One Piece Rpg

Members Login
Username 
 
Password 
    Remember Me  
 

Topic: Dikenli adaya çıkartma..

Post Info
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 28, 2012
Dikenli adaya çıkartma..
Permalink   
 

Odasında öylece oturuyordu. Yatağında içinde ikramiyesinin bulunduğu 20.000 beli duruyordu. Saatine baktı, çıkartma için buluşmalarına 2.5 saat kalmıştı. Yarım saat öylece oturup beklemişti. Neyi, kimi beklediğini bilmiyordu...

Aniden fırlayıp yere yattı. Şınav pozisyonu aldı. Gücünü ve enerjisini dizginliyemiyordu. İçindeki hırs ve öfke bir yaratığa dönüşmüştü adeta. Tüm korsanları öldürmesini söylüyordu. Kan açlığı çekiyordu sanki. Gözünde canlanan resimler rahatsız ediyordu onu. Kömürlükte Sabavey'i kesişi, kılıcının omzuna bir iğne gibi girişi ve babasını kesişi... Birden yüzüstü yere düştü. Sakinleşmişti biraz ama şınav çekmeye devam etti. 30 dakika sadece şınav çekti. 

Törene 2 saat kala.

Ayağını yatağının altına sıkıştırıp mekik çekmeye başladı. Nihayet içindeki canavar sakinleşiyordu. Görevde bu canavarın uyanmasına izin veremezdi. Arkadaşlarını ve görevini tehlikeye atamazdı. Kontrolden çıkıp saldırmak gibi bir delilik yaparsa bu kötü sonuçlar doğurabilirdi. 30 dakika boyunca mekik çekti.

Törene 1.5 saat kala.

Kılıcını eline aldı. Sadece sallıyordu. Ama antreman gibi gelmiyordu ona. 2 büyük kitap bulup kılıca bağladı. Daha da ağırlaşmıştı şimdi. Salladı, salladı... Kolundaki yorgunluğu ve acıyı hissedebiliyordu. Tatlı bir acıydı bu. Hücreleri yeter diyordu ama beyni devam et bu seni güçlü kılacak diyordu adeta. Devam etti. Beynine uydu. yarım saat boyunca salladı elindeki kılıcı. Onu yendiğinde babasının elinde tuttuğu kılıçtı bu. Birden gözünün önüne geldi bu duruşu. Kılıcı düştü. Saatine baktı. 1 saat kalmıştı artık. Duşa girdi.

Soğuk suyu açtı önce. Sakinleştirici ve canlandırıcı, hayata döndüren serinliği vardı. Su omuzundan akıp gidiyordu. Sırtına değdiğinde ürperdi önce. Sonra hayat buldu. Her damlada daha da canlanıyordu sanki. Biraz da sıcağı açıp 30 dakika güzel bir duş aldı. 

30 dakika kala. 

Yarım saati vardı şimdi. Düşmanları hakkında bilgi almak için sabahtan beri en çok merak ettiği şeye yöneldi. Şeytan meyvesi kitabını açıp yatağına oturdu. 10 dakika kala buluşmaya gidecekti onlarla. Yani okuması için 20 dakikası vardı hala...



-- Edited by GOD Kenshin on Saturday 28th of July 2012 04:45:28 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Jul 29, 2012
Permalink   
 

Kitabın her kelimesi merak ormanında attığı bir adım gibiydi. Her adımda daha fazla yaklaşıyordu kaynağa sanki. Ormanın içinde ilerledikçe merakı da geri de bıraktığı her ayak izinde biraz biraz azalıyordu. Kendi meyvesinin 3 çeşitten hangisi olduğunu anlaması pek zor olmadı. Paramecia tipi bir meyve yemişti. Ayrıca Tuğamiral Bilson'un da bu çeşit meyveden yediğini tahmin ediyordu. Merak ormanında adım adım ilerlerken beklediği zamanın geldiğini belirten işaret fişeği patlamıştı. Kapıda ki asker parolayla vaktin geldiğini belirtmişti. "Teşekkür ederim. Sanırım biraz hava almak iyi gelecek." dedi ve hazırlanmaya başladı. Alacak fazla bir şeyi yoktu. 2 kitabı özenli ve düzenli kilitli çekmecesine koydu. 2 kılıcını alarak çıkmaya hazırlandı. Kapıyı kapattıktan sonra biraz bekledi. İçindeki kana susamış yaratıktan hiç bir iz yoktu. Bu iyiye işaretti. Uzun süre çıkmamasını dilerken koridorda ilerledi. İlk defa gemiye girdiği an geldi aklına. Nasıl rahatsız olduğu. Sakladığı sırrı ve laneti. Suyun altında olmanın onu nasıl korkuttuğu.Ama bu 2 günde bu kadar ilerlemişti işte. Yeteneğinin şeytan meyvesi olduğunu öğrenmişti ve lanetinin gayet doğal olduğunu, Marine'ler arasında bile bir sürü şeytan meyvesi kullanıcısı olduğunu, ve bu lanetin onu Marine'den atılmasına neden olacak bir şey olmadığını öğrenmişti. Ayrıca Templer korsanlarıyla direk temas kurup, casuslarından birinin ölümüne, 2 tanesinin yakalanmasına sebep olmuştu. Her ne kadar kendi yoldaşlarını öldürmekten biraz suçluluk duysa da, içinde huzur vardı. Sabah gördüğü rüyayla birlikte doğru şeyi yaptığını anlamıştı. Babasının olmasını istediği bir evlat olmuştu. En azından öyle düşünüyordu, öyle istiyordu. Kendi öldürdüğü babasının hayal kırıklığı olmasını istemiyordu. Düşünce denizinde yüzerken kendini geminin dışında buldu. Serin geceye bıraktı kendini. Buluşma yerine doğru yürümeye başladı...



-- Edited by GOD Kenshin on Sunday 29th of July 2012 08:27:09 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Jul 30, 2012
Permalink   
 

Bir süre kitabı okuyorsun kitap iyice hoşuna gitmeye başlıyor. Bir süre sonra içindekiler kısmından şeytan meyvesi tiplerini buluyorsun bu en merak ettiğin konuydu hızla açıp önemli yerleri okuyorsun.

"Şeytan Meyvesi Tipleri
Şeytan Meyveleri, yendiği zaman ömür boyu sürecek özel bir güç veren bir çeşit meyvedir. Şeytan Meyvesi, üç kategoriye ayrılır. Zoan meyveleri, kullanıcıyı kısmen ya da tamamen belirli bir hayvana dönüştürür. Logia meyveleri, kullanıcıya "yaşayan vücut kısımlarını doğanın güçlerine dönüştürebilme" ve kontrol edebilme yeteneği verir. "Bunlar dışında diğerlerinin hepsi Paramecia kategorisinde toplanır."

Daha sonra aklına Binbaşıya sorduğun bir diğer soru geliyor ve kendini yine içindekiler kısmında buluyorsun.

"Şeytan Meyvelerinin Yan Etkileri
Şeytan meyvesi kullanıcıları, meyveyi yedikleri andan itibaren yüzme yeteneklerini kaybederler. Ayrıca vücutlarının bir kısmı bile deniz suyuna batsa, yetenekleri zayıflar ve güçten düşerler."

Biraz daha süre geçtikten sonra kapın çalınıyor içeriye giren bir çavuş sana: "Asteğmenim hasta olduğunuzu duydum birazhava almanızı tavsiye ederim uzun zamandır geminin su altındaki kısmındasınız" diyor. Bu beklediğin parolaydı anlaşılan zaman gelmişti.





