Fırtınadan sağ çıkmayı başardıktan sonra günün yorgunluğu ve başıma gelen olaylar yüzünden ertesi gün tüm zaman boyunca uyuyakalmışım. Uyandığımda ise birden yatağımdan fırlayıp başıma gelenleri ve yediğim şeytan meyvesini düşünmeye başladım. Dünyanın en güçlü kişisi olmak için yemin etmiş olan ben, artık bir şeytan meyvesi yemiştim. Daha gücünü bilmiyordum fakat buna emindim. Fırtınaya yakalanmam, ve meyveyi aldıktan sonra fırtınanın durması, bunlar tesadüf olamazdı. Kendimi çok farklı biri olarak görüyordum. Kendime güvenim kusursuz sayılacak kadar yüksekti, derken kapı sesiyle düşüncelerim birden uçtu, kim olabilirdi, ne istiyodu ? Normalde umursamaz olan ben, nedense tedirgin olmuştum. Duruma alışmam gerçekten zaman alıcaktı... Kapıyı açtığımda ise kapıyı açmamla bir dipçik darbesi yemem bir olduydu... Gelen aynı denizci teğmeni, kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden ve tam bir paragöz olan Fredy idi. Onu görünce sinirden deliye döndüğümü hissettim, kendimi kaybettim, gözüm bir şey görmüyordu. Ona saldırmak için var gücümle bağırarak ayağa kalktım, ben bağırarak ayağa kalktıktan sonra evin duvarları çatladı, ve denizcilerin hepsi birden kulaklarını tıkayarak bağırışıyorlardı. Ne olduğunu anlayamadan iki silah sesi duydum, biri baldırıma, biri ise karnımın sağ tarafına iki tane mermi yemiştim. Gözümü açtığımda, yaralarım sarılmış bir şekilde hücrede buldum kendimi... Ne olduğunu bilmiyordum, borcu kapatmıştım, ne için tekrar buraya geldiler, ve ne için tekrar geçmişte yaşananları diriltme cürretini gösterdiler ...
Out: Rp içerisinde sadece kendini yönlendirebilirsin. Aşağıda mavi kısım sorunsuz kısım; Kırmızı tarafta ise rol aşımı var. Kapının çalışı, Teğmenin gelişi, askerlerin kulaklarını tıkayarak bağırışmaları, Senin hücreye götürülmen gibi olayları kendin belirliyemezsin...
Fırtınadan sağ çıkmayı başardıktan sonra günün yorgunluğu ve başıma gelen olaylar yüzünden ertesi gün tüm zaman boyunca uyuyakalmışım. Uyandığımda ise birden yatağımdan fırlayıp başıma gelenleri ve yediğim şeytan meyvesini düşünmeye başladım. Dünyanın en güçlü kişisi olmak için yemin etmiş olan ben, artık bir şeytan meyvesi yemiştim. Daha gücünü bilmiyordum fakat buna emindim. Fırtınaya yakalanmam, ve meyveyi aldıktan sonra fırtınanın durması, bunlar tesadüf olamazdı. Kendimi çok farklı biri olarak görüyordum. Kendime güvenim kusursuz sayılacak kadar yüksekti,derken kapı sesiyle düşüncelerim birden uçtu,kim olabilirdi, ne istiyodu ? Normalde umursamaz olan ben, nedense tedirgin olmuştum. Duruma alışmam gerçekten zaman alıcaktı... Kapıyı açtığımda ise kapıyı açmamla bir dipçik darbesi yemem bir olduydu... Gelen aynı denizci teğmeni, kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden ve tam bir paragöz olan Fredy idi. Onu görünce sinirden deliye döndüğümü hissettim, kendimi kaybettim, gözüm bir şey görmüyordu. Ona saldırmak için var gücümle bağırarak ayağa kalktım, ben bağırarak ayağa kalktıktan sonra evin duvarları çatladı, ve denizcilerin hepsi birden kulaklarını tıkayarak bağırışıyorlardı. Ne olduğunu anlayamadan iki silah sesi duydum, biri baldırıma, biri ise karnımın sağ tarafına iki tane mermi yemiştim. Gözümü açtığımda, yaralarım sarılmış bir şekilde hücrede buldum kendimi... Ne olduğunu bilmiyordum, borcu kapatmıştım, ne için tekrar buraya geldiler, ve ne için tekrar geçmişte yaşananları diriltme cürretini gösterdiler ...
