Kafamı yastığa koyunca daha bir anladım. Dün benim kafam amma doluymuş be ! Yok mektuptu yok şuydu buydu derken , kazan gibi olmuş kafam. Kafamı yastığa koyunca şöyle sanki düz , pürüzsüz bir taşın kafama hafifçe çarptığı hissi , ardından da yastığın yumuşaklığının hissi geldi. Nasıl bir rahatladım anlatamam. Tüm şüphelerim, kendime edindiğim sıkıntılarım uçtu gitti. Şu an kendimi o kadar çok hafif hissediyorum ki . Uçucam resmen. Çok iyi bir başlangıç yaptım güne. Kafamı çevirip , dün akşam yazdığım mektuba bakıyorum hala orda. O an işte şöyle 10-15 saniyeliğine hızlıca kafamda olayları iyi ve kötü olacak şekilde kurguluyorum. Hangisi başımıza gelir bilmiyorum . Aslında kötü olan olayı tam olarak kurgulayamıyorum da. 10-15 saniyelik kurgudan sonra , şöyle derin derin esniyorum. Mektup işini unutmam lazım artık . Yani dün akşam bişiler yaptık. Aklıma başka bir şey de gelmemişti. Elimden gelen buydu yani. Böyle kendimi teselli edip yavaştan da bir ayağı kalkıyorum. Ayağı kalktığımda hissediyorumda. Bacaklarım fena ağrımış . Hafif sırtımda ağrıyor gibi. Aslında normal , son bir hafta bayağı hareketli geçti. Daha tam olarak alışamadı bünyem buna. Ama alışacak , bugünde hatta , önümüzde tüm günlerde, haftalarda böyle hareketli olabilir. Özellikle bugün. Ayağı kalktıktan sonra , şöyle bacaklarımı, kollarımı ve belimi esnetmeye çalışıyorum. Bir nevi sabah sporu yapıyorum. Gerçi ben genelde sabah sporu yapayım derken, savaşa girmiş gibi olurum ama bu sefer daha elimden geldiğince hafif yapmaya , kendimi yormamaya çalışıyorum. Sonuçta çok uzun bir gün olacak. En azından benim için.
Sabahın ilk ışıkları ile denemese de erkenden uyanıyorsun. Sabah sporu ile uğraşırken kapın tıklanıyor. İçeriye akşam güvertede gördüğünü çat pat hatırladığın. büyükçe bir adam giriyor.
Spoiler
Minik gözlüklerinin altından sana bakarak soruyor: "Eee daha hazır değil misin ? Ben Reva; Ama insanlar bana genelde Revacık diyorlar. Göreve beraber gideceğiz. Ha bir de ayrılmadan önce Beiwan-san seni görmek istedi."
-- Edited by Rayleigh on Monday 13th of August 2012 06:08:04 PM
Görünüşe göre küçük sabah sporum işe yaramış . Sırtımın ve bacaklarımın ağrısı gitmiş.Kendimi daha bir rahatlamış . Uykunun verdiği sersemliği atmış ve zinde hissediyorum. Demek benimle Ryugen'e gidecek kişi bu . Dün akşam biraz fazla meraklanmıştım. Göreve gideceğiz diye tanımak istemiştim göreve birlikte gideceğim arkadaşı . Şimdi böyle apar topar görmek , ne bileyim biraz garip hissettim kendimi. ''Ben Pyskos , memnun oldum . Göreve gidebiliriz ama Beiwan-san beni görmek istediyse bir uğrayalım yanına . Ne diyecekmiş merak ettim doğrusu . Odasında mı kendisi ?'' Tam görev öncesi şaşırdım açıkcası ama bir o kadarda meraklandım. Bana söyleyebileceği şeyi akşamda söyleyebilirdi . Ya unuttu ya da yeni ve önemli bir şey söyleyecek bana. Yoksa görev öncesi neden gelmemi istesin ki ? Aslında sadece görevden önce halime bakmakta istemiş olabilir ama bilemiyorum ya. Bir an önce gidelim de ne diyecekmiş merak ettim.