__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 1, 2012
Permalink   
 

Buluşma yerine az kalmıştı ki bir gürültüyle irkilip silahlarına sarılıyorsun. Ama hemen sonra Tuğ amiral için verilen törenin başladığını anlayıp rahatlıyorsun. "Şu marineler çok gürültülü eğleniyorlar." Diye söylenerek devam ediyorsun geminin arka kısmında güverteyi temizleyen bir denizci görüyorsun fakat bu gemi bir yarı deniz altıydı ve güvertesi temizlenmezdi. Bunun ne anlama geldiğini düşünerek adama yaklaştığında adam yanlışlıkla olmuş gibi elindeki süpürgeyi suya düşürüyor. Bir anlık refleksle süpürgenin düştüğü yere bakıyorsun ve neredeyse karanlıkta tamamen görünmez olmuş olan bir deniz botunu görüyorsun İçindeki gaz maskeli adamlardan biri sana gelmeni işaret ediyor. Güvertede bir çok marine var bu yüzden farkedilmeden bu kara bota binmenin bir yolunu bulmalısın.



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 1, 2012
Permalink   
 
Duyduğu gürültüyle irkilmişti. Bir saldırı olduğunu düşünüp kılıcının kınını tuttu. Sonra aklına Tuğamiral Bilson'ın töreni geldi. Rahatlamıştı biraz. Tam korsanlara saldıracakken, en azından adalarına çıkartma yapacakken, korsanlardan saldırı gelmesi en kötü senaryolardan biriydi. Biraz rahatlayıp geminin arka kısmına ilerledi. Güverteyi temizleyen bir denizci geminin sonunda buluşma yerine yakın duruyordu. Biraz şüpheli davranıyordu. Kenshin kılıcının ucunu tuttu ve yürümeye devam etti. Kenshin yaklaşınca adam elindeki süpürgeyi denize düşürdü. Korkudan mı yoksa bir amacı mı vardı? Kenshin süpürgeyi gözleriyle takip edip, nereye düştüğünü görene kadar anlamadı. Süpürgenin düştüğü yerde adeta denizin üzerine oturmuş gibi görünen gaz maskeli adamları görmese orada bir bot olduğunu anlamazdı. Adamlardan biri eliyle gel işareti yapmıştı. Kenshin etrafına baktı. Tuğamiral Bilson'un töreni olduğu için güverte çok kalabalık değildi. Ama oradan aşağı indiğini görecek kadarı vardı. Farkedilmeden aşağı inmenin yollarını düşünüyordu. Acele etmeli, aynı zamanda gizlice binmeliydi. Görünmez olmasının yolu yoktu bu yüzden meyve yeteneğini kullanmaya karar verdi. Geminin diğer ucunda kolayca görünmeyeceğine emin olduğu bir yerde meyve yeteneğiyle bir ağız çıkardı. Sesini değiştirmeye dikkat ederek bağırmaya başladı. Sadece sesler çıkarıp bağırıyordu. Herkesin o tarafa baktığından emin olduğunda elinden geldiğince sessiz bota indi...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 2, 2012
Permalink   
 
Akılıca bir yöntem bulmuş ve sorunsuzca bota inmiştin. Yanında kılıcın ve korsanlara karşı bilenmiş hırsın var. Botun içinde ise bu görevde yanında olacak olan 9 kadar marine.. Harekete geçtiğinizde Yanınızda sizin gibi karanlığın içinde kaybolmuş iki bot daha olduğunu görüyorsun yani yaklaşık otuz kişisiniz. Ve üç bot gemiden ayrılıp korsanların devamlı saldırıları altındaki Dikenli adaya doğru yola çıkıyor. Sabah olmadan önce gemiye dönmeniz gerekiyor ve bu sefer düşmana çok yaklaşacaksınız... Bu düşünceler içinde üç bot gecenin karanlığında tamamen kayboldular...

RP-out: Sen den bu noktada sadece botun içndeki seyahatini ve düşüncelerini anlatan 2 3 paragraflık bir yazı bekliyorum. Daha sonra dikenli adaya çıkabilirsiniz


__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 3, 2012
Permalink   
 
Her nasılsa bulduğu yöntem ise yaramış, bota inmişti. Kılıcının kabzasını elinde hissedebiliyordu. Diğer hissettikleri ise heyecandan deli gibi atan kalbi ve korsanlara duydugu öfkeydi. İndiği botta 9 kisi saydı. Etrafına bakınca su üstünde oturan 2 grup asker daha gördü. Toplamada 3 bot, 29 asker vardı. Gorevde 30 kişiydiler. Neredeyse tamamen sessiz gemiden uzaklaşmaya başladılar. 30 kişi dikenli adaya doğru yola cikmislardi artık. Ve sabaha kadar dönmeleri gerekiyordu. Düşmana bu kadar yaklaşma fikri Kenshin'i hayecanlandirdigi kadar korkutuyordu da. İçindekii canavarı dizginleyememkten, ona yenik düşüp yoldaşlarını tehlikeye atmaktan korkuyordu.

Düşüncelere beyninde yüzerken, bot karanlığı adeta 2'ye ayırarak ilerliyordu. Ne tam istikametlerinde ki adayı, ne de başka bir şeyi görebiliyordu. Yakınındaki belli bir alan dışında tamamen karanlık olan bir patikayı izlemek gibiydi. Hilal ayın da pek yardımı olmuyordu. Yıldızlar her ne kadar göz kırpsalarda onlarda aydınlatma da iyi değillerdi. Gizli bir saldırı için mükemmel pozisyondaydılar ama 30 kişiyle bir ada dolusu korsana saldırmak pek akıl karı değildi. Görevleri sadece araştırmaktı. Şansları varsa casuslarla korsanları birlikte yakalarlardı. Ama o denli bir iyiliği tanrı bile yapmazdı...

Her ne kadar Tanrı kavramına inansa da o kadar tapınan biri değildi. Soy isminin tanrı anlamına gelmesi ise başka bir ironiydi. Tanıdığı kadarıyla ne babası ne de annesi kendilerini beğenmiş değildi ama Tanrı soy ismini almak çok kibirli birinin yapacağı bir şey gibiydi. Hiç düşünmemişti bunu derinlemesine. Sadece garip bir soy adıydı ona göre...

Göründüğü kadarıyla 29 askerden hiç biri konuşmaya bile cesaret edemiyordu. En ufak bir ses yerlerini belli edebilirdi. Sessiz olmaları en mantıklısıydı ama yinede tedirgindi. Kürekleri çekenler dışında neredeyse hareket yoktu. Denize düşme korkusunu gemiden uzaklaşırken ufak ufak kaybetmişti. Bunun sebebi denizi görememesiydi belkide. Kendini gece süzülüyormuş gibi hissediyordu. Sonuçta baktığı deniz gökyüzünden farksız görünmüyordu. Gökyüzünü bozan tek şey botun ilerleyişiyle oluşan küçük akıntılardı. Rüyasını andırmıştı bu manzara ona. Suyun üzerinde olmak, batmamak huzur verici gelmişti. Gözlerini kapattı ve geceyi dinlemeye başladı...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 3, 2012
Permalink   
 

Uzun bir müddet ilerledikten sonra çığlıkların sesi geliyor kulaklarınıza önce sonra adanın kayalıkları gözüküyor. Ve biraz daha yaklaşınca kayalıklarda oturan bir kadın görüyorsunuz kadın adanın bu ücra yerinde tek başına oturarak ağıt yakıyor. Çığlıkları adeta denizin dalgalarıyla savaşıyorlar.

"Gecemin aydınlığı, gündüzümün serinliği neredesin? Neredesin ey beni sevdaya düşüren. Aaah! Ey beni sevenlerden en sevdiğim nerede şimdi sevgimiz. Nasıl unutturur bana seni sevdiklerimiz. neredesin Ey sevdiğim."


Kadının acılı haykırışlarını denizden başka duyan sadece siz varsınız. Adanın bittiği bu bölge şehirden bir kilometre kadar uzak sayılır. Ve bu yüzden sizde buradan çıkma kararı almıştınız. Şimdi bu durum işleri bozmuştu. Askerler arasında en yetkili kişi sen olduğun için hepsi senin vereceğin emri bekliyorlar.