Out: Senin verdiğin örnek üzerinden açıklamama izin ver: "Korsanlar kralı olacağım" başlığında ilk mesaja baktığında oyuncunun hikayeye nasıl başladığını anlattığını görürsün. Yalnız seninkinden farklı olarak oyuncu sadece kendi hareketlerini anlatıyor. yani; Kendi karakteri dışında başka karakterleri kontrol etmiyor. Rp yaparken "adama vurdum adam öldü." gibi bir cümle kullanamazsın. çünkü adamın ne yapacağını sadece Gm bilebilir. misal senin vurmak istediğin adam bir halüsinasyon da olabilir. aynı şekilde daha iyi bir yazı için "Adama vurdum." da diyemezsin çünkü adam vurup vuramayacağında kesin değil. belki koluna bir anda kramp girecek. Rp dünyası aynı gerçek dünya gibi işler herşeyin olma ihtimali vardır. peki doğrusu nedir ? diye sorucaksın şimdi. örnek yazıya tekrar bakalım: son cümle şu şekilde: "Saat yedi gibi limandan bir tekne alıp yolculuğuma başlamak istiyordum. Limana doğru yürümeye başladım" Burada gördüğün gibi oyuncu ne yapmayı düşündüğünü belirttikten sonra, "limana gittim" demek yerine limana doğru yürümeye başladım diyor. Tabii liman da karşılaşacakları şeyler tamamen gm'e bağlı. Bu noktadan sonra gm limandaki bir kavgadan bahsedince oyuncu saldırısını yapıyor fakat karşıdaki adamlarla ilgili "adamların birini öldürdüm diğeri yere düştü" gibi cümleler kuramıyor. Metnin devamını da incelediğinde ne demek istediğimi daha da iyi anlıyabilirsin. (Kırmızı yazılar yanlış kullanımlar; Maviler doğru olanlar)
Şimdi daha iyi anladım diyebilirim. Ben sadece kendi karakterimi kontrol edicem, geri kalanı gm ler halledicek, ben hikayenin tamamı benim sanıyordum, tekrar teşekkürler, devam edebilirim :)
Tekneye bindiğinde ilk işin içindekileri kontrol etmek oluyor. Bir kaç balıkçı envanteri dışında sadece 1 ya da 2 gün yetebilecek erzak var. Denize açılmak bu erzakla büyük bir sorun olabilir, ama artık korsan olacağına göre açlık pek yabancı bir duygu olmasa gerek. Denize açılmak ya da daha fazla hazırlık yapmak arasında bir karar vermen gerekecek gibi görünüyor. Bu sırada yerdeki gazeteyi farkedip göz gezdiriyorsun: İlk gözüne çarpan Blingom Baster'ın köşe yazısı oluyor. Bu adamın adını Ustandan bir çok kere duyduğuna emin gibisin. yazıya şöyle bir göz atıyorsun: "Korsan güvencesinde... Bir çoğunuzun da bildiği gibi geçtiğimiz haftalarda yeni dünyada hayli büyük bir mücadele yaşandı. Schibukai'lerden biri, 4 imparatordan olan Zadegân korsanları tarafından gemisi ve tayfası ile birlikte sulara gömüldü... Dün toplanan bir heyet eksilen schibukai için yeni bir üye seçti: " Altın Korsan Garetras.". Daha düne kadar başında 470 000 000 Beli ödül olan bu kanlı korsan şimdi bizim yeni güvencemiz oldu. Yediği şeytan meyvesi sayesinde herşeyi altına dönüştürebilen Garetras, dün gece karargah kadar gemisi ile gelerek kıyıya yakıın bir yerde demir aldı. Gemiden suya inerek suyun üzerinde yürümeye başladı. Şeytan meyvesine rağmen suda batmayan korsan kendine altından bir yol yaparak karargaha kadar suyun üzerinde yürüdü. Evet Sözde o artık eski bir korsan. Ama hepimizinde bildiği gibi korsanlar hep korsandırlar. Ve hükumet yine bizlerin güvenliğini korsanlara teslim ediyor." Daha sonra ise arananların isimlerine göz gezdiriyorsun. Bu aralar yeni ünlenen bir kaç korsanı görünce onlar gibi hatta onlardan daha güçlü olmak geçiyor içinden. Akira ve Gambler korsanları arasındaki bir savaştan bahsediyor gazete ödüllerini görünce ise içinde bir yerler hemen denize açılmak için kıpırdamaya başlıyor...
-- Edited by Rayleigh on Wednesday 9th of January 2013 03:26:49 PM
Fırtınadan sağ çıkmayı başardıktan sonra günün yorgunluğu ve başıma gelen olaylar yüzünden ertesi gün tüm zaman boyunca uyuyakalmışım. Uyandığımda ise birden yatağımdan fırlayıp başıma gelenleri ve yediğim şeytan meyvesini düşünmeye başladım. Dünyanın en güçlü kişisi olmak için yemin etmiş olan ben, artık bir şeytan meyvesi yemiştim. Daha gücünü bilmiyordum fakat buna emindim. Fırtınaya yakalanmam, ve meyveyi aldıktan sonra fırtınanın durması, bunlar tesadüf olamazdı. Kendimi çok farklı biri olarak görüyordum. Kendime güvenim kusursuz sayılacak kadar yüksekti, ve artık amacım uğruna ilk adımlarımı atmanın zamanı geldiğini biliyordum. Bir kaç bir şey atıştırdıktan sonra küçük barakamı terk edip sahilde biraz yürüdükten sonra patronumun teknesini gördüm, yılların verdiği tecrübe en önemlisi patronumun tecrübesinin üzerinde olduğunu biliyordum... İlk yolculuğuma bu tekneyle çıkarsam kendimi güvende hissedeceğimi biliyordum, tekneye ilk adımımı attığımda ise başka bir duygu içine girdiğimi hissettim, sanki patronumun ruhu oradaydı, ben buna inanıyordum. Artık yolculuğuma başlamak için önümde herhangi bir engel görünmüyordu...
