ekipmandan kastım o eğer depodan filan ekipman almam mümkün değilse o kısımı yok sayabiliriz. 

-- Edited by Latnis on Tuesday 31st of July 2012 11:55:56 AM