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 3, 2012
Permalink   
 

Tam gidecekleri yerde bir kadının beklemesi aklına bir ihtimal getiriyordu. Her ne kadar kadın olsa da dikkatsiz olamazlardı. Bir pusu olabilirdi bu. Bunun anlamı çıkartmadan birinin casus olabileceğiydi. Adaya çıkanlar kendilerini riske atmazlardı diye düşündü. Diğer 3 kişiden biri miydi acaba? Hepsine güveniyordu gerçi...

Kadının ağıt yakması korsanlardan bir şey çektiği anlamına da geliyor olabilirdi. Belki korsanlar sevdiğine zarar vermişti, ama bu korsanların taktiğide olabilirdi.  En yüksek rütbeli olduğu için karar onundu. Direk kadının üzerine gidemeyeceklerine göre, başka bir yerde adaya çıkıp, pusu olup olmadığına bakmaları gerekiyordu. Adamlara ancak duyabilecekleri seste "Dalga yönüne botları 45 derece çevirin. Gizli bir operasyon bu. Kadın olsa bile gizliliğimizi riske atamayız. Kürek çekmeyin." dedi. Dalgayı arkalarına alıp ses çıkarmadan karaya çıkabilirlerdi. Sonra 3 farklı grup oluşturup karaya çıktıkları kısmı araştıracaktı. Etrafın güvenli olduğundan emin olduktan sonra girebilirlerdi adanın içlerine. Yoksa hem kendini, hem yoldaşlarını, hem de görevi tehlikeye atardı. Şu an için beklemek tek seçenekti. Gözlerini dört açıp kıyıyı izlemeye başladı...



-- Edited by GOD Kenshin on Friday 3rd of August 2012 05:41:17 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 4, 2012
Permalink   
 
Botları isteğin üzere 45 derece kadar çeviriyorlar. Ve dalgaların ev sahipliğinde bir kıyı turu başlıyor sizin için üç botun kıyıya ulaşması için yarım saatten fazla bir süre geçiyor. Fikrin sayesinde kadın tehlikesinden kurtulmuştunuz ama yarım saati heba etmiştin.
Botların üçü de kayalıklara ulaşınca diğer bottan gelen bir asker sana ada ile ilgili bilgiler içeren bir kağıt getiriyor. ada da 10 000 kadar insan yaşıyor. Ve neredeyse hepsi tapınakçılara vergi veriyorlar. Elindeki kağıtta işaretlenmiş 24 nokta da adadaki kiliseler gösterilmiş fakat kaç tanesi korsanlara bağlı bilinmiyor... Adaya çıkmıştınız fakat şimdi ne yapacaksınız hangi bilgiyi nasıl edineceksiniz buna karar vermek de yine sana düşüyor. Elindeki haritaya bakıyorsun. merkezi bir yerleşim noktasının etrafına köyler dizilmiş. Ve bulunduğunuz noktaya en yakın köy. 1 saatlik yürüyüş mesafesinde. Yolun durumunu ise bilmiyorsunuz

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 4, 2012
Permalink   
 
Yarım saatten fazla zaman kaybetmişti ama en azından grubun güvenliğini sağlamıştı, şimdilik. Kadının orda rastlantı eseri durduğunu düşünmüyordu. O yüzden orayı inceleyecekti. Önünde duran 30 kisiye baktı. 2'şerlikten 5 grup ayırdı. Kıyı düz bir çizgi olacak şekilde 180 derecelik bı yayı 30'ar derecelere ayırdı. 5 grubu 5 yöne yolladıktan sonra tek bir yöne kendisi gidecekti. Kadının olduğu yere...
"Gizliliginizi bozmadan ilerleyin. 30 dakika sonra burada buluşuruz. Bir kisi benimle gelsin. Kalanlar botları gizleyip saklanın." dedi ve grupları yolladı. 30 dakika icinde yeterince bölgeyi tarayabileceklerini düşünüyordu.

Kendisi de ayrıldı, kadının tesadüf olarak mı orada durduğunu öğrenme zamanıydı. Gercekten korsanlar bir sevdiğine zarar verdiyse korsanlar hakkında bir sürü şey öğrenebilirlerdi.

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 4, 2012
Permalink   
 
Kadının bulunduğu kısma doğru yavaşça ilerlemeye başlarken, Acısının korsanlar yüzünden olduğunu düşünmeye başlamıştın. İçindeki kan hırsını ve korsanlara olan nefretini dizginleyebilmek için kendini çok zorlamıştın ama şimdi bu düşünceler saklı hırsını ve nefretini dışarı vurmaya başlıyordu. Adımlarının istemsizce hızlandığını fark edip tekrar yavaşladın. Beş dakika ya da biraz daha fazla süre yavaş bir yürüyüşle kadını görebileceğin bir mesafeye gelmene yetmişti. kendini gizleyip kadını incelemeye başladın.
Kadın artık ağıt söylemeyi bırakmış ve ağlamaya başlamıştı. Öyle bir ağlayışı vardı ki; insanın içi parçalanıyordu adeta, Her hıçkırışında duyanların da ağlayası geliyordu. Bir süre sonra kadının yanına başka bir kadın ve yanın da zırhlı bir şövalye geldi. Kadınlar birbirlerine benziyorlardı. Akraba olmaları muhtemeldi. Şövalye ise baştan ayağa kalın bir zırh ile zırhlanmış. Elinde bir şövalye kılıcı ve sırtında bir kalkanı var. Yeni gelen kadın bir süre ağlayan akrabasını teselli ediyor. hemen sonra bu teselli çabası yerini bir ikna uğraşına bırakmış gibi gözüküyor. Ne söylediklerini duyamasanda iki kadının tartışmaya başladığını fark ediyorsun. Şövalye ise bu süreye kadar sadece arkada beklemiş ve şimdi ise ağlayan kadının üstüne doğru yürümeye başlamıştı.

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 4, 2012
Permalink   
 
Kadına acımakla birlikte kesin emin olamıyordu korsanlarla iş birliği içinde olduğuna, ya da gerçekten acı çektiğine. Takımını tehlikeye atamazdı. İçindeki canavar kadının ağlayışına tepki vermiş gibiydi. Kendine geldiğinde hızlandığını farketti. Gizliliğinin bozulmasına izin veremezdi beynini sakinleştirmeye çalıştı. Şu an için hiç bir şekilde tespit edilmemeleri gerekiyordu.
5 dakikalık yürüyüşten sonra kadın menziline girmişti. Kadın ağıt söylemeyi bırakmış, ağlıyordu. Hıçkırdığında Kenshin onun için üzülse de bir şey yapamayacağını biliyordu. Bir süre sonra ağlayan kadına benzer başka bir kadın ve yanında görüntüsü şüpheye yer bırakmayacak şekilde bariz tapınak şovalyesi ağlayan kadının yanına gelmişti. Gelen kadın ağlayanı teselli ediyordu. Demek ki gerçekten bir sevdiği öldürülmüştü. Teselli önce ikna, sonra tartışmaya dönmüştü. Şovalye sabırla dinliyordu 2 kadının tartışmasını. Ne dediklerini duyamasa da tahmin edebiliyordu. Sonunda şovalye beklemekten sıkılmış gibiydi. Kadının üzerine doğru yürümeye başlamıştı. Bir karar vermesi gerekiyordu bu noktada. Kadını koruyacaktı ya da ölmesine izin verecekti, ya gizliliği bozulacaktı ya da görevine odaklanacaktı...
Aklına tek bir şey geliyordu. Yerden büyükçe bir taş alıp şovalyenin arkasındaki ağaçlıklara attı. Amacı dikkatini çekmekti. Ama kendi gizliliğinide tehlikeye atmayacaktı...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 5, 2012
Permalink   
 
Zırhlı savaşçı bir anda kılıcını çekip taşı attığın tarafa doğru gidiyor. Yerdeki bir kaç otu kesiyor. Fakata bu sırada ağlayan kadın şövalyenin boş anını yakalayıp kayalıkların daha yüksek yerlerine doğru (Senden uzağa ) koşmaya başlıyor. Tabii metal yığını da arkasından.