Arananlar listesine göz attıktan sonra işimi daha çok ciddiye almam gerektiğini anladım ve bir an önce daha çok hazırlık yapmam gerektiği için teknemden inip bir yere oturdum. Hazırlık yapıcak kadar param yoktu, fakat ne yapabilirim derken Garetras ın gemisi geldi aklıma ve şunlar geçti aklımdan, '' Eğer her şeyi altına dönüştürebilme özelliği varsa gemisinde bir çok altın olabilir, fakat 470 000 000 Beli ödüllü bir korsanın gemisine sızıp altın çalmak kendini öldürmek gibi bir şey olabilirdi ... Bu yüzden suyun üzerinden yaptığı altından yolun bir kısmını parçalarsam, bununla beraber fazlasıyla kendimi hazırlayabilirim. Büyük ihtimal altından yolun hesabını yapmayacak kadar zengin bir tayfa, ve bu yüzden nöbetçi tutacaklarını düşünmüyorum... '' Böyle bir şeyin mantıklı olduğunu düşündükten sonra artık yola koyulmalıydım, gördüğüm arananlar listesi ve korsanlar arasındaki hararet beni fazlasıyla heyecana sürüklüyor ve artık bir an önce açılmalıyım diyordum kendi kendime. Garetras ın gemisini aramaya başladım, burası küçük bir yerdi gemisi fazla uzakta olamazdı, yürümeye başladım, ve sonunda gemiyi gördüm. Geminin ihtişamı ve etrafındaki altından kaplamalar başımı döndürmüştü adeta, ben de bu kadar güçlü bir korsan olucam, hatta çok daha güçlü diye geçiriyordum içimden, geminin oraya doğru yürürken yolu gördüm, ve tek yapmam gereken yoldan bir parça kırmak olucaktı...
Rp-out: Sanırım bu "rp-out" yazısından nefret etmeye başladınız ama özür dileyerek iki noktayı işaret etmeliyim. ilk olarak rp ile ilgili bir hata var. Daha önce söylediğim gibi sizin dışınızdaki her şeyi Gm yönetir yani insanları, konuşmaları, tavukları, evleri, hava durumunu, gazetede yazanları, rüzgarı, denizcileri, korsanları dünyadaki her şeyi... Demek istediğim bir gemi gördüğünü söyleyebilmen için önce orada bir gemi olduğunu Gm'in söylemesi gerekir. bu sorun zamanla ortadan kalkacaktır. yazın başında hiç bilmeden gelen bir çok arkadaşımız şimdi kaliteli rp yazarları oldular... İkinci husus ise One piece dünyası ile ilgili: Schibukailer ve Marine karargahı Grandline'dadır siz ise south blue'dasınız. Yani Bu korsanların, geminin ya da altınların peşine düşmeniz için önce grandline'a girmelisiniz.
Rp-out: Ha özür diliyorum o zaman, Garetras ın Grand Line da olduğu belirtilmediği için ben yaşadığım yere geldi sandıydım, kusura bakmayın. Düzeltiyorum o zaman,
İn :
Gazetedeki haberleri okuduktan sonra ve Garetras ın ödülünü gördüğümde az daha dudağım uçuklayacaktı. Nasıl olur da bu kadar yüksek bir ödül olabilir ... Bu yüksek ödül Garetras ın ne denli güçlü bir korsan olduğunu ortaya koyuyordu. Kesinlikle geçicektim, geçmeliydim ve kesinlikle daha güçlü olucaktım. Bunları düşündükten ve Garetras ın şöhretini okuduktan sonra arananlar listesi tamamen aklımdan çıkmıştı. Bir an önce iyi bir hazırlık yapıp artık açılmak istiyordum, cebimde dünden kalan 1000 Beli'm vardı. Fakat denize açıldığımda bunun beni karşılamaya yetmiyicek bir miktar olduğunun farkındaydım, şehirde kara kara dolanmaya başladım. Yolda yürürken bir lambanın üstündeki afişte bir kayıp ilanı gördüm, zengin bir ailenin tek kızı kaçırılmıştı ve bulana yüklü miktarda para garantisi vardı. Adresi buranın yakınlarında olduğunu hiç düşünmeden yola koyuldum...