Boyu üç metreyi bulan Revacık başıyla Beiwan-sanın odasında olduğunu onaylıyor. Odandan çıkıp onunkine gidiyorsunuz. İçeri girdiğinizde o kaplumbağasının kabuğuna oturmuş sizi bekliyor. Sizi görünce ayağa kalkıp masanın üzerinde duran bir saati sana veriyor: "Bunu sabah senin için yaptım genç dostum." Basit bir kol saatine benziyordu. Fakat içinde sayılar yoktu ve akrep yelkovan yerine bir pervane vardı. bileklik kısmı metal üstü ise camdı. "Bunun içinde hava var genç adam ama rüzgar yok! bu pervaneyi döndürmeni istiyorum senden. İşte ilk talimin bu. Eğer gerçekten sen rüzgara hükmedebiliyorsan bunu başarabilirsin."
İlk talimim mi ? Bir kol saati. Beiwan-san'ın yanına giderken beni neden yanına çağırdı diye düşünüyordum. Kendi kendime tahminlerde bulunuyordum. Böyle bir şey söyleyince , açıkcası çok şaşırdım. Kısa sürede şaşkınlığımı toplayıp kol saatini Beiwan-san'dan almak için elimi uzatırken. Nasıl döndürebilirim pervaneyi ? diye de düşünüyordum. Dışarıdan kasırga bile çıkarsam dönmez , o cam olduğu sürece. O yüzden metal bileklik kısmına yoğunlaştım. Neden metaldi ? Yani plastikte olabilirdi ama plastikle olmayacak bir şey demek ki .Metal , ısıyı falan iyi iletir. O zaman ben camın içerisindeki havayı, ısıtırsam. Isınan hava yükselir ve böylece basınç farkı oluşabilir . Basınç farkıda pervaneyi döndürebilecek büyüklükte bir rüzgar oluşturabilir. Püff , oluşturabilir , he. Neden kesin konuşamıyorum ki ? Ben rüzgarı kontrol etmiyormuydum ? Eee o zaman neden şu pervaneyi kesin olarak döndürebileceğimi söyleyemiyorum. İhtimalli şekilde konuşsam bile bunun işe yarayacağını pek düşünmüyordum. Ama ilk aklıma gelen buydu. Şimdilik başka çözüm üretememiştim. ''Şimdi mi pervaneyi döndürmeyi deneyeceğim ?''
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Tuesday 14th of August 2012 09:35:53 AM
Hemen girsekte beklesekte aynı şiddette dikkat çekeriz gibime geliyor. İkimizde bu şehre yeni geldiğimiz için bize yabancı gözüyle bakanlar olabilir . Bu durumda basit turistler gibi davranmak bizim için en iyisi olacaktır. Ayrıca bu şehre ilk kez geldiğimiz içinde bu şehrin yollarını bilmiyoruz. Gerçi Reva benimle göreve gelmeden önce şehrin haritasını falan inceleyip az çok yollarınız öğrendiyse sürüklenip gitmeyiz ama buraya daha önce gelmediğinden dışarıdan ne kadar araştırma yaptıysa bile zorluk çekebiliriz. ''Bence bekleyelim. En azından biraz etrafa bakınalım. Turist gibi hareket etmeye çalışalım böylece biraz olsun dikkatleri dağıtabiliriz. Kısa bir süre bekleyip kimse gelmezse dalalım bir kanala . Bu arada sen bu şehrin yollarını falan biliyor musun ?'' Bunları Reva'ya söylerken elimden geldiğince normal davranmaya çalıştım. Pek fazla dikkat çekmemek için. Gerçi bu kalabalıkta dikkat çekebilir miyiz bilmiyorum ama Reva'ya bakarsak bayağı dikkat çekici duruyor. Ben bu dikkat çekme meselesine fazla mı kafayı taktım ne. Her şeyde hesaba katıyorum. Aşırıya kaçıpta dikkat çekmeyeyim derken daha fazla dikkat çekmeleyim de .
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Wednesday 15th of August 2012 04:27:44 PM
Beiwan-san hiç şaşırmamış da olsa yüzüne şaşırmış bir ifade vererek konuşuyor. "Şimdi mi? Ah hayır şimdi önemli bir göreve gitmelisin genç adam. Ve bu sınavı ne zaman geçersen o zaman bana gelirsin." Daha sonra odadan çıkıp ön güverteye gidiyorsunuz iki ortak bir ipe asılarak bir tekneye iniyorsunuz.