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 5, 2012
Permalink   
 
Kadına hak ettiği fırsatı sağlamıştı. Ölümün elinden çekmişti kadını. Ona bir yaşam fırsatı vermişti. Ama daha fazla yardım edemezdi. Bundan sonrası onun elindeydi. Ya kaçıp kurtulacaktı ya da yakalanacaktı. Buluşma yerine dönmeye karar verdi. Şovalyeyi öldürebileceğini düşünüyordu ama, öldürebilse bile bunu yapamazdı. Gizlilikleri açığa çıkarsa, korsanlardan üst rütbeli marine'lere taşınırdı bu bilgi. Bu durumda Binbaşı'ları kaybetmesi işten bile değildi. Bu tamamen gizli bir operasyondu, bir dal kırığı bile bırakmamaları gerekiyordu. Sanki hiç gelmemişler gibi geri dönmeleri gerekiyordu.

Buluşma yerine dönmeye karar verdi. Her hangi bir pusu varmış gibi görünmüyordu. Aklından geçen tüm o düşüncelere lanet etti. Her bir kişiden, güvendiği ve birlikte iş yaptığı herkesten şüphelenmişti. Bu lanet korsanlar onu böyle bir oyuna sokmuşlardı. Yoldaş dediği kimseye güvenememesi...

Buluşma noktasına doğru yola çıktı. Sonra adanın içlerini inceleyebilirlerdi. Diğer gruplarında sağ salim dönmesini ümit ederek yola koyuldu. Elinden geldiğince gizleniyordu. Geldiği yoldan dönmek yerine, adanın iç tarafına doğru bir yay çizerek gitmeye karar verdi buluşma noktasına. Çevresinde yüksek bir yapı ya da ağaç arıyordu, bir göz çıkarıp gözlemleyebilmek için etrafı. Gözüne kestirdiği en yüksek olandan bir göz çıkardı ve etrafı incelemeye başladı. Göz'ün dikkat çekeceğini sanmıyordu ama göz bir şeyler görebilirdi. Gördüklerini beynine kaydedip buluşma yerine gitmeye devam etti...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 5, 2012
Permalink   
 

Arkanı dönüp buluşma yerine gitmek için adımlamaya başlıyorsun yarım dakikayı doldurmadan. Arkandaki kovalamaca sona eriyor. Bir çığlıkla arkana döndüğünde kadını yüksek kayalıkların üstünde köşe sıkışmış şekilde görüyorsun. Şövalye onu almak için üstüne doğru bir adım atınca kadın kendini kayalıklara ve denizin dalgalarına bırakıyor. Botlarla adaya yaklaşırken şahit olduğun dalgalar ve çığlıkların savaşını sonunda dalgalar kazanmıştı. Kayalıklara çarparak kanlar içinde kalan kadının cesedi suya düştüğünde denizin suları zafer kazanmış bir komutan edasıyla yukarı fışkırıyor ve sanki kulağına rüzgar bir ağıt yakıyor:

"Gecemin aydınlığı, gündüzümün serinliği neredesin? Neredesin ey beni sevdaya düşüren. Aaah! Ey beni sevenlerden en sevdiğim nerede şimdi sevgimiz. Nasıl unutturur bana seni sevdiklerimiz. neredesin Ey sevdiğim."

Kadını kurtarma şansın vardı. Ama bunu kullanmamıştın. Onun güvenliğini sağlayabilirdin. Ama bunu yapmamıştın. Oysaki bir denizci olarak işinde buydu. Ve bunun için denizci olmuştun. Bir anda kafanda bir soru oluşuyor. Öyle bir soru ki içindeki nefreti kendine dahi bulaştıracak bir nefret. Babanı öldürdüğünden beri kendini bu kadar sorgulatan bir şey olmamıştı belki de. Bir soruyu kafandan atamıyorsun: "Bu kadını kim öldürmüştü?" Kadının kendini sulara attığını gözlerinle görmüştün ama bu kendi kendine olmamıştı. O metal yığını nasıl o kadını ölüme zorladıysa; Sende o kadar pay sahibiydin bu ölümde... Artık bu düşünce kafanın içinde bir kene gibi kanını emmeye başlamıştı



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 5, 2012
Permalink   
 

Engelliyememişti. Marine olmasının amacı masum insanları kurtarmaktı. Ama kadının ölmesine izin vermişti, kurtarabilirken hiç bir şey yapmamıştı. Ama kararları veren kişi olarak adamlarının zarar görmesine izin vermezdi. Kadını kurtarmak için zırhlı şövalyeyi öldürmesi şarttı. Bu durumda adaya birilerinin çıktığı kesinlikle bilinirdi. Adamın cesedini gömse bile adam dönmediğinde supheleneceklerdi. Üst rütbelerde bile korsanların adamları olması elini kolunu bağlamıştı. Ama bir insan hayatı bu bahaneler kadar ucuz muydu gerçekten? Bu sebepler kadının ölümüne izin vermesini affeder miydi? Hayır. Hataylıydı. Kadını öldürmüştü, ölümüne yardımcı olmuştu, ölümüne izin vermişti. Ama bir daha olsa aynı şeyi yapardı. Elinden gelen bir şey yoktu. İçinde zırhlı şovalyeye duyduğu öfkeye rağmen, kulağındaki kadının söylediği ağıta rağmen arkasını dönüp buluşma yerine nasıl gideceğini planladı. Buluşma yerine biraz daha adanın içlerine ilerleyerek gidecekti. Ayrıca gördüğü yüksek yerlerde göz çıkarıp etrafa bakacaktı. İçindeki nefreti, kulağındaki sesi bastırdı ve yola koyuldu...



-- Edited by GOD Kenshin on Sunday 5th of August 2012 05:13:42 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 6, 2012
Permalink   
 
Ağaç tepeleri ve yüksek kayalıklar... Her biri ansızın oluşacak lanetli bir göz için ev sahipliği yapıyordu. Görebildiğin kadarıyla pek bir kimse yoktu. Boş devriye gezen bir kaç zırhlı şövalye görmüştün fakat bunun dışında bir şey yok. Zaten haritadan da anlaşılacağı üzre burası en yakın köyün bile dışındaydı. Asıl önemli güçler ise şehrin içinde olmalıydı. 1-2 kilometre buradan köye kadar olan mesafeydi ondan sonra 1-2 kilometre ileride ise ikinci bir köy vardı. aynı yönde aynı mesafeyi yürürsen karşına şehir çıkacaktı. Küçük köyler şehrin etrafını bir kaç kat sarmış durumdaydı. Sahil ile şehir arasında bazı yerlerde iki bazı yerlerde ise üç köy vardı. Adadaki her köyde 1 kilise vardı. 18 köy için 18 kilise ve şehirde de tam 6 kilise yani toplamda 24 kilise. Emily Bilson raporlarında bu kiliselerden bazılarının korsanların beyin yıkama merkezleri olduğunu anlatıyordu. Ama hangileri ?
Buluşma yerine geri dönüyorsun bir kaç kişi gelmiş ve bazıları da senden sonra geliyor. Herkesin kanısı seninle aynı bölge çok savunmasız ve yerleşim yerlerinin araları fazla açık. Şehirle beraber toplam 19 yerleşim yeri var. Bunların herhangi birine çıkartma yapılırsa insanlar diğerlerine kaçışacaklardır. Bu bir sorun. bölgeler tek tek zapt edilemez durumda. Ayrıca korsan tayfasından tanınan sadece iki-üç belli kişi var. Zırhlı korumaların tamamını korsan dahi saysanız geri kalanlar hala sıradan insanların arasında gizlenip kalacaklardı.
Vaziyet zorlu ortada bir korsan tayfası olduğu kesin ama kim bunlar dediğinde gösterilecek insanlar sadece zırh giyen insanlar mı ? Yoksa bu korsanlar halkın arasında gizlenen başka kişiler mi ? Güneşin doğmasına 3-4 saat daha var belki bu zamanı değerlendirmek için ne yapılabilir ?