Rp-out: " Yolda yürürken bir lambanın üstündeki afişte bir kayıp ilanı gördüm, zengin bir ailenin tek kızı kaçırılmıştı ve bulana yüklü miktarda para garantisi vardı. Adresi buranın yakınlarında olduğunu hiç düşünmeden yola koyuldum" kısmında yine kendin dışındaki olayları yönlendirmişsin ama hikayenin yavaşlamaması için burayı görmezden gelerek yazını editliyorum. "şehirde kara kara dolanmaya başladım" cümlesinden devam ediyorum.
RP-İn: Şehirde dolaşırken vakit düşündüğünden daha hızlı geçiyor. Bir anda kayığı öylece bıraktığın geliyor aklına. Bu sırada iri kıyım birine çarpıyor ve yere düşüyorsun. Adam sana bakarak hırıldıyor: "kim bu bok kafa ?" Adam en az üç metre ve yanında üç dört tane daha serseri var. Bela gelip seni bulmuş gibi görünüyor...
Yolumu nerden bulucağımı düşünürken daha önce görmediğim birine çarpıyorum, ve benim için '' Kim bu bok kafa ? '' diyor. Kavga edicek vaktim olmadığını düşünüp ayağa kalkıyorum ve ellerimi cebime sokup görmezden gelip yoluma devam etmek istiyorum...
Patronuma küfredildiğini duyduğumda şalterlerimin attığını hissediyorum. Ardından küfreden herifin yakasına yapışarak çok sinirli bir şekilde, 'Ölümünü hayatının son 1 dakikası kalması kadar yakınlaştırmak istemiyosan bir daha sakın ağzından aynı kelimenin çıktığını görmiyim! '' diyorum...
-- Edited by Marco00 on Thursday 10th of January 2013 10:52:51 AM
-- Edited by Marco00 on Thursday 10th of January 2013 10:53:53 AM
Adamı görmezden gelmen onu iyice sinirlendiriyor, Ve bir yumruk la tekrar yere devriliyorsun. Heriflerden biri de ağzındaki sigarayı senin üstüne atarak iyice durumu perçinliyor: "Ben piçi tanıyorum şu sikik balıkçının çırağıydı bu." Durum iyice zorlaşıyor gibiydi. O sırada ara sokaklardan bir kaç serseri daha gelip başında toplanıyor kısı sürede kendini bir çemberin içinde yerde yatarken buluyorsun. 13-14 kişi toplanmış ve seninle eğleniyor, itip kakarak küfrediyorlar...
Adamın yakasına yapışmanla midene bir yumruk yemen bir oluyor. İster istemez bağırıyorsun, ve çevrendeki 2,3 kişi yere düşüyor. Bu sefer kendini biraz toplayıp ayakta durabiliyorsun. Adamlar bu işten biraz korkarak açılıyorlar, Ama hala etrafında bir çember oluşturmuş durumdalar ve çember gitgide büyüyor... Her geçen saniye biraz daha kalabalıklaşıyor; Adamların hepsinde aynı kıyafetler var. Belli ki bir tür mafya yada çete gibi bir şeyler. İlk başta 3-5 kişilerdi, Sonra 15 oldular şimdi ise 20'den fazla adam sen ortalarına almış durumda.
İster istemez bağırdıktan sonra 2-3 kişi yere düşüyor. Ne olduğunu anlamamıştım, fakat bunu düşünecek zamanım yoktu, teknem yalnızdı ve bir an önce hazırlık yapıp denize açılmam lazımdı. Belli ki beni bırakmaya niyetleri yoktu, ve bunlar çete üyeleriyse eğer, liderleri de orda diğerlerine göre iri yapılı olan adamdır diye düşündüm. Liderlerine bire bir dövüş teklif edecektim, ve eğer kazanırsam gitmeme izin vermelerini istiyecektim... ''Benden ne istediğinizi ve kim olduğunuzu bilmiyorum ... Fakat beni öylece bırakmayacağınız ortada. Bu yüzden liderinizle teke tek bir dövüş teklif ediyorum! Ben kazanırsam, gitmeme izin vereceksiniz. Eğer kaybedersem, ne isterseniz yapabilirsiniz ... ''
Kurduğun cümleden korktuğunu düşünen adamlar tekrar üstüne çullanıyorlar. Konuştuğun adam sana dönerek: "Patronla Görüşeceksin ama ayık olarak değil!"Diyor. O sıra da beyaz gömlekli bir kadın elinde sigara ile sana yaklaşıyor. "Kırk kişi Bir küçük çocukla mı uğraşıyorsunuz ? Öldürün gitsin şunu."