Tekneniz gemiden yavaş yavaş uzaklaşırken, Reva kendi mektubunu elbisesinin içine diktiğini söylüyor. "Peki sen ne yaptın dostum?"
Elbisesinin içine , ha . Çok akıllıca. Birde bana bak. Aşk mektubuymuş, püff. Reva'nın mektubunu saklama yöntemini duyunca, zaten içime çok sinmeyen mektubu saklama yöntemim iyice içime dert oldu. ''Aaa ben, dışarıdan aynen buna benzeyen bir aşk mektubu yazdım. Devrimcilere vereceğim mektupla bu mektubu karıştırmamak içinde . Yazdığım aşk mektubuna küçük bir yırtık attım böylece hangisi hangisi diye ayırt edebilecektim. Aşk mektubunu elimde taşırken, diğer mektubu üzerimde taşıyacaktım. Elimde mektubu görüpte kontrol etmek isteyenler aşk mektubu olduğunu görünce yumuşar diye düşündüm. Böylece üstümü arasalar bile başka bir mektup bulduklarında utangaç bir tavırla bununda aşk mektubu olduğunu iki tane sevgilim var falan diye muhabbet açıp diğer mektubu görmezden geldirecektim. Biliyorum saçma ve çok riskli ama o an aklıma başka bir şey gelmemişti. Acelemde vardı bende bir şey yapmamaktansa böyle bir şey yapayım dedim. Ama senin mektubu saklama yöntemin gerçekten iyiymiş. Neden böyle bir şey aklıma gelmedi o an da bilemiyorum'' Neyse artık şu mektup işini gerçekten kafama takmamam lazım. Her düşündüğümde boğuluyorum sanki. Mektup konusunu unutmak için Beiwan-san'ın bana verdiği kol saatine bakıyorum. Beiwan-san, talim geçene kadar ona gitmememi söyledi. Yani ipucu vermek gibi bir şey yok bu talimde. Zaten ne bilgi verecekse verdi kol saatini verirken. Yapabilir miyim ki bu talimi ? Bakalım şimdilik bu göreve odaklanayım. Boş bir zamanda düşünürüm ne yapabilirim diye.
Tekneyle gemiden ayrılıp Ryugene doğru yola çıkıyorsun bir süre devam ettikten sonra zaten çevresinde rotasız hareket ettiğiniz Ryugenin limanına ulaşıyorsunuz. Limanda kalabalık bir grup var. Görebildiğin kadarıyla şehir: yüksek beton binalar, betondan sokaklar, ve sokakların her birini takip eden su kanallarından oluşuyor. Su kanalları yüzünden şehrin bir çok noktasında su kemerleri oluşturulmuş. Gayet düzenli bir şehre benziyor. Yalnız şehrin her tarafında metal kalın zırhlar ve ellerindeki mızraklarıyla Ulusal güvenlik güçleri bulunuyor. Limandan şehir sokaklarına giren iki kanal var. Siz yavaşça limana yaklaştığınızda Reva sana soruyor:"Bir süre beklemeli miyiz yoksa hemen girelim mi ? tanınmamış olmamız gerektiği için ikimizde bu şehre ilk kez geliyoruz. Ne dersin kanalların birine hemen gireyim mi yoksa adamların kendilerini göstermelerini mi bekleyelim. ?"