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 6, 2012
Permalink   
 

3-4 saat. Geri dönmek için bu kadar zamanı vardı ama hala somut bir şeye ulaşabilmiş değildi. Bu yetmezmiş gibi bir kadının ölümünü seyretmişti. Şimdi düşünüyordu da daha iyi yollar vardı. Onu kurtarabilirdi. Ama o anda aklına gelmemişti tüm bunlar. Beynine lanet etti. Çıkardığı gözlerden gördüğü kadarıyla devriye gezen zırhlı şovalyeler 18 köy ve şehir vardı. Her köyde 1 tane, şehirde 6, toplamda 24 kilise vardı. Tapınak şovalyeleri bu kiliseleri halkın beynini yıkamak için kullanıyorlardı. Çok büyük bir grupla saldırıp tüm yerleşim bölgelerini aynı anda ele geçirmeden korsanları yenemezlerdi. Bu ise rüya içinde rüya gibi bir şeydi. Böyle büyük bir saldırı düzenlemek bir karakolun harcı değildi. Daha çok bilgi şu an için gereken şeydi. Kadını kurtarsaydı o bilgileri alabilirdi belkide. Aralarına girmesi gerekiyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Hatasını telafi etmeliydi. Daha fazla insanın, masum insanın ölmesine izin veremezdi. Adamlarına döndü ve "Siz gidin. Ben adada tapınak şovalyesi olarak kalacağım. Onlardan biri olarak bilgi alabilirim belki. Den den mushi'yle haber veririm. Binbaşı Bou ve Yuri'ye özürlerimi iletin,başka şansım olmadığını söyleyin. Bu görevde bana yardımcı olacak bir gönüllüye ihtiyacım olacak ama geri dönme umudumuz yok. O yüzden iyi düşünün..." Cevap bekledi. 2 kişi olarak tapınak şovalyelerinin kıyafetleriyle dolaşıp bilgi alabilirlerdi. Yüzleri zırhlarla kapalı olacağından fazla dikkat çekeceklerini düşünmüyordu...



-- Edited by GOD Kenshin on Monday 6th of August 2012 09:28:43 AM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 6, 2012
Permalink   
 
"Bana efendim demene gerek yok, aynı kaderde yola çıkmış dostlarım biz. Birbirimizden üstün değiliz. Sana güveniyorum." dedi Kenshin. Onun için rütbeler önemsizdi. Üstlerine efendim derdi, asla da gocunmazdi, ama astlarından kendilerine bir şey söylemelerini beklemezdi. Keskin nişancı bu görev için mükemmeldi ama aklında işkence yapabilen birileri vardı. Zorla bilgi almaları gerekebilirdi. İcindeki canavar bunun için gönüllüyü anlaşılan, sakinleşmeye çalıştı. Güneş doğmadan plan için gerekenleri bulmaları lazımdı. Öncelikle 2 tane tek tek dolaşan şövalye bulmaları gerekiyordu. Gorevleri etkisiz hale getirmek olduğu için ölmemeleri gerekiyordu. En büyük ağaçta göz çıkarıp etrafa bakındı. Eğer tek tek dolaşan bulamazlarsa işleri zorlaşacaktı. Ayrıca bilgi de almaları gerekiyordu. Kimin gibi davrandıklarını bilmedikleri taktir de hata yapmaları çok yüksek ihtimaldi...

-- Edited by GOD Kenshin on Monday 6th of August 2012 07:12:51 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 6, 2012
Permalink   
 
Sadece keşif için gelmiştiniz ama son anda aldığın bu karar askerleri çok şaşırtmıştı. Önce birbirlerine bakan adamların hepsi birden seninle kalmak için gönüllü oluyorlar. bu adamların hepsi gönüllü astsubaylar ve işlerini yarıda bırakmaya hiç niyetleri yok. Fakat hepsi birden kalamaz içlerinden birini yanına alıp diğerlerini gönderiyorsun. Ve iki kişi adadaki on bin kişinin içinde yeni görevinize başlıyorsunuz

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 7, 2012
Permalink   
 
Şaşırmıştı hepsi, çok kısa sürede hepsi gönüllü olmuştu ama hepsi birden çok dikkat çekerlerdi. Sevindirmişti bu fedakarlık Kenshin'i. ""Teşekkür ederim hepinize, ama sadece 1 kişi yeterli. Lütfen dosdoğru Binbaşılara gözlemlerimizi anlatın ve neden kalmak zorunda olduğumu..." "dedi ve aralarından bir kişiyi gösterdi ve diğerlerini botlara geri yolladı. Bu adada mahsur kalmışlardı artık. Ama bunun için pişman olmak, güvenirliliğine ve onuruna leke sürerdi. Yanında kalan adama dönerek ""Kendini ve yeteneklerini anlatmak ister misin?" "dedi. Amacı belkide ölüme gittiği yol arkadaşını tanımaktı. Cevapları aldıktan sonra planını anlatacaktı. 2 zırhlı şövalyeyi-özellikle baslarında zırh olanlardan- etkisiz hale getirecek ve gerekli bazı bilgileri alacaklardı. Etrafına bakındı. En büyük ağacı arıyordu. Sonra harekete geçebilirdi.

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 7, 2012
Permalink   
 
Sorduğun soru üzerine hemen asker göbeğini iyice içeri çekip kamburnu doğrulttu: "Asteğmen Billy begins silahtar ve nişancı. Emirlerinize hazırım efendim."

__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 8, 2012
Permalink   
 
Ağaçlarda gözler çıkartıyorsun ama hiç bir şey göremiyorsun çevrede gezinen tek bir adam bile yok. Koruma olarak bu bölgede kimse nöbet tutmuyor gibi... Billy biraz seni izledikten sonra kendi tavsiyesini yapıyor: "Efendim bu kısımda bizim görebildiğimiz bir koruma gücü yok köy yakınlarına kadar ilerlemeliyiz"

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 8, 2012
Permalink   
 

"Sanırım haklısın." dedi Kenshin. Biraz daha ilerlemeye karar verdiler. Ama 5 dakika da bir ağaçlardan göz çıkarmayı ihmal etmiyordu. Ani bir saldırıya maruz kalamazlardı, ayrıca meydan savaşına giremezlerdi. Tek şansları adamlara pusu kurup etkisiz hale getirmeleriydi. Aklında bir kaç plan vardı ama önce adamları bulmaları gerekiyordu. Bunu daha önce düşünse o kadını kurtarabilir, oradaki şovalyenin kıyafetlerini alabilirdi. Ayrıca şovalyeyle gelen kadından bilgiler alıp nasıl oynayacağını öğrenebilirdi. 2 kadını karargaha yollayıp her şeyi öğrenebilirlerdi. Zekasına lanet etti. Daha zeki olmalıydı, tüm ihtimalleri hesaba kattığını sanmıştı ama görmediği başka yollar, daha iyi yollar vardı. Kadın onun yüzünden ölmüştü ve ömür boyu bundan dolayı suçluluk çekecekti, ama artık bunu geriye döndürmenin yolu yoktu. Bununla ilgili bir meyve yemeyi çok isterdi. O zaman tüm pişmanlıklarından kurtulabilirdi. Babasını öldürmesini geriye alabilirdi. Ama yediği meyve de iyiydi. Yardımcı olmuştu ona hep. Şovalyeleri de etkisiz hale getirirken meyvesine güveniyordu...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 8, 2012
Permalink   
 