Spoiler
Kadın gelince herkes şöyle bir kendine çeki düzen veriyor. Tam o sırada sokaktan geçen iki marine askeri sizi görüp yanınıza geliyor: "Ne Oluyor burada dağılın!" Adamlar dağılmaya başlıyordu ki kadın cebinden küçük bir tabanca çıkarıp büyük bir soğuk kanlılıkla iki askeri de öldürüyor. "Dövüş istiyorsan dövüşebiliriz genç çocuk!"
Boyu uzun adama dönerek, '' Heheheheh ... demek onuruna bir kadının arkasına sığınacak kadar değer vermiyorsun he... Neyse, hey kadın, denizcileri sevmiyorum, ama bu onlarında insan olduğunu, hayatlarının bir değeri olduğunu değiştirmez, ve insanları bir nedeni olmadan öldürmeyi affedecekde değilim. Benim için bir sakıncası yok, acelem olduğu için bu işi çabuk bitiricem, seninle uğraşmaya vaktim yok ... '' bu gibi darbelere alışık olduğum için ayağa kalkmam pek zor olmadı ve ayağa kalkınca bağırarak kadına doğru koşup bir yumruk savurmaya çalıştım...
Yumruğu kaçırdığıma sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum, yumruğu kaçırmama rağmen önümdeki adamları dokunmadığım halde deviriyorum, ve kadın bunu görünce bana şeytan meyvesi yediğimi hatırlatıyor, ve emin olmamı sağlıyor ... Kendi kendime '' Bu mükemmel ... Ne olduğum seni ilgilendirmez... '' diyip gülüyorum. Yavaş yavaş şeytan meyvesinin gücünü anlamaya başlamıştım, ve kadını yenmek için daha tam çözemesem bile şeytan meyvesinin gücünü bir şekilde avantaj olarak kullanmalıydım. Kadına savurduğum yumruğu kolaylıkla savuşturduğuna göre benden hızlı olduğu açıktı, bunun için doğrudan saldırılarda tutturma şansım azdı. Bunun için tam farklı bi plan ararken kadın yaptığı aptallığı farkettim, bana kendi isteğiyle saldırıyordu, ve bu saldırısı nedeniyle kendi saldırısına odaklanıcağı için hareket kabiliyeti azalıcaktı. Bu fırsatı değerlendirmeliydim, boynuma doğru bir tekme savurmaya çalışıyordu, eğer tekmesini doğrudan yumruğumla engellersem, ve deminki gibi, hatta deminkinden daha güçlü biir yumruk atmayı başarabilirsem, meyve gücünün tekrar aktif hale gelebiliceğine ve ciddi bir zarar verebiliceğime emindim ...
-- Edited by Marco00 on Friday 11th of January 2013 08:52:45 PM
-- Edited by Marco00 on Friday 11th of January 2013 08:53:35 PM
Güçlü sayılabilecek bir vücudun var. Ve ona yakışır güçte bir yumruk savuruyorsun. Fakat güç ve dayanıklılık tek başına yeterli olmuyor. Kadın hızla kendini sağa çekerek yumruktan kurtuluyor. Yumruğun oluşturduğu ses dalgası; Kadının arkasındaki iki-üç kişiyi devirerek duvarda küçük bir çatlak yaratıyor. Serserilerin çoğu bu durum karşısında korkarak bir kaç adım geri çekiliyorlar. Şeytan meyvesi kendini göstermeye başlamıştı. Kadını yenebilecek kadar güçlüydün fakat o senden çok daha hızlıydı. Sen daha savurduğun yumruğu geri çekemeden kadın tekmesiyle karşı saldırısına geçip göğsüne doğru ardı ardına gelen 6-7 vuruş yapıyor. Aslında gayet sert olan vuruşlar seni devirmek için yeterli olmuyor. 1.5 metre kadar uzağında duran kadın sigarasından bir nefes çekerek kendini bir sonraki atağına hazırlıyor: "Hımm bir bakalım bir şeytan meyvesi ve dayanıklı bir vücut.. Belki de eski bir marinesindir ha ?" Bu sefer kadın sağ ayağını 180 derece kaldırıp havaya açıyor ve senin boynuna doğru bir hamle yapmaya hazırlanıyor...
Karşıdan gelen saldırıyı savurmayı deniyorsun, fakat bu hareketin aslından dövüşü yönetemediğini açıkça gösteriyor. Rakibin senden açıkça daha hızlıyken hamlelerini karşılamaya çalışıyorsun. Sen hamleyi karşılayamadan boynuna sert bir tekme yiyorsun. Sızlanarak hafif eğildiğinde ikinci bir tekme mide boşluğuna gelerek seni arkanda 2 merte uzktaki tuğla bir duvara vuruyor. duvara çarpıp yere yığılıyorsun. duvardan sökülen bir kaç tuğlada üstüne dökülüyor. Kadın sana doğru acır gibi bakarak "Dayanıklısın ama her yerin değil.." Diyor. daha sonra da silahını çekip sana doğrultuyor.