Bir süre oyalanıyorsunuz ama hiç bir hareketlenme yok gibi. Kanallardan bir tanesine doğru yönelip şehir sokaklarına dalıyorsunuz. Bir süre turist gibi ilerledikten sonra yanınıza turist rehberi gibi giyinmiş fakat vücudundaki kas ve yaralardan rahatlıkla savaşçı olduğunu anladığın bir geliyor. "Şehri gezdirmemi ister misiniz baylar?" Bu bir paraloydı cevabı ise Reva veriyordu. "Gemi imalathanelerini görmek isteriz." İki taraf da durumdan emin olduktan sonra siz tekneden çıkıp gemi imalathanelerinin bulunduğu tarafa yürüyorsunuz. Plana göre bu kısma kadar tayfanadan daha önce adaya gelmiş birileri sizi çatıdan takip edip; siz içeri girdiğinizde tekneyi imalathaneye getirecekti. İmalathanelerden bir tanesine giriyorsunuz içerisi çok normal görünüyor. şüphe çekmeden buraya gelebilmen içini rahatlatıyor. Dükkanın arka kapısından çıkıp merdivenleri iniyorsunuz. Kapının önünde iki kişi bekliyor. Seni tanımadıkları için bir anda silah çekiyorlar. Sonra devrimci dostunuz durumu açıklayınca sorun çözülüp içeri giriyorsunuz. İçeride çok büyük bir ana girişle karşılaşıyorsunuz burası Ryugen şehri Devrimci ana karargahı. Yuvarla şekilde dizayn edilmiş bir ana giriş ve duvar boyunca kapılar. İçerisi kazan gibi insan kaynıyor bir çoğunun üzerinde asker kıyafetleri var. Devrimci ordusunun üniformaları. Bu üniformaların arasında en şatafatlısını giyen komutan görünümlü adam hızla yanınıza gelerek. elini uzatıyor: "Komutan Bitura. Tanıştığımdan dolayı onur duydum. Emanet yanınızdamı yoksa ezberinizde mi ?"
-- Edited by Rayleigh on Wednesday 15th of August 2012 11:14:21 PM
Püff nerelerden geçtik öyle . Hiç şüphede çekmedik. Açıkcası bu hoşuma gitti. Umarım bundan sonrada böyle gider. ''Pyskos, bende tanıştığımdan dolayı onur duydum. Emanetler yanımızda '' diyerek kıyafetlerimin içinde sakladığım devrimcilere vereceğim mektubu Komutan Bitura'ya uzatıyorum. Ama Komutan'ın sorusu biraz kafamı karıştırıyor. ''Emanet yanınızdamı yoksa ezberinizde mi ?" dedi. Ben ezberleyemeyiz zannediyordum ama neyse ya getirdik işte diyerek Komutan'a sormadım. Aslında bu mektup işinde bir sorun çıkmaması içimi fena rahatlattı.Üstümden bir yük kalktı . Resmen rahat bir nefes aldım ya. Bu arada da etrafa göz atıyordum . Açıkcası çok şaşırmıştım. Gerçekten iyi gizlemişlerdi yerlerini. Gerçi bilmiyorum herhangi bir sorun var mı gizlenmeleriyle ilgili ama olsaydı bu kadar rahat ilerlemezdik heralde.
Bay yaşlı ismini duyunca bir ciddileşiyorum. ''Benim az da olsa bilgim var. Bu devrimin olması için ortadan kaldırılması gereken biri değil mi ?'' Mektubun Bay Yaşlı ile alakalı olabileceğini tahmin ediyordum. Ama acil bir durum olabileceğini çok tahmin etmiyordum. Bir dakika ne diyorum ki ben. 1 gün sonra bir tuğamiral gelecek bu ülkeye. Raiven öyle demişti. Yani elimizden geldiğince çabuk davranmalıyız ama Beiwan-san'ın bana devrimcilere söylemem için söylediği ''Asla acele etmeyin !'' sözüde hiç aklımdan çıkmıyor. Hem hızlı hem de olabildiğince dikkatli olmalıyız. Evet bunu batırmamalıyım. Devrimcilerin hazırlıkları tam gibi. Herhangi bir sorunları yok sanırım. Benimde onlara elimden gelenin en iyisini yaparak destek olmam gerekiyor. Bu tayfa için yapacağım ilk görev ve Raiven'e bu göreve beni neden gönderdiğini sorduğumdaSeni göndermemim sebebi ise tayfada yenisin ve kimse bize katıldığını ya da korsan olduğunu bilmiyor . Yani tanınmıyorsun. İşte bu önemli kardeşim çünkü bizi iyi tanıyorlar. Evet çok iyi tanıyorlar . demişti . Yani benimde tanınmam, dikkat çekmem gerek. Zaten istediğimde bu değil miydi ? Bu Dünya'da önemli, tanınan biri olabilmek . Yani bu görev çok önemli , bu devrim olmalı !