Yarım saat kadar ilerledikten sonra köyün çevresindeki nöbetçileri görüyorsunuz. Dört kişiler üçü zırhlı diğeri ise rahip kıyafetleri içinde. Derken sağ taraftan bir hışırtı geliyor. Ardından iki kurt çalıların arasından çıkıp dört kişilik bir gruba saldırıyor. Biri zırhlı ve en önde olana saldırıp kalkanına çarpıyor. Rakibi baştan ayağa metal bir tank olmasına rağmen onu sırt üstü devirmeyi başarıyor. Diğeri ise rahibe saldırıyor. Onu üstüne doğru atladığında ise gerçekten garip bir şey görüyorsun. Kurt rahibin tam göğsüne doğru hamle yapıyor fakat onun içinden geçip arkasına düşüyor. İkinci bir hamleye şansı olmadan, rahip elini kurdun göğsüne uzatıyor. El adeta bir hayalet gibi kurdun göğsüne giriyor. Sonunda ise bir anda kolunu kendine çeken rahibin avucunda kurdun kalbi duruyor. Hayvan kanlar içinde yere yığılırken savaşçılarda diğer kurdu hallediyorlar. Rahip kan içinde kalan elini ileriye doğru tutarak bir iki saniye beklediğinde ise bütün kan yağmur gibi akıyor elinden... Hayatında hiç böyle bir şey görmemiştin rahiip adeta bu dünyadan değil gibiydi. Dövüş bittiğinde ise duyduğun tek kelime rahibin ağzından dökülen bir mırıltı oluyor: "Shisai Kenpo"

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 9, 2012
Permalink   
 
Kenpo mu? Kenpo'nun dövüş teknikleri olduğunu biliyordu. Ama kurt içinden geçtiğinden, kalbi çıktığından, kanlar döküldüğünden beri soyutlaşma meyvesi tarzı bir şey olduğunu düşünmüştü. Gerçekten normal bir insanın gücü müydü bu? Meyve değilse geriye çok hızlı hareket etme özelliği kalır. Çok hızlı hareket ettiği için sanki içinden geçiyormuş gibi görünebilir. Ama gerçekten bu kadar hızlı insan olabilir miydi? Kurtlarda güçlüydü. Zırh kaplı adamı kolayca devirebilmişti. Nasıl bir adaydı burası.

Şu an için bir şey yapamazlardı. Meydan savaşı en baştan karışmak istemediği bir şeydi. Hele de sayıca dezavantajlılarken bir savaş sadece ölümleri demek olurdu. Billy'e eliyle bekle diye işaret etti. Adamların yalnız kalmalarını bekleyeceklerdi. Ya da saldırmak için başkalarını bulacaklardı. En ufak hata sonları olurdu. Şu an için uzak durmalıydı. Özellikle rahipten. Beklemeye başladı...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 9, 2012
Permalink   
 
Rahip pek de büyük birine bencemiyordu en fazla yirmi beş yaşındaydı. Ve bir rahibin burada nöbet tutmayacağı belliydi. Adamlara bir şeyler söyledi bir kaç uyarıda bulundu sonra rahip ayrıldı. Ama geri kaln üç kişi pek bir yere gidecek gibi görünmüyordu.

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 9, 2012
Permalink   
 
Rahip gitmişti ama şimdi 3 kişi kalmışlardı. 3 kişi yine de fazlaydı. Aklına bir şey gelmiyordu. Yarı çömelerek biraz ilerledi. Kendi bulundukları, yani korsanların diğer tarafında gördüğü bir yerde bir ağız çıkarıp sesini değiştirerek bağıracaktı. En azından 1'ini ayırırsa bir şansları olabilirdi belki. Planı uygulamaya koymaya karar verdi. Aklına başka ihtimal gelmiyordu. Ama bu da tehlikeliydi. Onları en azından biraz oyalaması gerekiyordu ki arkada kalanları yenmeye fırsatları olsun. Kendini bu cehennemde mahsur bırakmıştı, bir insanın ölümüne sebep olmuştu. Bunlar onun vereceği kararlar değildi. Düzgün düşünmesine engel olan bir şey vardı sanki. Korku mu? Hayır, babasını öldürdükten beri hiç bir şeyden korkmamıştı.-Babası ve annesini hayal kırıklığına uğratmak hariç-. Bu muydu yani doğru düzgün karar vermesini engelleyen. Elinde hiç bir şey yokken geri dönemezdi. Adaya sızmakta pek mantıklı değil gibiydi. Billy'e döndü "Yerini al. Etkisiz hale getiremezsem, vurursun." dedi...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 9, 2012
Permalink   
 
Oluşturduğun ağızla ses yaparak korumaların dikkatini çekiyorsun. Bir tanesi koşarak sesin geldiği yöne gidiyor diğerleride o yöne dönerek kılıçlarını çekiyorlar. Kılıç tutuşlarından çok iyi olmadıklarını anlayabiliyorsun. Bu basit taktiğin bile onları korkutmuş gözüküyor

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 9, 2012
Permalink   
 
İki kişi kalmışlardı şimdi. Sadece bir sesin onları ne kadar korkuttuğunu gördüğünde aynı taktiği uygulamaya karar verdi. İlk şovalyenin gittiği yerin sol tarafında, yani Billy'i gönderdiği tarafın tersinden bir ses ağız çıkarıp, ses çıkaracaktı yine. Bu sefer kurt uluması taklit edebilirdi belki. İkisi birden kontrol etmeye giderse, planı boşuna giderdi. Eğer 1 tanesi ayrılırsa diğerini etkisiz bırakmak için arkasından saldıracaktı. Zırhlarda farkettiği tek açık, ense noktasıydı. Büyük şovalyeler arkadan saldırı beklemiyordu açıkça. Bir kılıç sanatının temsilcisi olarak arkadan saldırmak istemiyordu Kenshin'de ama, yapmak istemediği bir sürü şey yapmak zorunda kalmıştı. Daha iyi şeyler için diye düşündü. Adam tek kalırsa kılıcının kabzasıyla adamın ensesine tüm gücüyle vuracaktı. Doğru noktaya vurabilirse, adamı etkisiz hale getirebilirdi. Eğer planı işe yaramazsa Billy vuracaktı adamı. En azından öyle düşünüyordu...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 10, 2012
Permalink   
 
Diğer taraftan Bir kurt uluması yapmıştın fakat adamlar bakmaya gitmek yerine pozisyon alıyorlar. Hemen ardından arkadaki üçüncü Şövalye de koşarak geliyor. Planın tutmaması üzerine Billy hemen tüfeğiyle nişan alıp. Yeni gelen Adamı göğsünün sol tarafından vuruyor. Adam sol tarafından geriye doğru düşüyor. Ama çok büyük bir ses çıktığı kesin diğer iki Herif üstünüze doğru koşuyor. Bir tanesi elinde kılıç diğeri bir mızrak taşıyor. Bir yandanda vurulan adam doğrulmaya başlıyor.