Bunu nasıl engellemişti ? Benden hızlı olduğunu düşünmüştüm, ve vücuduna doğrudan darbe vermenin şansı daha az olduğu için saldırdığı organını hedef almıştım, ama bunu bile düşünmüş olmalıydı, onun saldırma kuvvetine karşı benim saldırma kuvvetim, benim yumruğumu kaldırmama fırsat vermiyicek kadar bile mi hızlıydı ? fakat olaylar düşündüğümden farklı gelişti ve farklı bir fikir geliştirmem lazımdı, silahı vardı, ve ben boksördüm, uzaktan gelebilicek bir saldırıya ne yapabilirdim ? Derken aklıma savurduğum yumruktan sonraki yere düşen elemanlar geldi, yapıcak bir şey yoktu, denemek zorundaydım... Sendeleyerek ayağa kalktıktan sonra tüm gücümle bağırarak kadına doğru bir yumruk savuracaktım ... Burda yenilemezdim, patronuma ettikleri hakareti yanlarına bırakamazdım, ve en önemlisi hayallerimi ... Ve sonra tüm gücümle, '' Voooaaaaahhhh!!! ''
Daha bir tekmeyi bile savuramıyacak kadar yavaştın ve bu sefer bir silah atışından daha hızlı olmaya çalışıyordun... Tabii önce ayağa kalkman gerekecekti. Sen sendeleyerek ayağa kalkarken üzerine yığılmış olan tuğlalar bir bir yere düşüyorlar. Sen yumruğunu savurmak için hazırlanırken kadının elindeki silah patlamış oluyor. Küçük bir kan bulutu karnından yükseliyor. Hafif bir sıcaklık hissediyorsun. Ama beklemediğin bir şey vardı silahın çıkardığı gürültüyü çok yoğun bir şekilde hissedebiliyorsun. Ve sen yumruğunu savururken silahın patlaması adeta bir güç gibi kullanıp üzerlerine yönlendiriyorsun istemsizce. Hafifçe bir soğukluğa dönüşüyor artık eski sıcaklık ve gözlerin yavaşça kapanıyor....
Gözlerini açtığında bir yatakta yatıyorsun, rahat bir yatak.. Genişçe bir depodasın. İçeride birçok ticaret malı ve işçi var. Çoğunluğu kavga ettiğin serserilerle aynı kıyafetleri giyiyor. Siyah bir pantolon ve beyaz bir gömlek... Çok fazla ses var, ve seslerin her biri sanki sana aitmiş gibi . Sanki her bir cümle senin ağzından çıkıyor gibi... Seslerin arasından bir ses dikkatini çekiyor. O kadının sesi gözlerinle depoyu tarıyorsun. Az ileride adamlarına emir veren sigaralı kadını görüyorsun. Saldırmak istiyorsun ama yataktan kalkabilecek bir durumun yok. Anlaşılan yere düştükten sonra bir ya da iki mermi daha yemişsin. Dikkat edince kadınında yaralı olduğunu fark ediyorsun. kolları ve yüzü yaralanmış. Ama nasıl olduğunu hatırlamıyorsun. Biraz sonra kadın seni farkedip yanına doğru geliyor. "Ah uyanmışsın..." Yanındakilerden birine "Daniel'e" haber verin diyor. Adam kadına saf saf bakarken sert bir sesle tekrarlıyor: "Ne duruyorsun gerizakalı git ve patronu çağır!" Bu sefer adam koşarak depodan çıkıyor. Kadının bağırırken ses tonunu değiştirmesi, adamın ayak sesleri.. Artık senin için çok daha fazla şey ifade ediyor onları adeta hissediyor neredeyse gözle görüyor hatta dokunuyorsun. Bu sırada kadın sana bakıyor ve ağzının içinden mırıldanıyor. "Şanslısın çocuk çok şanslısın."
Vurulmuştum, ve dövüşü kaybetmiştim, lanet olsun dedim kendi kendime, ve kendime çok kızdım, yenildiğime inanamıyordum, silah sesini çok iyi hatırlıyorum, ve ardından çığlıkları, onlar sanki 2 saniye önce gibi, ve şimdiiki ayak sesleri, konuşmalar, küfürler, her şey... Kulağımı tırmalıyordu ve her şeyi duyuyordum, çok gürültülüydü, farklı bir şey, ama herkes normal görünüyordu, sanki sadece ben duyuyormuşum gibi, tabi ydövüştekia! Farklı olmak, işte bu! Şeytan meyvesi aklıma geldi ve artık neyin ne olduğunu anlamıştım, kadının yaralanması, dövüşteki olaylar, işte bu... Benim şeytan meyvemin gücü ses dalgalarını kontrol etmek olmalı ... Bu mükemmel ...Artık şeytan meyvemin bana nasıl bir güç bahşettiğini çözdüydüm ve daha güçlüydüm, sürekli daha güçlüye..! Fakat nasıl olduda buraya geldim ? Her şey çok anlamsızdı, bir çete tarafından sıkıştırıldım, durup dururken biraz hırpalandım, ve dövüşmek için nedenimiz olmadığı halde bir kadınla dövüştüm, yenildim.., ve burdayım. Benden ne istiyorlardı, eğer sadece serseri olsalardı beni orada öldürmüş olmaları gerekirdi, fakat burdayım, ve benle ilgili bir amaçları olmalı... '' Hey kadın, neden burdayım, beni neden öldürmedin, ne istiyorsunuz benden..! '' derken ayağa kalkmaya çalıştığımda yaralarımın acıdığını hissediyorum ve kalkamıyorum... Her şeyi duyuyordum nasılsa, illaki öğrenicektim, fakat her şeyi duyduğumu kimseye söylememeliydim, bunu kendime çok büyük bi avantaj olarak çevirebilirim...