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 16th of August 2012 04:51:35 PM
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 16th of August 2012 04:51:52 PM
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 16th of August 2012 04:54:52 PM
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 16th of August 2012 04:55:34 PM
Komutan mektupu alınca hemen açıp okumaya başlıyor. Sonra yanına gelen diğer devrimcilere doğru sesleniyor. "Önder, çok kesin ve acil emirler göndermiş. Ve önemli bir sui kast için izin vermiş." Sana ve Reva'ya bakarak: "buyrun içeriye geçelim." dedikten sonra sağdan ikinci kapıdan giriyor. Tabii sizde peşinden. Burası belli ki bir görüşme odası. Masaya oturuyorsunuz "Bay yaşlı hakkında bilginiz var mı ?"
Reva sen konuşurken sözlerini başıyla onaylamakla yetiniyor, durum aslında gayet açıktı. Ve senden sonra konuşan Reva bir cümle ile kafasındakileri teyit ettiriyor: "Emir onun hakkında mı?" Kumandanın cevabı gayet net bir teklif halinde geliyor: "Evet. Önderlik uzun zamandır beklediğimiz izni verdi. Bugün öğle vakti bitmeden Devrim karargahı adına Bay yaşlının hakkında infaz kararı çıkacaktır. Bu işi yapabilecek birilerine ihtiyacımız olacaktır. Siz yapabilir misiniz ?"
Öğle vakti bitmeden, he. Bize siz yapabilir misiniz ? diye sordu. Her ne kadar büyük bir sorumluluk alacak olsamda bu infazın gerçekleşmesi çok önemli ve Bitura'nın aklına gelenler bizleriz. Üstelik hızlıca karar verip, hareket etmemiz gerekiyor. Reva'ya dönüp ona 2-3 saniye baktıktan sonra ''Evet ,yapabiliriz. Hızlı hareket etmeliyiz üstelik zamanımızda az. Bence hemen işe koyulmalıyız . Tabi sizin başka diyecekleriniz veya gösterecekleriniz yoksa.'' Üstüme büyük bir sorumluluk aldım ama alınması gereken bir sorumluluktu bu. Bu adamın kesinlikle ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu çok önemli. Devrimin yapılabilmesi açısından çok önemli. Pek fazla vaktimiz yok ve buralara yabancıyız o yüzden yanımızda bize rehberlik edecek veya bizimle göreve gelecek birileri olur diye düşünüyorum.Bakalım, Bitura birazdan açıklar durumu. Bu adamı ne olursa olsun ortadan kaldırmamız gerekiyor. Şimdi önümde iki seçenek var. Ya Bay yaşlı ölecek , ya da Bay yaşlı ölecek!
Bay yaşlı ölmeliydi ama işler burada korsanların ki ilerlemiyordu. Kumandanın sözleri bunu hemen anlamanı sağladı: "Bay yaşlı'nın infazı için Devrim konseyi toplanmalı. Öğle olmadan bu toplantıyı bitirebiliriz. Ve ancak o zaman Bay yaşlının İnfaz emrini onaylayabiliriz. Eğer bunu yapmazsak bizimde mevcut yönetimden bir farkımız kalmaz." Dedikten sonra elinin masaya iki kez vurdu içeri giren emir erine Devrim konseyi üyelerinin acilen Kahverengi kutuya gelmelerini söyledi. Şimdi sui kast hakkında konuşabilirdiniz. "Bu gece evinde öldürebilirsiniz. Bu zor olmayacaktır ya da yarın yeni tuğamiralin şerefine verilen yemekte bulunacaktır orada öldürebilirsiniz. Sizib kafanızda bir fikir var mı ?"