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 10, 2012
Permalink   
 
Lanet olsun. İstediği bu değildi. Şimdi üçüyle birlikte dövüşmek zorundaydı. Ayrıca yerleride belli olmuştu. Billy biraz daha sabırlı olabilirdi. Tek çareleri dövüşmekti şimdi. Billy'i görmelerine izin veremezdi. Kendini gösterecek şekilde koşup Billy'inin ters tarafına doğru gidecekti. Yani planı tutarsa korsanlar Billy ve Kenshin arasında kalacaktı. Böylece Kenshin'e karşı dövüşürlerken, Billy arkalarından vurabilirdi onları. En mantıklı hareket buydu bu durum için ama baştan beri kaçındığı yüz yüze savaş gerçekleşecekti şimdi. Vurulan adam kalkmaya başlarken, kurt gibi ses çıkardığına pişman oldu. İkisini ayırmaya çalışırken üçü bir araya gelmişti. Şimdi gizlilik planı da boşa çıkmıştı. Aklına tek bir ihtimal geliyordu. İki tanenin kıyafetlerini alıp, üçüncüyü kurtlar saldırmış gibi göstermek. Sonra da onlardan biri olduklarını kanıtlamaları gerekiyordu. Ölmelerine izin veremezdi, vurulanı öldürecek, diğerlerini yaralı bırakacaktı. Yaralı adama tüm çevikliğiyle saldırdı...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 10, 2012
Permalink   
 
Bu gün ardı ardına yanlış kararlar veriyordun. Yaralı olan arkada kalmış ve diğer ikisi size yaklaşmıştı. Hızla aralarından geçmeye çalıştın bir tanesi sana bir kılıç savurdu. Ondan sıyrılmak için kendini biraz sağa ittin ama oradaki diğer şövalyeye sağ omzun çarptı ve incindi. Hızını kesmeden koşmaya devam edip hala tam ayağa kalkamamış olan arkadakine ulaşıyorsun. Adam en arkada olduğu için kendini güvende hissediyordu. omzun biraz incinmişti ama bu şu an büyük bir sorun değildi kılıcı boynuna doğru savurdun. Beklediğinden biraz daha ince ve dayanıksız olan metal zırhı keserek ilerledi kılıcın ve boynuna deri bir yarık bırakarak adamın çenesine ulaştı. Çene kemiğini parçalayıp miğferini kafasından fırlatarak çıkartmıştın kılıcını adamın bedeninden. Fakat miğfer havalandığında karşındakinin en fazla on yedisinde bir çocuk olduğunu görüyorsun..

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 10, 2012
Permalink   
 
Omzu incinmesine rağmen saldırısı başarılı olmuştu. Vurulan korsan kalkamadan, yanına ulaşıp dikey, derin bir kesik boynundan akan kırmızı bir nehrin kaynağı olmuştu. İnce zırhı delip geçen kılıç durmamış, adamın kafasındaki miğferin uçmasına neden olmuştu. Ölmeden önceki, beynin öleceğini anladığı bir kaç saniyede karşısında duran 17 yaşındaki cocuğun gözlerinin anlattıkları Kenshin'in içine akıyordu. Daha çocuk olan karşısındaki bedene baktı. İkinci pişmanlığını yaşadı. Aynı zamanda buna mecbur olduğunu biliyordu. Bu kaçınılmazdı. Ya ölecekti, ya öldürecekti.
Ama bir cocuğa karsı savaşma zorunluluğuna kızıyordu. İçindeki canavar ortaya çıkmıştı. Öldürme istegi vücudundan taşıyordu. Kollarına engel olamıyordu. İkinci kılıcını çekti. Yüzüne sıçrayan kan, daha da vahşileşmesine neden oluyordu. Canlı tutması gerektiğini biliyordu ama engel olamıyordu. Vicdanı şalteri kapatmıştı sanki. Kontrolsuzce saldırdı...

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 12, 2012
Permalink   
 
Billy'nin sesi seni kendine getiriyor. "Efendim. Efendim !" Düşüncelere dalıp gitmiştin. Üç şövalye yerde kan içinde yatıyordu. Onları çoktan kılıçtan geçirmiştin. Ve sinirin bilincini eline almış gibiydi. Silah sesi duyulmuştu. Acele etmezseniz büyük sıkıntılar kapınızdaydı. Şimdiden sinirlerin bozulmmuştu fakat bu gece sandığından çok daha uzun sürecek gibiydi.

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 12, 2012
Permalink   
 

Zaman durmuştu sanki. 17 yaşındaki cocuğun gözlerinde ki, ölümü kabulleniş. Gözlerinin önünden gitmiyordu sanki. Sanki sonsuza kadar lanetlenmişti, bu manzarayla. Kadının söylediği acı şarkıda katılmıştı bu işkenceye, babasını keşişinden başka birşeyi düşünemiyordu. Beyni tek bir sabit noktaya kilitlenmişti sanki. Gözleri 17 yaşındaki cocuğun yüzüyle, kulakları kadının acı şarkısıyla, beyni babasını kestiği anı gözünün önüne getirerek lânetliyordu onu. Bu lanetten kurtulmaya çalışıyordu. Ama ağzı konusmayarak, kolları ve bacakları hareket etmeyerek lânetlemişti Kenshin'i. Sabitlendiği bu işkence diyarında bu dünyaya ait değilmiş gibi görünen bir ses vardı sadece. "Efendim, efendim!"...
Tutundu bu sese. Bu lanetten çıkmanın tek yoluydu sanki. Sese doğru gitmeyi amaçladı. Ama hareket edemiyordu. Tüm benliğini bu ise koyup hareket etmek istedi. Bir kabustan uyanmışcasina irkildi. Billy yanında korku dolu gözlerle ona bakarken, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yere baktı, kanlar içindeki 3 şövalyeyi görünce önce Billy'ye baktı. Ama boydan boya vahşi kılıç yaraları Billy'nin korku dolu gözlerini açıklıyordu.

Silah sesine geleceklerini biliyordu. Şu ana kadar hiç bir şey planına göre gitmiyordu. Hızlı düşünüp, bir seyler yapması gerekiyordu. Cesetleri gören bir yere bir göz, görülmeyeceğinden emin olduğu bir yere bir kulak yapıp kaçmaları gerekiyordu. Köye doğru büyük bir daire çizerek koşmayı planladı. Bu şekilde direk sese gelen korsanları atlatıp, devireyeler zayıflamışken köye sızabilirlerdi...



-- Edited by GOD Kenshin on Sunday 12th of August 2012 09:54:16 PM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 13, 2012
Permalink   
 

Sen kıyıya doğru ilerlerken dikenli ada kaynamaya başlamıştı. Birbirinden habersiz onlarca grup gecenin en karanlık satlerinde devamlı yer değiştiriyordu:Rahipler, korsanlar, şövalyeler, marineler, köylüler hatta savaş gemileri bile yerinde duramıyordu büyük bir kargaşa başlamıştı. En akıllıca şeyi yaparak gemiye doğru hareket etmiştin. Böylece korsanların arasında kalmamış olacaktın...
Sen sahile vardığında zaten Subway eteğindeki taşları adaya boşaltmaya başlamıştı. Adanın içlerine girmek üzere olan denizcilere doğru yürüyorsun ilk çıkan yüz kadar kişilik grupta tanıdığın simalar ve geminin en iyi savaşçıları bulunuyor. En önde binbaşı Yuri var. Seni görünce diğerlerini durdurup yanlarına gitmeni bekliyor. Bir araya geldiğinizde sana olayları açıklamaya başlıyor: "Ah kenshin! Şükür ki hala yaşıyorsun yaralanmamışsındır umarım üzerinde kan lekeleri var... Törenden sonra Bou sui kaste uğradı hala geminin hastanesinde tedavi görüyor. Bu lanet olası korsanlar sınırlarını çok aştılar. Bu iş bu gece bitecek. Senin durumun nedir?"