Sen kadına doğru bağırırken içeriye genç bir oğlan daha giriyor, Beyaz gömlekli ve koyu renk pantolonlu bir genç, seninle aynı yaşlarda...
Spoiler
O girince diğer herkes yaptığı işleri bırakıp onu izliyor. Anlaşılan burdaki herkesin patronu o gibi görünüyor. Kadın onu görünce hemen yanıa gidip selamlıyor: "Hoş geldin patron." Adam selamı başıyla aldıktan sonra depoyu bşaltmasını söylüyor: "Herkes dışarı çıksın.." Kadın işçileri depodan çıkarırken adam senin yanına geliyor: "Uzun zaman oldu eski dostum!" Adama dikkatle bakıyorsun ama kim olduğunu anlıyamıyorsun. Adam devam ediyor: "Ne oldu beni hatılamadın mı ? Oysaki ben seni ilk görüşte tanımıştım. Aslında evet biraz değiştim şimdi bir korsan tayfam ve şehirde dev bir ticaret zincirim var. Ama sen de değişmişsin. Duyduğuma göre bir şeytan meyvesi yemişsin haa ? Aah gerçekten uzun yıllar geçti. Ama o yatakhane yıllarını unutmak mümkün değil öyle değil mi ?" Bir anda kafanda şimşekler çakmaya başlıyor. Yatakhane ? Daniel ? Eski dost ? Yatağının başında duran genç senin eski dostun Daniel'di. Yetimhaneden beraber kaçtığın dostun Daniel.
Ne ? Bu o muydu ? Gerçekten bu Daniel mi ? Buna inanamıyorum, nerde, ne zaman nasıl ?.. Kafamda hatırladığımdan hemen ardından bin bir türlü soru belirdiydi. Şoku atlatıp tekrardan yüzüne baktıktan sonra gerçekten o olduğunu anlıyorum, bu gerçekten büyük bir tesadüftü, belkide kaderdi, her neyse. '' Daniel, gerçekten sensin. Uzun zaman oldu... Ve uzun zaman sonra tekrar aynı duyguları hatırlattın bana.. :) Ne demek istediğimi gayet iyi biliyorsun, yatak arkadaşım. Gece başıma bela olan kabuslarımdan uyandığımda sürekli başımda sen olurdun, beni sen uyandırırdın, eski dostum... Şimdi gene başımda bekliyorsun, bu gerçekten kaderin bir cilvesi olmalı... Peki ya Shiro ? Shiro nerede, ondan haberin var mı Daniel ? '' Her şeyi bilmek istiyordum, şirketi nasıl kurduunu tayfayı nasıl bulduğunu ve korsan olmaya nasıl karar verdiğini, başından neler geçtiğini, ve amacının ne olduğunu, sordukça soruyordum...
'' Gene Shiro nun klasik kaprisleri he... Bunu daha sonra konuşuruz, dinlenmek için vaktim olucak, bu şirketi nasıl kurduğunu ve amacını bilmek istiyorum Daniel, adamların epey güçlü açıkçası. Ve bunların patronu olan seninde epey güçlendiğini söyleyebilirim herhalde. neden bana saldırdılar, ve balıkçıyı nerden tanıyorlar ? ''Bir yandan Daniel ile konuşurken etrafımı süzmeye devam ediyordum, büyük bir ticaret merkezi, Daniel in emrinde çalışan adamlar, Daniel gerçekten bunları başarmış mıydı, ve daha da önemlisi Daniel in emrinde çalışan bir kadın tarafından yenilmiştim ,bu Daniel in o kadından kat kat daha fazla güçlü olduğunu gösterirdi. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum açıkçası....
RP - Out : Editlendi.