Beiwan-san'ın sözünü söylememe gerek kalmayacak sanırım. İşler korsanların ki gibi ilerlemesede ne çok yavaş ne de aceleci bir tavırla yürümüyor . Bu hoşuma gitti. ''Her iki yerde olabilir gibi. Evinde olursa biraz fazla sessiz olmamız gerekir ama sessiz olursak bir problem çıkmaz. Yemekte ise, kalabalık bir ortam olması işimizi kolaylaştırabilir ama bu durum Bay Yaşlı ile konuşan kişi sayısınada bağlı. Bütün ilgi Bay Yaşlı üzerine olursa işimiz çok zor olur. Benim fikrim , yemeğe gidelim ve oradaki duruma bir bakalım. Eğer orada yapabilirsek yaparız. Ama çok riskli ise veya yapamayacaksak evine kadar takip edip evinde öldürürüz. Ama bana yemekte yapmamız gerekiyor gibi geliyor. Gerçi evide olabilir . Evinin konumunu , korumalarını falan bilmiyorum o yüzden biraz fazla ön yargılı davranıyor olabilirim. Hatta yemeğe bile şüpheci bir tavırla bakıyorum ama onu öldürebileceğimiz aklına gelmiyor olabilir. Yani devrimcilerden haberi vardır ama böyle bir şey yapabileceklerini zannetmiyordur. Bu yüzden işimiz düşündüğümden daha kolay olabilir' 'Bu duruma biraz fazla şüpheci bakıyorum. Fazla şüphe iyi değil , işi batırmama yol açabilir. Çok az da şüphe duyarsam hazırlıksız yakalanabilirim. Bu yüzden elimden geldiğince rahat ve dikkatli olmalıyım.
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Tuesday 21st of August 2012 09:39:31 AM
Kumandan fikrini beğenmişti. Ayağa kalkarak elini sıkmak için sana uzattı. "Tamam sizin istediğiniz gibi olsun. Yaşlı adamı öldürmek sorun teşkil etmeyecektir fakat sonuçları çok ağır olacaktır." Reva Kumandanla birlikte ayağa kalkarak elini sıkıyor. "Sizler ve Ülkeniz için elimizden geleni yapıyoruz. Yer yüzündeki hiçbir ülke hiçbir korsan tayfasından bu yakınlığı görmemiştir. Bay yaşlıyı öldürebiliriz ama ondan sonrası artık sizin sorununuz."
Kumandanın ''Yaşlı adamı öldürmek sorun teşkil etmeyecektir fakat sonuçları ağır olacaktır.'' sözünün beni endişelendirmesiyle birlikte . Reva'nın "Sizler ve Ülkeniz için elimizden geleni yapıyoruz. Yer yüzündeki hiçbir ülke hiçbir korsan tayfasından bu yakınlığı görmemiştir. Bay yaşlıyı öldürebiliriz ama ondan sonrası artık sizin sorununuz." bu sözleri beni az da olsa rahatlatmıştı. Aslında herşeyi tek başımıza yapmayacaktık. Biz üstümüze düşeni Bay yaşlıyı öldürerek yapmış olacaktık. Sonuçları ise en az bizi ilgilendirdiği kadar devrimcileride ilgilendiriyordu. Hatta biz üstümüze düşeni yaptığımız için bu sorun devrimcileri bizden daha fazla ilgilendiriyordu. Bencede Reva'nın söylediği çok doğruydu. Hatta az da olsa şaşırdım Reva'dan böyle bir cümle çıkmasına. Ne bileyim 3 metrelik boyu olupta 3 milimetrelik beyni olmayan insanlar var. Reva'yı her ne kadar onlardan biri olarak görmesemde bu cümle beni gerçekten şaşırtmıştı.
Seni rahatlatmasına rağmen bu sözler ortamı biraz germişti. Her ne olursa olsun korsanlar ve devrimciler birbirinden çok farklı gruplardı ve çok uzun süre beraber çalışmaları büyük sorunlar yaratacaktı. Kumandan tekrar ellerinizi sıkarak odanın kapısını açtı. "Buyrun ana salona geçelim. Sizi diğer komutanlarla tanıştırayım. Bu arada karar çıkana kadar burada beklemek istemeyebilirsiniz. Gitmek istediğiniz bir yer varsa bunu halledebiliriz. Yada size kalacak bir yer ayarlayabiliriz." Ana salonda 3-4 kadar kumandan konuşuyorlardı sizi görünce size doğru yaklaştılar ve elinizi sıkmak için ellerini uzattılar.