-- Edited by Rayleigh on Monday 13th of August 2012 10:43:44 PM

__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 
Köye doğru bir çember çizerek ilerlemeye karar vermiştin. Ve kısa bir süre sonra bu gecenin hiç normal bir gece olmadığını fark edecektin. Yerleştirdiğin gözler iki farklı grubun cesetlerin yanına geldiğini görmüştü. Bir tanesi beklediğin gibi köyden gelen adamlar ve henüz bölgeyi terk eden rahipti. Diğer grup ise çok daha beklemediğin bir adamı barındırıyordu: Soluk koyu yeşil cübbesi ve üçgen uçlu şövalye kılıcı ile Frank Bade... Bu adam tehlikeli ve güçlü bir adamdı. eğer seni takip edecek olursa büyük bir sorun demekti. Fakat bölgeden iyice uzaklaşmış olduğun için yerleştirdiğin göz bozulmuştu. Artık onun hareketlerini göremiyordun. Eğer köye gidersen büyük ihtimalle onunla karşılaşacaktın. Yani bu büyük bir risk...
Durumu iyice karıştıran ikinci olaysa denize baktığında gördüğün şaşırtıcı manzaraydı. Denizaltı buraya gelmişti. Bu ne anlama geliyordu ? daha geri gönderdiğin ekip bile varmamış olmalıydı. Neden buraya gelme gereği duymuşlardı ki? ,bir şeyler kesinlikle ters gidiyor gibiydi...

__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 

Çıkardığı göz neticesini vermişti, 2 grup cesetleri kontrole gelmişti. İlk grup beklediği köyden gelen devriye ekibi ve o nöbetçileri henüz terketmiş, kurtları öldüren rahipti. İkinci grup ise, aranıyor posterinden tanıdığı Frank Bade ve adamlarıydı. Soluk yeşil cübbeli yaşlı rahip, tüm ihtişamıyla , 22.470.000 belilik adam orada duruyordu ama elinden hiç bir şey gelmiyordu. Onu yakalamak, öldürmek, yeryüzünden yok etmek için her şeyi yapardı. İçindeki canavara kendini teslim etmeyi bile kabul ederdi ama içindeki canavar, günlük yemeğini yemiş bir aslan gibi, sadece yatmakla meşguldü anlaşılan. 3 askeri biçmek yeterli olmuştu. Köye giden hilali izlerken, denizdeki bir şey dikkatini çekmişti. Subway açıkta öylece duruyordu. Neden gelmişti? Daha gönderdiği grubun varması imkansızdı. Demek ki başka bir şey olmuştu. Tuğamiral Bilson'un veda töreninde mi bir şey oldu acaba diye endişeleniyordu. Yaralanan, ölen var mıydı? Elinden geldiğinde kıyıya ilerlemeye karar verdi. Gemi yeterince yaklaştığında üzerinde bir göz çıkarıp etrafa bakınacak, sonra ağız çıkarıp, "Ben Asteğmen Kenshin. Rütbeli kişiyi çağırın." diyecekti. Tabi konuşmaları duymak için bir de kulak çıkarması gerekiyordu...



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 14, 2012
Permalink   
 
Her ne kadar Subway ve getirdiklerini gördüğüne sevinse de, kendisiyle birlikte getirdiği kötü haberler çok kötüydü. "İyiyim efendim, teşekkürler. Kaptan Bou iyidir umarım. Geri dönemedim efendim, daha fazla bilgi alabilmek adına ben ve Billy burada kalmaya karar verdik. Daha içlere girip, onlardan biri kılığına girmek istiyordum, ama bu saldırıyı öğrendiğimden beri bir fırsat bulamadığım için şükrediyorum. Yoksa karşı karşıya gelebilirdik." dedi. Bu gercekten çok kötü bir senaryonun başlangıcı olurdu. Denizciler sadece kıyafete bakıp, Kenshin ve Billy'e ateş açabilirlerdi.
"3 şövalye öldürdük ve bir el ateş sesi duydular. En son gördüğümde Rahip Bade'te cesetlerin yanındaydı. Ama bu adada ki herkes suçlu değil. Masum insanlarda olduğunu gördüm. Önümüze geleni katledemeyiz. En azından sadece bize saldıranlara saldırmalıyız." o kadını gördüğünden beri bu adada ki herkesin suçlu olmadığına ikna olmuştu. Herkesi kılıçtan geçirmek bir denizcinin işi değildi...


-- Edited by GOD Kenshin on Tuesday 14th of August 2012 07:40:27 AM

__________________

epgodx.jpg

Spoiler

Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

Out: Uzuvlarını saldırı yapabilecek seviye meyve kullanıcısı değilsin

İn: Deniz altıdan çıkan yüzlerce asker sahili doldurmuştu. Gece karanlığında başlarında ve ellerindeki fenerlerle ateş böcekleri gi görünüyorlardı. Verdiğin haberler Yuri'nin hoşuna gitmemişti. Sakin karakterli bir adamdı fakat son olaylar ve tüm geminin sitresi bir kaç gün içinde adamı harap etmişti. "Orospu çocukları!" Yuriden beklemediğin bir tepkiydi ama adamın artık stresten dudağı titremeye başlamıştı. Korkmuyordu, korkacak bir insan da değildi zaten. Fakat kafasında çok fazla şey olmalıydı. Senin buraya gelmen bile yasa dışı bir hareketti şimdi ne olacaktı. Elini havaya kaldırarak tarif ettiğin yönü gösterdi. Bu hareket savaşın başlangıcı olacaktı. Ateş böcekleri o yönde hızla hareket etmeye başladılar. Bu gece daha çok uzun sürecek gibiydi.

 

Upgrade

Karakter statları +1

Yetenek Statları +2



-- Edited by Rayleigh on Wednesday 15th of August 2012 06:47:22 PM

__________________
Admin
Status: Offline
Posts: 907
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

Yuri seninle karşılaşmasına sevinmiş gibiydi. "En yakın köy nerede ? Orayı bir karargah haline getirmeyi düşünüyorum sen ne dersin ?" En yakın köyün korumalarını daha bir kaç dakika önce öldürmüştün. Fakat oraya Frank Bade'nin gittiğini de görmüştün. yani bu zorlu bir savaş anlamına geliyordu. Eğer oraya girecek olursanız kanlı bir savaş çıkacaktı. Ama diğer yandan sizin işiniz buydu ve bu olmak zorudaydı... Hem eğer bu gece bu adayı zabt edecekseniz bu karşılaşma kaçınılmazdı.



__________________
Marine
Status: Offline
Posts: 140
Date: Aug 15, 2012
Permalink   
 

En yakın köye Frank Bade'in gittiğini bildiği için gidip gitmeme konusunda kararsızdı, ama başka çare yok gibiydi. Bir süredir, Binbaşı Yuri'yi tanımasına rağmen nasıl dövüştüğünü bilmiyordu. En yakın köyü tarif edip ekledi, "Frank Bade'in köye doğru gittiğinden eminim. Onunda dövüşmek zorunda kalabiliriz. Gördüğüm bir rahip çok garip teknikler kullanıyordu. Kurdun kalbini eliyle söktüğünü gördüm. Sonra kenpo demişti. Muhtemelen tüm rahipler biliyordur. Bu yüzden uzak mesafe dövüşçülerini rahiplerle karşılaştırmalıyız. Ama sadece silahlar yeterli olmayacaktır." Tem emin olmasa da, ellerinden kanı temzlemesi, ve yara açmadan kurdun kalbini sökmesi soyutlama ile ilgili bir şeydi. Her ne kadar kenpo desede bunun meyve yeteneği olmadan imkansız olduğunu düşünüyordu. Ama kenpo olma ihtimaline karşı tüm rahiplerin bilme ihtimalini hesaba katması gerekiyordu. Diğer şovalyelerin bilmediğini düşünmesinin sebebi ise, onlarla dövüşmesine rağmen öyle bir şey görmemesiydi. İlkini kolayca kesmişti, diğer ikisini hatırlamıyordu ama, Billy bu konuda bir şey söylememişti. Bu yüzden şovalyelerin kullanamadığını varsaydı.

Out: Çıkardığım ellerle, Robin gibi saldırılar yapabilir miyim?



__________________

epgodx.jpg

Spoiler

 
Page 1 of 1  sorted by
Quick Reply

Please log in to post quick replies.



Create your own FREE Forum
Report Abuse
Powered by ActiveBoard