-- Edited by Marco00 on Wednesday 16th of January 2013 07:59:58 PM
-- Edited by Marco00 on Wednesday 16th of January 2013 08:00:32 PM
Eskiden çok iyi üç arkadaştınız. Sen, Daniel ve Shiro... Belki de şimdi yeniden bir araya gelebilirdiniz. Ama Sen Shiro'yu sorduğunda Daniel'in yüzü biraz bozuluyor: "Shiro... O benden çok farklı bir yol seçti. Ona benimle beraber olmasını çok söyledim am o benim gemimde ya da altımda çalışmamak için başka bir tayfaya girdi... Ney se şimdi bunları boş ver. Dün bizimkilerle epey kavga etmişsiniz. İstersen biraz daha dinlenebilirsin."
Bir sandalye çekip yanı başına oturuyor Daniel, seni yenen kız da yanına geliyor. "Bu yardımcım Clamentin, Bu kadadar şeyi başarmamı sağlayan iki dostumdan biridir. Diğeri de Bluno amca, Onunla da yakında tanışırsınız. Bir kaç korsan gemisi ile sürekli vurgunlar yapıyoruz. Daha sonra ganimetleri Clamentin'e aktarıyorum o da bunları arka sokaklarda paraya çevirerek korsanlığa hiç bulaşmamış olan Bluno amca'ya bu malların nakit karşılıklarını ulaştırıyor. İşte işlerimiz böyle yürüyor. Amacımı sorucak olursan çok basit: Para... Güç olarak ah evet ben de epeyce güçlendim bunu iyileşince kendin test edebilirsin. Bu arada bizimkiler seninle yolda çarpışmışlar sanırım. Kavga o yüzden çıkmış. Balıkçı derken kimi kastettiğini anlayamadım. Sen bir balıkçı tanıyor musun Clamentin ?" Clamentin de başını sağa sola sallıyarak hayır cevabı veriyor...
-- Edited by Rayleigh on Thursday 17th of January 2013 05:43:31 PM
Anladım ... Şaşırmadıydım açıkçası, çünkü kendi kendine geçimini sağlayan bir kızı olan ve birde yanında çalışan ben ile beraber yaşayan sıradan bir balıkçıydı. '' Daniel, çok güzel bir sistem kurmuşsun, ben de korsan olmayı düşünüyorum, ve bugün denize açılıcam. Seni görmek gerçekten çok güzel, artık biraz dinlenmem gerek, bir an önce iyileşip gemi için hazırlık yapmam lazım, ve ondan sonra dünyanın en güçlü adamı olmak için kendi hayatımı kurmam gerek ... Vakit kaybedemem, belki ilerde bir gün rastlaşırsak o zaman birbirimizi ölçebiliriz, he dostum .. :) '' Bir yandan kulaklarım çınlarken sürekli bir yandan uyumaya çalışıyordum, fakat kafamda bir sürü düşünce vardı, ve duyduğum sesler, anlaşılamıyordu, bunları kontrol etmeliydim, yeteneğimi artık anlamıştım fakat daha iyi analiz etmem gerekirdi bir an önce ustalaşabilmem için. Acaba Daniel de şeytan meyvesi yemiş miydi, bunları düşünürken uykuya dalmak üzereydim ...
Korsan olmak istediğini söylediğinde Daniel'in gözleri parlıyor. "Ne yani dostum birbirimizi daha yeni bulduk ve sen ayrılacağını mı söylüyorsun ? Gel ve benimle birlikte korsan ol ! Beraber istediğimiz herşeyi yapabiliriz."
'' Dostum çok isterdim fakat üzgünüm, kendi tayfamı kurmak istiyorum ... '' hayır, başkasından destek alarak değil, kendim güçlenmeliydim. Kendi düzenimi kurmalıydım. Başkaları tarafından kurtarılan ben değil, benim kurtardıklarım olmalıydı, ben bunu istiyordum ... '' Daniel, çok teşekkürler, fakat dediğim gibi, her şeyden önce bir şeyleri kendi kendime başarmak istiyorum, başkalarından destek almadan kendi başıma ayakta durmak istiyorum, günün birinde eğer karşılaşırsak tekrar özlem gideririz ve birlikte bir şeyler içeriz, seninle karşılaştığım için mutluyum, eski dostum, artık uyumalıyım... :) '' ve uyumak ve dinlenebilmek için tekrar gözlerimi kapattım... Düşüncelerim arasında dalıp giderken, bir gün başarıcağımdan emin olmanın verdiği güvenle yüzümde ufak bir tebessümle yavaş yavaş uykuya dalıyordum ...
Daniel'le beraber şansının senin için getirebileceği en iyi fırsatı da tepmiş oluyorsun. Gözlerini kapattığında artık kendi yolunda yalnız bir adam olarak uyuya kalıyorsun. Uyandığında depoyu neredeyse bomboş buluyorsun. Eşyaların ve bir miktar erzağın yatağının başında duruyor. Ve baş ucunda bir not:" Sen de Shiro ile aynı yolu seçiyorsun, marım bahtın açık olur..."