Ellerini sıkarak , ''Ben Pyskos . Memnun oldum'' dedim. Ama aklımda binbirtürlü şeyler düşünüyordum. Devrimcilerle korsanları, Bay Yaşlı meselesini , Bitura'nın dediği, karar çıkana kadar beklemek istemezsek yapabileceğimiz şeyleri. Yani bu kadar çok şey düşünüp. Kendimi tanıtmam biraz garibime gitmişti. Ama en çok kafamı kurcalayan Devrimcilerle , biz korsanlardık. Her ne kadar kendimi Bay yaşlı meselesine vermem gereksede Devrimcilerle korsanların birbiriyle nasıl bir ilişki içinde olmaları lazımdı. Yani araya bir çizgi çizmeliydik. Çok fazla samimi olamazdık ama hiç samimi olmazsakta bu meseleyi sağlıklı bir şekilde halledemezdik. Biraz hassas bir durumdu bu. Şimdilik olayları akışına bırakmak en iyisi sanırım. Devrimcilerle bir sorun çıkmayacağını düşünsemde herhangi bir şey olma ihitmalinide göz ardı etmeden olayları akışına bırakacaktım. Bitura karar çıkana kadar beklemek zorunda değilsiniz dedi. Ben pek uzun sürmez diye düşünmüştüm ama yatacak yer falan ayarlarız deyince uzun sürecek gibime geldi. Umarım çok uzun sürmez.
Komutanlar hızla kendilerini sana tanıtıyorlar. Anladığın kadarıyla dört tane baş kumandan var ve bunlar ana karargahın en üst rütbeli yöneticileri. Korsanlarla temas bu adamlar aracılığıyla oluyor. Biri diğerlerine göre şişman bir yapıya sahip diğerleri bir birine benzer standart asker tipleri. Adamların konuşmaları dahi bir ordu geçmişi olduğunu düşündürüyor. Bu sıradan odalardan birinden korsan olduğu her hali ile belli başka bir adam çıkıp Reva ile bakışıyorlar.
Açıkcası Reva ile bakışmaları beni pek şaşırtmadı. Zaten buradaki devrimcileri tanıyorlardır. Bir ben ve Reva yabancıyız buraya. Eee 3 metrelik adam mı dikkatini çeker yoksa ben mi ? Gerçi aralarında başka bir şey olup olmadığını bilmiyorum. Belkide korsan olduğu için bizim tayfayla bir ilişkisi vardır. Yani bize yardım etmek için burada olabilir. Raiven bizim tayfadanda birileri seninle gelecek demişti ama sadece Reva'yı görünce hafif şaşırmıştım. Birden fazla kişi beklemiştim . Belkide diğerlerini benden önce buraya gönderdi. O zaman korsanın Reva ile bakışmalarının anlamı Reva'nın bundan haberi vardı. Veya birbirleriyle ilişkileri yok. Sadece Reva dikkatini çektiği için korsan Reva'yla bakışıyor.Neyse ya anlarız birazdan durumu.
korsan yaklaşarak Revayı selamlıyor. Revada ona karşılık veriyor. senin ve kumandanların seyrettiği bir iki cümle konuştuktan sonra seni göstererek karşısındakine tanıtıyor. Bu arada senin hakkında: "Beiwan-sanın yeni öğrencisi" Demesi dikkatini çekiyor.
Tabi aslında o pervaneli kol saatini Beiwan-san bana verdiğinde Reva'da yanımdaydı. Beiwan-san bu senin ilk talimin demişti. Orada anlamış olmalı Reva ama genede böyle söyleyince bir tuhafıma gitti. Beni tanıttığına göre Reva korsanı tanıyor yani. Beiwan-san'ın öğrencisi demeside korsanın Beiwan-san'ı tanıdığını gösteriyor. Yani korsan bizim tayfayla ilişkisi olan belkide bizim tayfadan olan biri. Bize yardım etmek için burada olabilir. Raiven onu buraya bizden önce göndermiş heralde. Bundanda Reva'nın haberi var gibi. Meraklanmaya başladım bu korsan kim ki ya ? Şimdiye kadar hiç bahsi geçmedi ama burada tanışayım diyede bahsetmemiş olabilirler. Yani eninde sonunda göreceğim adamla orada konuşsak daha iyi olur. Umarım iyi anlaşırız adamla , sanırım bundan sonra bayağı görüşeceğiz.
-- Edited by Pyskos Lysromnia on Thursday 30th of August 2012 10:30:12 AM
Karşındaki korsan sana selam verdikten sonra hemen gitmesi gerektiğini söyleyip ayrılıyor. Arkasından Reva onu sana tanıtıyor ve adının krose olduğunu 1 aydı tayfada olduğunu fakat esas tayfada değilde ryugende görev yaptığını ayrıca bir şeytan meyvesi olduğunu söylüyor. bu arada başka bir odada sizin için bir yemek sofrası kuruluyor.
Şeytan meyvesi kullanıcısı mı ? Şaşırdım doğrusu. Her ne kadar bende şeytan meyvesi kullanıcısı olsamda East Blue'de şeytan meyvesi kullanıcısı olan çok fazla kişi olduğunu sanmıyorum. Acaba nasıl bir yeteneği var merak ettim. Umarım kullanışlı bir yetenektir. Her türlü yardıma ihtiyacımız olabilir . Tayfada olabileceğini tahmin ediyordum. Onu göremememin nedenide Ryugen'de görev yapmasıymış. Krose , bu ismi hatırlayacağım. Bunca olaydan sonra yemeği resmen unuttum. Şimdi ağzımın kuruduğunuda hissetmeye başladım bak. Kaplan Gözü Korsanlarında kaptan ile başbaşa bir yemekten sonra şimdide Devrimcilerle yemek yiyeceğim . Hıh , yolculuğuma başladığımda tüm bunların olabileceğini biri söyleseydi. İyi bir hayal gücün varmış derdim. Şimdi düşünüyorumda bu tayfaya katılmasaydım ne yapacak olurdum. Orada adaya olan saldırıyı es geçseydim tüm bunlar olmayacaktı. Ben hala o küçük dünyamda yaşıyor olacaktım. Gerçi katılmasaydım bile başka bir maceraya atılmayacağım ne malum ama böylesine bir macera olmayacağı kesindir heralde. Ne kadar şanslıyım aslında. Onlara saldırmama rağmen , beni tayfalarına davet ettiler. Bende bu şansımı iyi değerlendirmeliyim. Olabildiğince gelişip kendimi tayfaya adamalıyım. Bu arada cebime koyduğum Beiwan-san'ın bana verdiği saate bakıp yeteneğim hakkında 10-15 saniye kadar düşündükten sonra. Saati tekrardan cebime koyup, derin bir nefes alıp şimdiki görevime odaklanıyorum. Ama bu arada da gülümsememe engel olamıyorum. Bu tayfaya katıldığım için gerçekten memnunum.
yemek sofrasında beklediğinden uzun zaman geçiriyorsun bu sırada kumandanlar toplantı için ayrılıyorlar. yarım saat kadar sonra da bir devrimci subayı "Eee Emaneti görmek istemez misiniz ?" diye soruyor. Soru soran bakışlarınızı görünce de açıklama gereği duyuyor: "Sizin için hazırlanan gemi geçen günlerde tamamlandı. Onu görmek istemez misiniz ?"
Devrimci subayı emanet deyince ilk başta anlamamıştım ama açıklayınca büyük bir şaşkınlık ve merak uyandı içimde. O büyük ve muhteşem olmasına rağmen tayfaya yetmeyen gemi yerine başka bir gemi yapılıyordu ve o gemide tamamlanmıştı. Buraya gelirken bunu hiç düşünmemiştim daha çok zamanı var diye düşünüyordum. Birden tamamlandı diye duyunca çok şaşırdım. Bir süreliğine donup kaldım. ''Tamamlandı mı ? Vay canına , bu büyük bir sürpriz oldu. Elbette görmek isteriz. Nerede ? Bizi götürebilir misin ? '' O an sadece gemiyi görmek istiyordum . Başka hiç bir şey düşünemiyordum.Bir çok korsan hayallerini gerçekleştirebilmek için Grand Line'e gitmek ister. Her ne kadar daha yeni korsan olmuş olsamda. Grand Line'i hep merak ederdim. Acaba nasıl bir yer ? Söylentiler duyardım ordan burdan. Çok korkunç olduğu hakkında , bu beni daha da heyecanlandırırdı. Ama Grand Line'e gitmenin öyle kolay olmadığınıda biliyordum. Tek başına Grand Line'e gitmek intihar olurdu. Üstelik donanımlı bir gemide gerekiyordu. Bu yüzden hep hayal olarak, bir merak unsuru olarak kalmaya devam etti Grand Line benim için. Ama şimdi gidebilirdik. Bu gemi ile bu tayfa ile olurdu.